Hastane Açmak
Haldun Güner
Özel hastane açmak için öncelikle şu üç şeyin olması lazım derler: Arsa, bina ve ille de finansman, yani para. Daha sonra en önemli üç şey ne derseniz: Bakanlıktan ruhsat almak, SGK ile anlaşma yapmak, bunlardan çok daha önemlisi kurduğunuz hastaneyi işletebilmektir. Bakın buraya kadar içinde çalışacak doktor, hemşire, sağlık personeli bulmaktan hiç bahsetmedim. Onlar çok kolay arkadaşlar.
Öncelikle kurulacak olan hastane için bir arsa bulmak lazım. Arsalar kimde; zenginde, devlette ya da çok sayıda gecekonduda. Öncelikle binayı yaptırmak için bu işe gönüllü bir müteahhit de bulmak lazım. Onu da işe ortak edersiniz. Birkaç doktorun özverisiyle çıkılan yolda arsa, bina ve finansman işlerinde size destek veren inşaat firması yüzde elliyi geçtiğinde hastane artık onun olur. Bundan sonra onun borusu öter. İlk kurucular olan doktorlarsa, sadece çalışan durumuna geliverirler.
Bu işleri kotarmak için başkaca yollar var mı? Olmaz mı, var tabi. Orada burada uygun bir arsa aradın bulamadın, sen de hastane için uygun bir bina ararsın. Ülkede inşaat işleri çıkmaza girmiş, büyük firmalar bile sıkıntıda. Önceleri işler iyi gidiyordu. Firmalar parayı bol bulunca bu işte bol para var diye AVM gibi, plaza gibi devasa binalara yöneliyorlar da yıllar içinde bunların bir kısmı çalışmadığından kısa sürede kapanıyor. İstanbul gibi büyük metropollerde her yerde, sokak aralarında bile AVM açıyorlar. Çalışmayınca ya da daireler tek tek satılmayınca koca binaları satın alacak ya da toptan kiralayacak birini arayıp duruyorlar. Artık bundan sonra ne olursa olur. Okul olur, hastane olur, yaşlı yurdu olur, hatta resmî daire bile olur. Sizin orada da gözünüze kestirdiğiniz bir binanın inşaatı bitmek üzere ama bir türlü bitemiyor. Firmayı bulup karşılıklı masaya oturursunuz. “Arkadaş piyasanın durumu malum, kendin çalıştırıp işletmek istesen o da ayrı bir dert. İş yerlerini tek tek kiralayacaksın, her bir kiracıyla ayrı ayrı uğraşacaksın. Her kafadan bir şey çıkacak, kimi gösterilen yeri beğenmeyecek. Kazanamayan bir süre sonra kiraları takıp çekip gidecek. Zaten ülkede ekonomik kriz de var. Enflasyon giderek artıyor. İnsanlar, firmalar yatırım yapmaktan çekiniyor. Zor iş, gel burayı kendin hastaneye çevir. Biz de senden toptan on-yirmi yıllığına kiralayalım, kontrata da yazarız, ayda şu kadar da kira, yıllarca da başın ağrımaz.” dersiniz. Mis gibi para, kim hayır diyebilir.
Başkaları ruhsat alamaz, siz alırsınız. Yeşil alanı, parkları bile hastaneye çevirtirsiniz. Üç katlı ruhsatı, on üç kata çıkarttırırsınız. Yolunu genişlettirirsiniz. Diyelim sizin arsa üç dönüm, on üç dönüme genişlettirirsiniz. Bu istimlak ile de olur, kanunsuz el koymayla da. Her işin bir yolu, yordamı vardır mutlaka. Bakanlıktan ruhsat işini kotardıktan sonra inşaat zaten bitmek üzere, gerisi bir tadilata bakar. Hastaneyi açacaksınız da MR, tomo, röntgen, ultrason, laboratuvar da lazım. Paranız varsa birazı sizden, gerisi krediyle de olur. Leasing mi ne diyorlar, dilim dönmüyor işte. Ayrıca, büyük firmalar istediğinizde istediğiniz alanlara gelip cihazları kendileri kurup, kendileri işletiyorlar. Size de kira ödüyorlar. İşler tamamlandıktan sonra da hastanenizi bir güzel büyüklerimize açtırırsınız.
Siz bu işleri böyle ufak ufak kotarmaya çalışırken, uyanık iki İngiliz gelir, yanlarında birkaç Türk ortağı vardır. Devlet büyüklerine derler ki “Bu türden abidik gubidik işleri İngiltere’de yapmamıza izin vermiyorlar. Sizin ülkenizde yapalım. Bize sadece arazi bulun; cillop gibi, gösterişi bol, devasa ‘Şehir Hastaneleri’ yapalım. Siz elinizi cebinize sokmayın, bütçeden beş kuruş bile ödemeyin. Masrafını, her bir şeyini biz karşılarız, yine siz işletmek için de zahmet etmeyin. Yirmi beş yıl hastaneleri, içindeki dükkanları, kafeleri biz işletiriz. Hatta arazisi uygun olanların yanlarına AVM’ler bile dikeriz. Tedavi ettiğimiz hastaların tedavi paralarını da artık SGK yetmezse bütçeden bize ödersiniz.” “Yalnız, bu arada siz şu eskimiş olan hastanelerinizi kapatıverin girsin. Bir de bize bolca hasta gönderin ki biz de kazanalım. 112 ambulansları artık bize çalışsın. Bir zahmet yollarını, köprülerini de siz yapıverin. Bu işler için bize bir iki tane de kanun çıkarıverin. Birincisi bizi vergi, KDV’den muaf tutun, eski birikmiş vergi borçlarımızı da siliverin. İkincisi, anlaşmazlık hâlinde ‘Uluslararası Tahkim’i kabul ediverin.”
Ülkemizde bu işler oldu. Yılda kaç para söğüşleneceğimiz bile ortaya çıktı. Ders alındı mı? Alındı ki Sağlık Bakanımız yeni açıkladı: Bundan sonra şehir hastanelerini devletimiz bütçeden para ayırıp kendisi yapacakmış.
Ders iyi de bu ders bize biraz pahalıya mal olacak gibi. İdam mahkûmuna son sözün nedir diye sormuşlar. “Bu bana ders olsun.” demiş de onun gibi bir şey. Bu işler bir yerde satranç oynamak gibidir. Konu fazla uzamasın, satrancı, gelecek yazıya bırakalım.
Kasım 2019