Bugünlerde, performansa dayalı tıbbi uygulamalar alışma dönemini de adeta geçirerek yerine oturma yolunda gözüküyor. Ancak önce ben yine her zaman İngilizce kelimelerin Türkçe’de kullanılmaması gerektiğini düşünmekteyim. Çünkü performans, İngilizce “performance” kelimesinin Türkçe’deki kullanım şekli olmakta ve kullanılmaması gerekmektedir. İngilizce “performance” kelimesi İngilizce sözlüklere baktığımızda iş, yapıt, uygulama, eser gibi anlamlara gelir ve performans puanınız denildiği zaman da iş veya yapıt veya uygulama puanınız demektir. O halde bu Türkçe kelimelerden herhangi biri kullanılırsa daha doğru olur.
Kelime üzerinde durduktan sonra çok sayıda hastaya bakma, operasyon sayısını arttırma ve daha çok tıbbi analiz yapma gibi performansa dayalı tıbbi uygulamalarda acaba etik ilişkiler ne kadar yerine getirilmektedir? Çok sayıda hastanın dertlerine böyle bir koşu yolunda ne kadar moral verici olunabilir ve etik uygulanabilir mi?
Bilindiği gibi, bugün artık tedaviye hasta katılımının önemi anlaşılmıştır. Hekim-hasta ilişkisinde, hekim ve hastanın tedaviyle ilgili ortak karar almaları önemlidir. Ancak bunda zaman yitirilmesinden söz edilir. Eğer hasta ve hekim arasında görüşmeler tam olmaz ve hasta, katılımcı olarak görevini yapmazsa, hekimin söyledikleri tam anlamıyla uygulanmayabilir ve sonunda tedavide yanlışlıklar olabilir. Hekim-hasta ilişkisinin özelliğini her şeyden önce karar verme dönemindeki hasta katılımı belirler. Hekimler eğer bu katılımı desteklerse hastalarının daha hızlı iyileşmesine yardımcı olabilirler. Böylece bazı yararlı sonuçlar elde edilebilir. a) Klinik kararların önemi ortaya çıkar. b) Hastadan daha çok bilgi elde edilir. c) Hastalar, hekimin uygulayacağı teknik metotlarla ilgili olarak bilmek istedikleri herşeyi (Hastalığın komplikasyonları, olabilecek sıkıntılar vb.) hekimle konuşabilirler.
Bilindiği gibi geleneksel hasta bakımı ise hastanın kendine güvenini ve tedaviye uyma oranını azaltır. Ölümcül hastalığı olanlar da hekimlerine aşırı derecede bağımlıdırlar. Eğer onlara da katılma şansı verilirse, birçok konuda iş birliğine gidiş olur.
Hekim, hastayla iş birliği yapacağını ona anlatır. İş birliğine dayanan bir ilişkide bazı kurallara dikkat edilirse hastanın katılımı da sağlanabilir: a) Hastanın soru sormasını sağlayıcı olmak. Burada hastaların büyük bir kısmı hekime soru sorma haklarının olmadığını sanmaktadırlar. b) Tanı koyma sırasında hastaların katılımını sağlamak. Bu durum ancak iş birliğine dayanan hekim-hasta ilişkisinde vardır. Bu tip ilişkide hekimler, hastanın sorunundan önce hastanın kendisine yönelirler ve katılımlarını sağlarlar. c) Sorun çözme yöntemiyle sağlık sorunlarını çözmek için hastayla iş birliği yapmak. Burada sorun çözmek için altı aşama vardır. Önce hekim sorduğu sorularla ve muayene ile sorunu tanımlamaya çalışır. Koyduğu tanıyı hastayla paylaşarak onun soru sormasını bekler. Hastanın bu konudaki düşünce ve tepkilerini dinler. İkinci aşamada, tanısı konulan hastalığın tedavisi ile ilgili çözümler üretilmesi için hastadan katılım istenir. Üçüncü aşamada çözümler iş birliği ile değerlendirilir. Burada bazı sorunların yanıtları aranır (Çözümlerin iyi, kötü yanları nelerdir? vb.). Dördüncü bölümde karşılıklı olarak kabul edilecek olan çözüm belirlenir. Belirlenen çözüm uygulanırken herkes kendi görev ve sorumluluğunu üstlenir. Beşinci ve altıncı aşamada ise, hastalıkla ilgili çözümün sonuçları değerlendirilir. Eğer hastanın sonuçlarla ilgili kaygıları varsa hekim onun bütün sorularını yanıtlar.
Bütün bu etik ilişkileri mutlaka olması gereken hasta -hekim bağlantılarında çok ustaca performans içine oturtma yollarını bulmalı ve performansa dayalı çabuk ve seri çalışmalarda kesinlikle hastaya dost ve arkadaş olma gereği unutulmamalıdır. Şurası bir gerçektir ki, moral destekler hasta tedavisinde en önemli dayanaklar olmakta ve hastanın kendini iyi hissetmesi yalnızca yapılan tedavi ile değil, aynı zamanda hekimin ona dost olması ile de sağlanmaktadır.