Bu başlıktaki hastalar kelimesine kuyruklar ve bekletmeler kelimeleri hiç uymuyor. Ancak uygulamada durum böyle değildir. Yani bugün birçok sağlık kuruluşu randevulu hastayı bekletmede birbirleriyle adeta yarışmaktadırlar. Bilindiği gibi uzun bir süredir birçok hastane, dispanser ve kliniklerde randevu sistemi vardır. Ben bundan ne anlıyorum, daha doğrusu randevu ne demektir? Önce onun tanımına bakacak olursak şu anlama gelir: Randevu, “belli bir saatte, belli bir yerde iki veya daha çok kişi arasında kararlaştırılan buluşma”dır. Yani tıpta hasta ile hekimin belli bir saatte bir araya gelmesi ya da hastanın tıbbi tetkiklerinin yapılması gibi durumları içine alır. Bu kelimenin İngilizce karşılığı “rendezvous” olup randevu olarak dilimizde kullanılır. Bu verilen belli saat ve dakikalara uyulması en çok sağlık kurumlarının uyacağı bir görev olup burada söz konusu olan hastadır. Hasta ise sağlığının düzelmesini bekleyen ve herkesten çok ilgi görmesi gereken bir kişidir.
Geçenlerde bir büyük kentimizde bir yakınımın gözünü kontrol için çok büyük olmayan ve randevu ile hasta kabul eden bir sağlık kuruluşumuzdan (bir dispanserden) randevu alarak onunla beraber gittiğimde verilen saatten 1.5 saat sonra hekimin yakınımın gözlerini muayene edebildiğine esefle şahit oldum. Bu kuruluşumuzun genelde verilen randevu saatlerine uyduğunu biliyordum. Ancak söz verilen saatlere göz hekiminin aynı kuruluşta idari bir görevi olması nedeniyle uyulmuyordu. Göz hastalıkları biriminde tek bir hekim vardı. O da aynı zamanda o kurumun başhekimiydi. Birimde ikinci bir göz hastalıkları uzmanı yoktu.
Ancak ben de yakınımla birlikte beklediğim için son derece huzursuz oldum ve orada bekleyen hastalar ve yakınları adına üzüldüm.Yine bekleme sırasında görevli personel gidip sonra da gelebileceğimizi söylüyordu. Bu kişi “Vakit nakittir ” sözünü bilmiyordu ve onun için vaktin hiçbir değeri yoktu. Ayrıca ben de tıp etiği hocası olduğumu belirtmedim ve böylece durumu daha objektif bir gözle değerlendirmeğe çalıştım. Bu arada yakınıma 1.5 saat bekletmeden sonra gelen göz uzmanı neden beklettiğini nazik ve babacan bir dille anlatarak bizlerin gerilen sinirlerini gevşetti ve bir ölçüde rahatlattı. Hatta bu arada bizimle dertleşerek ikinci bir göz hekiminin alınamamasının nedenlerini de açıkladı.
Ben bu vak’ada 1.5 saattir orada hekimi bekleyen bir hasta yakını ve bir tıp etiği hocası olarak hekimlere ve diğer tıp mensuplarına verilen etik derslerinin zaman zaman ne kadar boşa gittiğini üzülerek düşünmeye ve bundan bazı sonuçlar çıkarmaya çalıştım. Halbuki biz tıp etiği hocaları derslerde en çok anlattığımız konunun hastaların bekletilmemesi ve randevuya rağmen bekletilmenin etiğin o ünlü ilkeleri olan hastaya yararlı olma ve zarar vermeme ilkesine ve ayrıca adalet ilkesine aykırı olduğunu anlatır dururuz. Tıp öğrencilerinin bir kısmı bunları herhalde unutuyor veya benimsemiyor olmalı ki, hekim olarak görev aldıklarında hastayı bekletmek bir kısım hekim ve sağlık personeli için normal bir durummuş gibi algılanıyor.
Tıp öğrencisine derslerde en önemli şeyin hastaya karşı sözünde durma ve vicdanlı davranma olduğunu vurgular dururuz. Hekim randevusuna sadık kalır ve vicdanlı davranırsa hastasına karşı olan görevlerin ilkini yerine getirmiş olur.
Bugün sağlık kuruluşlarındaki kuyrukların ve bekletmelerin önüne randevu sistemi ile geçilmeye çalışılmaktadır. Ancak hastaya verilen saate uyulmadığı için tekrar kuyruklar oluşmakta ve durum tekrar eskisi gibi işin içinden çıkılmaz hale gelmektedir. Bu arada acil hastaların durumu adından da anlaşılacağı üzere acildir. Doğaldır ki burada randevu sistemi olamaz. Ancak bu tip hastalara randevu ile çok ileri tarihlere gün verildiği ve bekletildiği de olmaktadır.
Hekim-hasta ilişkilerinde hekimin hastaya empatik davranması, ona karşı nazik olması gibi moral değerler de hastaların arka arkaya dizildiği bir bekletilmede ne dereceye kadar olabilecek diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Çünkü hekim-hasta ilişkilerinde öyle durumlarla karşılaşılıyor ki, bu değerler sanki hayal dünyasının ürünleri imiş gibi geliyor ve insan ümitsizliğe kapılıyor. Yine en azından hasta haklarının olduğu ve yönetmelik ve yasaların uygulanmaya çalışıldığı bir tıp ortamında bazı iyi değerlerin de yavaş yavaş yerleşmeye başladığını görüyoruz.
Bu iyi değerlerin hiç gelmeyeceğini sandığımız ve geçenlerde bir nedenle ziyaret ettiğimiz bir sağlık kuruluşumuzun ne kadar tıp ahlakı doneleriyle dolu olduğunu gördüğümde çok şaşırmıştım. Bu değerleri orada yerleştirmeğe çalışan ve idari kademede ona bu konuda personeli eğitme görevi verilmiş bir arkadaşımızı da tebrik etmiştim. Demek ki bazen bir sağlık kuruluşunda uygulanan etikle ilgili seminerler ve eğitim çalışmaları yine de bu değerlerin o kurumda yerleşmesini sağlıyor. Doğaldır ki bu değerlerin içinde hastaya bekletmeme ve sözünde durmak da en önde gelmektedir.