Hastaneler her zaman, her daim canlıdır. Yıl üç yüz altmış beş gün, günün yirmi dört saati, geleni gideni hiç eksik olmaz. Birileri taburcu olurken, başkaları şifa bulmaya gelirler. Bu nedenle hastanelerimiz tıpkı birer canlı varlık gibi enerji ile dopdoludurlar.
Hastanede yaşar hastanedekiler de. Hastanede sevincin yanı sıra, bazen üzüntü ve dramlar bile doğal yaşamın bir parçası olarak kabul edilir. Birileri aynı hastanenin farklı yerlerinde hayata merhaba derken, bir başkası hayata veda edebilir.
Hastanelerimizde olaylar hiç bitmez. Bu nedenle özel güvenliğin dışında, hastanelerde emniyet görevlileri olan polisler de görev yaparlar. Ne kadar güvenlik sağlansa da, hastanelerimizde zaman zaman hırsızlıklar, yan kesicilikler olabilir, olmuştur, ileride de az da olsa olması beklenecektir.
Hastanede yangın olur mu, olur, sel baskını olur mu, olabilir. Yemeklerle ilgili sorunlar olabilir mi, olabilir. Kaloriferler, asansörler arıza yapabilir mi, yapabilir. Laboratuvarlarda, ameliyathanelerde sorunlar olabilir mi, olabilir. Olmaması gerekenler bile olabilir. Doktora, hemşireye darp, kavga-dövüş, kesici alet, kurşun yaralanmaları vs.
Cam kırılır, elektrik lambası patlayabilir. Üst kattaki çeşme ve tuvaletten, alt kata sızıntı olabilir. Çalışan kullanılan her malzeme ile ilgili sorunlar çıkabilir. Her gün kullanılan bir alet, gün olur bozulabilir. Bu gibi olaylardan önlenebilecek olanlar için hastane idarelerinde özel birimler kurulmuştur. Elektrik teknisyeni, su teknisyeni, boyacı, bilgisayar, iletişim elemanları gibi pek çok konuda teknik elemanlar devamlı görev halindedir.
Hastanede, olmaması gereken bir olay, belirli aralıklarla veya aralıksız olarak devamlı tekrarlıyorsa, işte o zaman ilgili birim sorgulanmalı, olayın çıkış nedenleri ve önlemleri olabildiğince tartışılmalıdır. Örneğin; en basitinden aklıma geliverenler, hastane enfeksiyonları ve hırsızlık olayları gibi.
Yukarıda saydıklarımın dışında, bir de hastanelerimizde asla olmaması gereken durumlar da vardır. Şimdi size onlardan bahsedeceğim.
İstanbul’un göbeğinde elektrikler kesilebilir mi, kesilebilir. Peki koskoca Şişli Etfal Hastanesinde de elektrikler kesilebilir mi, kesilebilir. Peki koskoca hastanenin jeneratörleri ne güne duruyor, kesintisiz güç kaynağınız yok mu? Böyle büyük bir eğitim hastanesinde, ‘JENERATÖRLERİMİZ BOZUK’da, ondan, elektrikler gelene kadar, yani DÖRT SAAT, elektrik veremiyoruz, diyebilir misiniz? Yoğun bakımdaki hastaların başka hastanelere sevklerini televizyon ekranlarından sadece biz değil, yedi düvel dünya milleti ibretle izledi. Kamyonla mobil jeneratör, saatler sonra hastaneye ulaştırıldı vs. vs.
İşte bu olmaz arkadaşlar. Nerede olursa olsun, olmaz. İster İstanbul’da ister Buldan ister Ardahan’da, hiçbir şey fark etmez.
Bakanlığımızın bu olayın üzerine ciddiyetle gitmiş olduğunu düşünmek istiyorum. Sağlık müdürlüğü, genel müdürlük, hatta bizzat Bakanımızın, bu olayın üzerinde ciddiyetle durduğunu sanıyorum.
İşin başında olmayanlarca, ahkâm kesmek aslında çok kolay da, işin başında olanlar şimdiye kadar neler yaptılar, sade bir vatandaş olarak öğrenmek herkesin hakkıdır.
Sorumlu bir yetkili olsam, orada, o eğitim hastanesinin ilgili en alt birimlerinden hastane başhekimine kadar, ben olsam herkesi sorumlu tutar, o hastaneyi, şimdiye kadar asli görevlerini ihmal ettikleri için hallaç pamuğu gibi atardım.
Aslında, bizde istifa müessesesi hiç işlemez. Ben başhekim olsam, o koltukta bir gün bile durmam. Bu olay nedeniyle bir, evet tek bir hastanın dahi burnu kanasa bile, kendimi sorumlu hisseder ve üzerime düşen görevi yaparım.
Olay geçeli epey oluyor, Bakanlıktan tık yok. Şişli Etfal’de, şimdiye kadar neler yapıldı acaba? Kimler soruşturuldu, kimler cezalandırıldı, kimler aklandı? Lütfen birileri yanıt versin.
Yoksa, olayın üzerine battaniye mi örtüyorlar?..
12
önceki yazı