Bir hasta yakınına “Siz nasılsınız?” diye sorduğumda karar verdim bu satırları yazmaya. Hiç üstüne alınmadan, hastasının geceyi nasıl geçirdiğini, ilk yattığı güne göre daha iyi olduğunu, ancak ağrısının devam ettiğini söylediğinde…Ne hasta, ne hasta yakını, ne de dikkatle ve merakla beni dinlediklerini düşündüğüm öğrencilerim, sorunun öznesinin hasta yakını olduğunu fark edememişlerdi. Sakince dinledim ve tekrar sordum “Ben sizi merak ettim, siz nasılsınız?” şaşkın bir yüz, nemli kirpiklerin eşlik ettiği derin bir bakış, kararsız dudaklarda kırık dökük “iyiyim.” lafı.
Gerçekten iyi misin? Bu kadar gizil bir yükün altında nasıl iyi olur insan?
Yolu bir kez olsun hastaneye düşmüş birinin duymaya aşina olduğu cümlelerden biridir sanırım, sağlık personelinden duyduğumuz “Hasta yakını yanıma gelsin” ifadesi, bu, yapılması gereken bir tetkik, alınması gereken bir reçete ya da bir gelişmenin çağrısıdır. Hasta yakını bu çağrıyı alır almaz, yeni göreve adapte olmanın yollarını arar. Peki, sahi kimdir hasta yakını? Beyaz, soğuk hastane koridorlarının görünmez yüzü, arafta kalmışlığın diğer adı. Hasta değildir belki ama, sağlık ve afiyette olduğunu söylemekte imkansızdır.
Yok yok, öğle uzun uzadıya “bakım verici yükü” anlatıp akademik söylevlerden bahsetmeyeceğim. Zira bilgimin değil, gönlümün eline kalemi tutuşturmak niyetindeyim.
Siz hiç hasta yakını oldunuz mu?
Endişe ile gidilen sağlık kontrolleri, anlaşılması en zor matematik problemlerinden çok daha karmaşık bir sürü tetkik, alınması gereken reçeteler, onaylatılması gereken evraklar. Her nedense hepsi farklı katlarda, ek binalarda olan ve peşinden adeta sürüklenerek takip edilen prosedürler…ve en zor olanı da beklemek. Bir yoğun bakım ünitesinin ya da ameliyathanenin önünde beklemek. Bir patoloji raporunun sonucunu beklemek. Hekimin kararını beklemek, yapılacak tedaviyi beklemek, tomografiye gitmeyi beklemek. Beklemek…sonsuzluk gibi. Yüreğin ağzında, umut ile umutsuzluk arasındaki uçurumdan defalarca düşmek gibi.
Ağladığını pek göremezsiniz hasta yakınlarının, onlar, üzerinde ki metal eşyaları güvenlik bandında bırakan yolcular misali, duygularını bırakmak zorunda kalırlar hastane kapısında. Bu, dayanabilmenin en bilindik yoludur, çoğu zaman herkesin beklentisi de budur “kaya gibi sağlam” durmak. Oğlunun Serebral Palsy ile mücadelesini anlatırken, Özge Uzun bunu şöyle ifade ediyor “…içimdeki hıçkırıkları duyabiliyorum. Neden gözümde yaş yok. Acaba çok ağladım da gözyaşım mı bitti?”
Sadece sinsi bir korku sızar içeri, ama öyle, böyle değil. Koyu, karanlık, zift gibi yapışkan bir korku. Kederin ağırlaşan havasının doldurduğu hastane odasına, ne zaman beyaz formalı ya da önlüklü biri girse, korku, güçlü kollarını hasta yakınının boğazına geçiriverir. Dudaklar kıpırdamaz belki, ama o sırada edilen duaların, ne haddi vardır ne hesabı…
Zaman zaman mutlulukta devşirilir hastane odalarında, “En azından bugün ağrısı daha az”, “Biraz daha fazla yiyebildi” cümleleri kısacık sohbetlere sıkıştırılır. En çokta hasta yakınının bunu duymaya ihtiyacı vardır. Hastaneden çıkıp taburcu olmak ise çoğu zaman hayata kaldığın yerden devam etmek değildir. Bir protez, bir katater, eksik ya da artık fonksiyonu olmayan bir uzuv, ya da en iyi ihtimalle farklı zamanlarda içilmesi gereken bir düzine ilaç, artık ailenin yeni üyesidir. Hasta kadar, hasta yakınını da zor bir sınav beklemektedir.
