Bugün Türkiye’de hasta yakınının veya refakatçisinin ne olduğu bilinmemektedir. Daha doğrusu hasta yakını kimdir?
Hasta yakını veya hastaya bu nam ile refakat eden kişi veya kişiler, hastanın birinci derece yakınları veya onlar yoksa en yakın arkadaşı veya akrabasıdır. Bu kişiler hastanın yanında onu hastaneye veya muayenehaneye kadar getiren ve manen refakat edenlerdir.
Biliyoruz ki bir insan tek başına da sağlık kuruluşlarına gidip tedavi olabilir. Kimseyle birlikte gelmek zorunda değildir. Onunla beraber ona eşlik edebilecek en yakın kişinin gelmesi, yalnızca isteğe bağlı olabilecek olan manevi destek açısındandır. Bir hasta adayı sağlık kuruluşuna girdiği andan itibaren, bu kuruluş resmi veya özel olsun onun sorumluluğunda olup, hastanın her şeyiyle o kuruluşun ilgilenmesi ve hastanın bütün ihtiyaçlarının giderilmesi gerekir.
Ancak görüyoruz ki sağlık kuruluşlarında hasta yakınları hastalarına bakmak için âdeta çalıştırılmakta ve insanlar özellikle ameliyat veya uzun tedaviler gibi durumlarda perişan ve mahvolmaktadırlar. Böyle olunca da hastalarıyla manen ilgilenememektedirler. Özellikle yatağa bağımlı hastaların her türlü gündelik ve basit, fakat zorunlu işleri onlara gördürülmektedir. Bu tip bakımlar hasta yakınlarının görevi değildir.
Hasta Hakları Yönetmeliği’ne göre refakatçilerle ilgili düzenleme aşağıdaki gibidir:
“Refakatçi Bulundurma
Madde 40-Muayene ve tedavi sırasında hastaya yardımcı olmak üzere; mevzuatın ve kurum imkânlarının elverdiği ve hastanın sağlık durumunun gerektirdiği ölçüde, tedaviden sorumlu olan tabibin uygun görmesine bağlı olarak, refakatçi bulundurulması istenebilir.
Bu hakkın nasıl ve ne zaman kullanılacağı ve bu konuda alınacak tedbirler, sağlık kurum ve kuruluşunun çalışma usul ve esaslarını gösteren mevzuatça ayrıca düzenlenir.”
Burada görüldüğü gibi refakatçi, ancak manevi destekte bulunan kişidir. Özellikle acil tedavilerde hasta bakımının yalnızca kuruma ait olması gerekir.
Peki, ne yapılabilir? Sağlık kurumlarında -özel ya da resmi olsun- yalnızca hastaya bakacak görevliler bulundurulmalı, bunlar bu kuruluşlarda resmi ya da sözleşmeli kadrolu olarak çalışmalı, sayıları o kuruluşta bir veya iki hastaya bakacak şekilde olmalı ve gece gündüz vardiyalı çalışmalıdırlar. Burada Tıp Etiği çok önemlidir. Nitekim etik açısından hastaya tıpkı hasta yakını gibi iyi davranmalı ve her türlü günlük işlerini yapmalı, yataklı hastaya çok önem gösterilmelidir. Bu durum uygulamaya geçirildiği zaman hiçbir hasta adayı veya hasta, yakınlarına muhtaç olmak gibi kötü bir durum içinde olmayacaktır.
Bugün Türkiye’de özel hastaneler yanında kamu hastanelerinin de hijyen şartlarına uygun temiz ve düzenli çalışmaları gözden kaçmamaktadır. Bunda modern sağlık sistemi anlayışının yerleşmeye başlamasının da etkisi vardır. Nitekim belediyelerin veya bazı özel sağlık kuruluşlarının evde bakım uygulamaları eksiklikler gösterse de bizde gittikçe iyileşeceği kanaati bulunmaktadır.
Son yılların bu olumlu gelişmeleri, yukarıda gerçekleşmesini temenni ettiğimiz kadrolu ve yalnızca hasta yakınlarının yerine hastalarla ilgilenebilecek görevlilerin de olacağı umudunu kaybettirmemektedir.