Son dönemde sağlık dünyasının gündeminde Kamu Merkezi Hastane Randevu Sisteminde (MHRS) yaşanan sorunlar var.
Sağlık Bakanı Sayın Dr. Fahrettin Koca, değişik zamanlarda yaptığı açıklamalarda, 2022 yılında 33 milyon, 2023’de 23 milyon ve 2024 yılının ilk üç ayında 6 milyon hastanın kamu hastanelerindeki randevusuna gelmediğini açıkladı.
Yılbaşından itibaren randevu alıp gelmeyen hastalara aynı branştan 15 gün boyunca yeni randevu alma yasağı getirildi.
2024’ün ilk üç ayının sonunda 6 milyon hastanın randevusuna gelmemesi üzerine Sayın Bakan, sosyal medyasında ve kamuoyuna (17 Nisan) randevu alıp da gelmeyen hastalara uygulanan yasağın genişletildiğini açıkladı.
Bakan Koca: “İkinci kez randevuya gelmeyenlere 15 gün boyunca bütün branşları kapalı hale getireceğiz” açıklamasıyla cezayı kesti.
Ne yazık ki birçok kamusal uygulamada ortaya çıkan sorunları çözmenin ilk, en kısa ve en önce akla gelen çözümü yasaklar oluyor.
Hâlbuki ilk akla gelen çözüm çoğu zaman yanıltıcıdır. Çünkü insan aklı önce doğrusal, yani determinist düşünür ve bu doğrultuda çözüm üretir.
Hayat, hayal edemeyeceğimiz kadar kaotik ve karmaşıktır. Ve çözümler çoğu zaman çok farklı yerlerdedir.
Bilimsel yöntem, önemli bir sorunun çözümü oluştururken sorunun tanımlanması, çerçevelenmesi, irdelenmesi, tarafların ve olguların mümkün olduğu kadar kapsamlı dinlenilmesi ve araştırılması gerektiğini söyler.
Sonra farklı arka planı ve görüşleri olan kullanıcılar, uygulamacılar ve uzmanlarla birçok alternatif çözüm önerisinin geliştirilmesini vaaz eder.
Ve çözüm önerilerinin teknik, insani, mali, yasal, uygulanabilirlik ve kabul edilebilirlik açısından karşılaştırılması öngörür.
Mevcut çözümün, insani, yasal ve kabul edilebilirlik açısından yerindeliği tartışılır.
Nihayetinde çözüm önerisi veya çözüm paketinin oluşturulmasına salık verir.
Görünen o ki randevu sorunundaki çözüm yasak olmuştur.
Halbuki daha üç-dört ay önce randevu alıp da gelmeyene 15 gün boyunca aynı branştan randevu almak kapatılmıştı ama görülüyor ki bu uygulama işe yaramamış.
Anlaşılan aynı branş randevu yasağı hafif bulunmuş, “bütün branşları kapatmak bu hastaları adam eder” diye düşünülmüş.
Pandemi sürecinde izlenen covid-19 ile mücadele stratejisinde başarı sağlanırken, covidli olmayan vakalar ötelenmiş, hastanelerden uzaklaştırılmış veya hastanelerden kaçış yaşanmıştı.
O dönemde yaptığımız araştırmalarda ve yazdığımız yazılarda, bir merkezdeki bütün hastanelere covid-19 hastasının kabul edilmesinin yanlış olduğunu, mutlaka temiz hastanelerin olması gerektiğini belirtmiştik.
Hastaneler arasında riski eşit dağıtmak adına birçok merkezde bütün hastanelere covid-19 hastası kabul edilmişti. Bu durumda diğer hastaların hastanelerden kaçışı hızlanmıştı.
Bugün geldiğimiz noktada ötelenen hastalıklar, pandemi sonrası daha ileri seviyede kendisini göstermiş ve sağlık hizmeti talebinde beklenmeyen bir sıçrama yapmıştır.
Bu duruma hazır olmayan kamu hastanelerinde aşırı bir yoğunluk ve uygun zamana randevu alamama sorunları baş göstermiştir.
Biz biliyoruz ki akut hastalıklar bir anda ortaya çıkar ve kısa sürede hekime başvuruyu gerektirir.
Randevu sisteminde hastaya on-onbeş gün sonraya randevu veriliyorsa bu randevu hastanın işine yaramayacaktır. Fakat yine de bari bunu kaçırmayayım düşüncesiyle randevu alınacaktır.
Hasta, kendi çözümünü oluşturmak adına acil servisleri veya özel hastane imkânlarını zorlayarak hastalığına çözüm arayacaktır. Söz konusu olan candır. Can derdine düşmüş hastanın randevuyu iptal etmeyi es geçmesi doğru değildir ama anlaşılabilirdir.
Bizler sağlık yönetimi eğitiminde sağlık hizmetlerinin özelliklerini anlatırken “sağlık hizmeti talebinin ertelenemez” olduğunun üstünde ısrarla dururuz. İngiltere’den hastaların İstanbul’a gelmesinin altında da yatan önemli sebeplerden biri randevu sürelerinin uzunluğu değil midir?
Ayrıca hastaların sağlık hizmetlerine ulaşımının engellemesi insan hakları ve insan haklarının sağlığa yansıması olan hasta haklarının ihlalidir. Cari hukuk açısından konunun değerlendirilmesini hukukçuların işidir.