Peki o zaman sağlık profesyonelleri olarak ne yapmamız gerekir ?
“Hasta odalarının kapılarının neden çoğunlukla açık olduğunu biliyorum artık. Korkularımızla yalnız kalmamak için.” diyor Peride Celal. Öyleyse, korkularını daha çok anlamaya gayret etmek, sabırla dinlemek, daha çok tebessüm etmek, umudu korumak gerekir. Hasta kadar, hasta yakınının yanında olduğunu hissettirmek gerekir ve sanırım her şeyden önce daha çok farkında olmak ve hasta yakınının üzerindeki görünmezlik pelerinini omuzlarından almak gerekir. Coelho’nun dediği gibi “Güneş yarın aynı güçle yeniden doğacak.”
O zaman hasta yakını yanıma gelmesin, “Hasta yakını yanında olduğumu bilsin!”
525
8 yorum
O kadar güzel anlatmışsınız ki hocam yüreğinize ve kaleminize sağlık 🙏🏻🌺
Mesleki duyarsızlaşmamız açısından çok anlamalı olmuş çok teşekkürler 🌸
Geri bildiriminiz benim için çok kıymetli. Beğenmenize sevindim.
Değerli meslektaşım. Bu yaz boyunca annemin hastalıkları nedeniyle bir kaç kez hastanede hasta yakını olarak kaldım. Sağlık çalışanı olarak anlattıklarınız yaşadığım duygularımla oldukça fazla örtüşmekteydi. Yazınızı okurken her bir cümleniz benim için çok anlamlı geldi. Diğer taraftan meslektaşlarımın bazılarında gördüğüm duyarsızlık ve bakımın sadece tedaviye iyice indirgenmiş olması da çok üzücüydü. Kaleminize ve emeğinize sağlık.
Sayın hocam yorumunuz tespitlerimin doğruluğunu teyid eder nitelikte,zannediyorum ki konuyu çok daha fazla gündemimize alarak duyarsizlaşma ile de mücadele etmemiz gerekiyor. Geri bildiriminiz çok kiymetli teşekkür ederim
Hocam o kadar güzel yazmışsınız ki yakın zamanda yaşadığım olay geldi aklıma yoğun bakımda yatan hastamızın yakını yaşlı bi teyze bir evrak için bekliyordu gel dedim teyze otur ayakta bekleme oturunca ben sordum o anlattı anlatırken gözlerinde biriken akamayan göz yaşları geldi aklıma yazınızı okurken. Duyarlılığınız için teşekkürler kaleminize sağlık
Beğenmenize çok sevindim. Bu tarz geri dönüşler konunun düşündüğümden de önemli olduğu fikrini veriyor ve tabi yazma cesaretimi de arttırıyor. Çok teşekkür ederim
Çok değerli Afitap hocam, yazdıklarınızın resmiyeti bir tarafa iten önemli bir tarafı olduğu aşikar. Yürekten gelen duyguları ifade eden yazınız gerçekten çok anlamlı ve yüreklere su serpen niteliktedir. Mesleğinizi icra ederken yapılması gerekenlerin yanı sıra hasta ve hasta yakınları için empati yapabilmek çok önemli bir insanlık görevi olsa gerek. Çok yoğun tempoda çalışma şartlarında böylesine insancıl bir yapıda olabilmek üstesinden gelinmesi bazen zor bir uğraş olarak karşınıza çıkabilir. Tüm bunlara rağmen içten gelen o “nezaket” ve ” empati yapmanız” taktirlerin ötesinde bir davranış olarak kayıtlara geçmiş oldu. Umarım ve dilerim bu davranış modeli bulaşıcı bir hastalık olur ve tüm yurtta sağlık personeline bulaşarak yurdumuza yayılır. Gönlünüz ve yüreğinize sağlık. Çoğalın dileklerimle? Saygılarımla.
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim aslında üzerinde düşünmeye ihtiyacımız olan konu tam da bu “hemhal” olma durumu sanırım. İyilikler paylaşıldıkça çoğalır bu yazı da buna vesile olursa, ne mutlu…