Zaman zaman bir yakınımız ya da kendimiz için yolumuz hastanelere düşüyor. Ancak biz buralarda, mutlaka önce vicdan sahibi görevlilerle karşılaşmak istiyoruz. Bu bakış açısına sahip çalışanlar özel ya da resmi bütün sağlık kuruluşlarında olmalıdır ve olması gerekir. Fakat bazı yerlerde görüyoruz ki, ya ilk bakışta ya da merhabalaşmada, görevli personel tarafından bir ödeme sorgusu içine giriliyor ve bu sorgu nezaket dışı kalıplar içinde yapılıyor. Gerçekten de bu durum beni her seferinde yadırgatıyor. Çünkü sağlık hizmetlerinin bir maddi ödemesi ve karşılığı elbette olacaktır. Ancak burada maddi konuları, herhangi bir dükkândan alınan mal karşılığı yapılan ödeme tarzında değil de, insanlara karşı daha nazik ve anlayışlı bir tavırla söylerken vicdani temeller üzerine oturtarak yapılması gerektiği kanısındayım. Geçenlerde, bir yakınımız için gittiğimiz özel bir sağlık kuruluşunda hemen vezneye gönderilerek, bir para makinesi gibi davranılarak para tahsiline kalkışılması bizleri son derece yadırgattı. Çünkü para istemenin de, bunu tahsil etmenin de bir yolu ve nezaketi olduğunu düşünüyoruz. Bu kurumlarda, insanların hastayla muhatap olduklarını düşünerek son derece vicdanlı olmaları gerekmektedir. Bilindiği gibi vicdan; “Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç, duyunç.” olarak bilinir.
Kurumlara hasta kabulü ve muayenesinde kesinlikle bu vicdan tanımı ile hareket etmek gerekir. Sağlık kurumu personellerinin bu konuda eğitilmesi gerekir ve burada olabilecek anlaşmazlıklar mutlaka idari sorumluluk içinde olmaktadır. İdari sorumlulukta ise idari personel kesinlikle etik açıdan eğitilmeli ve hastaları yalnızca para ödeyen bir kişi olarak görmemeleri, vicdanlı ve sevecen davranmaları sağlanmalıdır. Bu durum daha çok, bazı özel sağlık kuruluşlarında yaşanmaktadır. Doğaldır ki, bir kuruluş maddi olanaklarla ayakta kalır ve hastasına hizmet verir. Ancak özellikle bir para makinesi gibi davranarak, vicdandan uzak ve hastayı uzaklaştıran kalıplarda kalarak ücret sağlamaya çalışmak, etiğe hiç uygun olmayan davranışlar olarak görülür. Bu davranışların sağlık kuruluşunun idarecileri tarafından eğitimle giderilmesi gerektiğine inancımız tamdır.
Bu arada etik olmayan davranışlardan oluşacak zararlar da idari sorumluluk içinde değerlendirilebilir. Tıp hukuku açısından ise hekim-hasta ilişkilerinde hekimin hastasına karşı sorumluluğu üçe ayrılır: 1) Hekimin İdare Hukuku yönünden sorumluluğu, 2) Hekimin Medeni Hukuk yönünden sorumluluğu, 3. Hekimin Ceza Hukuku yönünden sorumluluğu. Hekimin İdare Hukuku yönünden sorumluluğu ve sağlık kuruluşlarında hizmet etiği konusunda yalnızca maddi hataların ele alınmaması gerekir. Burada hasta veya hasta adayına davranışlar, hastanın üzülmesine ve dolayısıyla hastalığındaki bazı semptomların artmasına yol açabilir.
Örneğin; kuruluşa ağrılı veya moral bozukluğu içinde gelen hasta veya hasta adaylarının semptomları daha da artabilir. Bu nedenle kaba ve katı davranışlar ve bu arada sağlıkla ilgili ödemelerde nezaketten uzak hitap ve davranışlar hastada veya hasta yakınında büyük bir hayal kırıklığı oluşturabilir. Sağlık kuruluşundaki idarenin başlıca görevlerinden biri, yurttaşlarının yaşamını korumak, yani kamu sağlığını sağlamaktır.
Bu da, sağlık hizmetlerinin yürütülmesi ile olur. Hekimler ve diğer sağlık personeli, idarenin bu amaçla kurduğu hastanelerde, sağlık kurumlarında bu görevi yerine getirirler. Hekim, bu görevleri yerine getirirken, kusurlu bir hareket meydana gelmişse sorumluluk söz konusu olur ve böylece hekim-hasta ilişkileri hukuk açısından zedelenir. Nitekim sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde oluşan zararlı sonuçlardan hem idare hem de hekim sorumludur. Sonuç olarak, idari hatalar yalnız teknik uygulamalardaki aksaklıkları değil, aynı zamanda idari görevlilerin hastaya davranışını da ele alır ve kanımızca bunun için en iyi yol, idari görevlileri tıp etiği açısından eğitmektir.