Hastanın tekrar sağlığına kavuşabilmesi için, sessizlik, dinlenme,uyku ve dengeli beslenmeye her zamankinden çok gereksinim duyduğu bilinmektedir. Çünkü,bedensel fonksiyonları sürekli ya da geçici olarak etkileyen hastalık aynı zamanda, direnci düşüren ve insanı psikolojik yönden de etkileyen özelliğiyle, bireyin bazı olay ve durumlara karşı duyarlılığının artmasına da neden olmaktadır. Tedavisinin evinde yapılabileceği durumlarda,bunlar dikkate alınarak, hasta için temiz, sakin ve sessiz bir ortam hazırlanır ve hastalığının getirdiği sınırlamalar da dikkate alınarak onun beslenmesine azami özen gösterilir. Ancak evinde olanaklar ölçüsünde kendisine iyi bakım verilmeye çalışılan hasta birey hastaneye yatırıldığında, hastalığının getirdiği güçlük ve sıkıntılara ek, çevresine uyumunu güçleştiren ve bazen de iyileşmesini geçiktiren durumlarla karşılaşır.
Hastaneler bilindiği gibi, hasta insanların tedavi ve bakımını eksiksiz ve en kısa sürede sağlamak amacıyla yapılandırılmış sağlık kuruluşlarıdır. Bu kuruluşlar amaçlarını gerçekleştirebilmek için, hastanın hastaneye uyumunu güçleştiren ve tedavisini geçiktiren sorunları ve etkenleri tek tek ele alarak çözümlemek durumundadırlar Çünkü, hastaya en kısa sürede sağlığını kazandırmak, hastanede yatma süresini kısaltarak hastaları gereksiz ödemelerden korumak ve hasta yataklarının gereksiz yere işgal edilmesini engellemek çağdaş hastanelerden beklenenlerin başında gelmektedir.
Hastaneler tüm örgütlenme ve düzenlemelerini amaçlarını gerçekleştirebilecek ve hedeflerine ulaştırabilecek doğrultuda yaparlar ve hizmet verecek personeli aynı düşüncelerle seçerler. Personel seçiminde, sadece bilişsel ve psikomotor davranışları kriter olarak almakla yetinmeyerek, hastanın durum ve gereksinimlerine karşı duyarlılık göstermesinde çok önemli bir yeri olan duyuşsal alana ilişkin davranışlar üzerinde de dururlar. Çünkü, bu koşulun gözardı edildiği durumlarda, personelin hasta gereksinimlerine karşı duyarlı olmadığı ve hastayı rahatsız eden sorunları önlemesi gerekirken, bunlara neden olduğu ya da gözyumduğu görülmektedir.
Örneğin yemeklerin; temizliğine önem verilmeyen yemek takımlarıyla, kalite, görünüm ve sıcak-soğukluğuna özen gösterilmeksizin, gürültü ve nahoş kokuların egemen olduğu uygunsuz ortamlarda hastaya sunulması; enjeksiyon ve pansumanın zamanlarının iyi düzenlenmemesi; yemeğini yeyip yemediğine bakılmaksızın tepsilerin hemen toplanması, hastanın beslenmesini yakından etkileyen personel kusurlarındandır. Çünkü, hastalık nedeniyle zaten yeme isteği azalmış, iştahı ve ağız tadı bozulmuş olan birey bu tür ihmallerin de katkısıyla çoğu kez aç kalabilmektedir.
Hastanın, gündüz istirahatini gece ise uykusunu engelleyen faktörlerin başında personelin yükses sesle konuşması, birbirlerine uzun mesafelerden seslenmesi, telefon zilleri, kapıların gıcırdaması ya da çarpılarak kapatılması, bakımsız tekerlekli sandalye ve sedyelerin çıkardığı sesler, kadın personelin topuk sesleri ve mutfaktan gelen gürültüler sayılabilir. Ayrıca, hekimlerin vizit saatine kadar hasta ünitesinin temizliğinin bitirilmesi telaşı, ısı ve kan basıncı ölçme, enjeksiyon ve ilaç verme saatlerinin hasta gereksinimlerini dikkate almaksızın düzenlenmesi de hastanın gereksiz yere erken uyandırılarak istirahatinin ve uykusunun bölünmesine neden olunmaktadır.
Hasta insan doğal olarak bu sorunlardan rahatsızlık duymaktadır. Ancak, belki de hastanede yatmanın kaçınılmaz bir parçası olarak kabullendiği ya da yakındığında nasıl bir tepki alacağını bilemediği için bunları hastanedeyken ilgililere iletememektedir. Söz konusu duygu ve düşüncelerle bunları çoğu kez ailesinden de saklayan hasta, evine gittiğinde yaşadıklarını ailesi, yakın çevresi ve kendisini ziyarete gelenlerle paylaşmaktadır. Böylece doğal olarak kurumun şöhreti de bir ölçüde zedelenmektedir. Sözü edilen sorunların çözümünde; personelin kriterler doğrultusunda seçilmesi, oryantasyon programı kapsamına Duyarlılık Eğitimi’ne katılması, ekip toplantılarıyla sorunların paylaşlaşılması ve bilgilerin taze tutulması gibi girişimlerin etkili olacağı düşünülmektedir.