Biz, hasta hakları konusunda çalışmalar yaptığımız için hastaların randevu almasının engellenerek hizmette ulaşımının önünü kesilmesi, hastanın sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına, tıbbi gereklere uygun sağlık hizmeti alma hakkına ve tıbbi özen görme hakkına aykırı olduğunu düşünüyoruz.
Randevu alınmadığı için tedavi olamayıp hastalığının artması, işgücü kaybı, organ kaybı veya can kaybı gibi bir durum söz konusu olduğunda Bakanlığa açılacak hukuki davaların sonucunun ne olacağını tahmin etmek zor.
Ayrıca kurumlar ve yöneticilerin vatandaşın hizmete ulaşımını engelleyici yaklaşımlarının demokratik sistemde bir karşılığı olduğu bilinir.
Sonuç olarak, randevusuna gelmeyen hastalara, birincisinde aynı branştan, ikincisinde tüm branşlardan randevu vermeme kararı gözden geçirilmelidir.
Randevuya gelmeme nedenleri ve randevuyu iptal etmeme nedenleri detaylı araştırılmalıdır.
Bu konuda bir araştırma yapmak için Karadeniz Teknik Üniversitesi, Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) birimine bir proje verdik.
Bakanlık işbirliği yaparsa konuyu ülke çapında büyük bir proje ile araştırabiliriz veya Bakanlık konuyu sağlık yönetimi akademisyenlerine araştırtabilir.
Biz akademisyenler etik kurul izinleri alsak bile birçok kurumdan kurumsal araştırma izni alamadığımız için doğrudan Bakanlığın konuya el atmasını önemli görüyoruz.
Hayatın kaotik ve karmaşıklığını idrak ederek, sorunlara ön kabuller veya sezgisel değil, bilimsel çözümler üretmek gerektiğini hatırlamak gerek.
Bütün hastalarımızın sağlık hizmetlerinden hakkaniyet ve tıbbi gereklilik doğrultusunda yararlanmasını ve sağlık hizmeti alma sürecinde tıbbi özen görmesini ve yönetsel uygulamaların hasta ve hasta hakları merkezli olmasını temenni ederiz.
Kaynaklar:
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0168851006001886
the-effect-of-covid-19-pandemic-on-the-turkish-society-7944-libre
https://onlinelibrary.wiley.com/doi/full/10.1111/ijcp.14219
Yoneticilerin_Karar_Surecinde_Zamani_Kullanmasi_Uzerine_Bir_Arastirma_20200223
https://dergipark.org.tr/en/pub/jihsam/issue/29836/327583
http://ussam.org/tr/ussam/hastane-randevusu-ve-hakka-girme-1/
http://ussam.org/tr/ussam/koronal%C4%B1-g%C3%BCnlerde-hastaneye-gitme-niyeti/
http://ussam.org/tr/ussam/hasta-%C5%9Fik%C3%A2yetleri-y%C3%B6netimi/
6 yorum
DEĞERLİ hOCAMIZIN BU SAPTAMASI VE DEĞERLENDİRMESİNE TAM VE KATİ OLARAK KATILMAKTAYIM. SAĞLIK BİR HAKTIR VE BU HAK HERHANGİ BİR ŞEKİLDE ERTELENEMEZ, DEVREDİLEMEZ VE KATİ SURETTE KARŞILANMASI GEREKMEKTEDİR. YASAKLARLA, ENGELLEMELERLE VE KISITLAMALARLA SÜRECİN YÜRÜYEBİLMESİ İMKANSIZDIR.
Çok Haklısınız Hocam, konuyu sağlık yönetimcilerin tartıştığı gibi hukukçuların tartışması yol gösterici olacaktır.
Sayın Hocam,
Doğru saptamalar içeren makaleniz için tebrik ve teşekkür ederim. Sizin de ısrarla vurguladığıniz gibi randevusunu gelmeyeni sağlık hizmetine ulaşımını engelleyerek cezalandırmak ne insan haklarına yakışır ne de bilimsel bir yöntemdir. Doğrusunu sizde makalenizde öneriyorsunuz bende vurgulamak isterim, problemin neden kaynaklandığını bilimsel çalışma ile ortaya koymak ve ona göre çözüm üretmektir. Selam ve saygılarımla
Teşekkürler Hocam, ne yazık ki çoğu kez problemlere çözüm arama yöntemi TBKVY olduğu için bilimsel yöntem yol bulamıyor.
Değerli hocam sağlık sisteminde yaşanan sorunlara değinmişsiniz. Bu konudaki tespitleriniz çok kıymetli… Emeğinize sağlık. Randevu sisteminde yaşanan bu sorunların sevk sisteminin getirilmesiyle de naçizane bertaraf edilebileceği kanaatindeyim.
Teşekkürler Hocam, Sevk sistemi öneriniz çok değerli, sevk sistemi çözüm gibi duruyor fakat öncelikle aile hekimi başına düşen nüfusun azaltılması, aile hekimlerine holistik bir yaklaşım kazandırılması ve aile sağlığı merkezlerinin güçlendirilmesi gibi aile hekimliği sistemini geliştiren uygulamalardan söz edilebilir.