Bilinçli bir biçimde yararlanıldığında, hastaneler önemli araştırma kaynaklarıdır. Hastanelerin bu özelliği hem hastane yönetimi hem de akademisyenlere avantaj sağlar. Bir yandan hastaneler cevap aradıkları sorularına güvenilir yanıtlar alırken, diğer yandan akademisyenler, akademik çalışmaları için, sanal problemler üretme yerine, gerçek problemlerle yola çıkarlar. Daha da önemlisi, araştırma konuları uygulama alanlarından kaynaklandığından, alınan sonuçların uygulanılabilirliği artar.
Ancak, araştırmalardan söylenilenler doğrultusunda yararlanılabilmesi için bazı kurallara uyulması gerekir. Bunların en başında, hastane okul arası güvene dayalı işbirliği gelir. Ayrıca, tarafların sorumluluklarının netleştirilmesi de önemlidir. Araştırmanın ne amaçla yapılacağı, kimleri kapsayacağı, ne zaman başlayacağı ve biteceği gibi bilgileri kapsayan araştırma planının, hastane yönetimine sunulması, yönetimin bu konuda önerileri ve koşulları varsa, bunların yerine getirilmesi hem hastalar hem de yönetim açısından etik kurallara uyulması, sonuçtan yönetimin haberdar edilmesi araştırma yapan kimsenin sorumluluklarındandır. Hasta güvenliği, hasta hakları ve hastane prestijini korumakla yükümlü olan hastane yöneticisi ise bu unsurlara zarar gelmemesi için gereken önlemleri alma sorumluluğunu taşımaktadır.
Araştırmalar; bilim adamının denetiminde, nihai doğruyu arama ilkesi üzerine kurulur. Bilim adamı, uzun süren zorlu çalışmaları sonucunda ulaştığı, doğruluğunu test ettiği ve doğruluğundan emin olduğu bilgileri, bilimsel yayın organları aracılığı ile meslektaşlarına yayma çabasındadır.
Böylece, bilimsel çalışmalar, öncelikle bilime katkı sağlarken, çalışmayı yapanlara; çalışmanın niteliği, değerliliği ve yapıldığı alan için önemliliği ölçüsünde değer kazandırır ve onların akademik basamaklarda yükselmelerini sağlar.
Amaç doğruyu aramak olduğundan, araştırma sürecinin her aşamasında büyük bir dikkatle ve şüphecilikle hipoteze yönelinir. Sonuç kendi düşüncelerine zıt olsa dahi, bilim adamı ulaştığı doğruyu aynen yayınlama sorumluluğunu taşır. Örneğin, çalışma, hastane enfeksiyonları üzerine yapıldıysa, sonuç enfeksiyon oranının yüksek olduğunu gösteriyorsa, çalışmayı yapan birey, bunu aynen raporlaştırmakla sorumludur. Bunun aksi bir davranışta bulunmak hem araştırma etiğine aykırıdır hem de araştırmacının güvenilirliğini zedeler.
Bazı konularda, o gün ulaşılan nihai doğru, ertesi gün değişen zaman ve koşullara bağlı olarak geçerliliğini yitirebilir. Özellikle, gelişen bilim ve teknoloji paralelinde hastaneler de değişikliklere açık olduklarından, belirli bir konuda yapılmış olan bir araştırmanın tekrar yapılması gerekebilir. Araştırmacı; hangi araştırma yöntemini kullanırsa kullansın, üzerinde araştırma yaptığı bireyleri; insan hakları, hasta hakları ve araştırma etiği uyarınca bilgilendirilmek ve kendilerinden izin almakla sorumludur. Ayrıca istemezlerse, araştırmaya katılmama hakkına sahip oldukları konusunda da aydınlatılmalıdırlar. Günümüzde bu konulara dikkat edilmediğinden, örnekleme alınan bireyler, özellikle hastane çalışanları, sınava tabi tutuldukları duygusu ile bu hususla ilgili hoşnutsuzluklarını sürekli dile getirmektedirler. Ayrıca, bireyler; zorunlu ama gönülsüz katıldıkları bu eylemde, isteksizlik göstermekte ve işbirliğinden uzak bir tavır sergilemektedirler. Bu da kendilerinden alınan cevapların ve araştırma sonunda ulaşılan sonuçların doğruluğu konusunda kuşku yaratmaktadır. İşte tüm bu nedenlerle, üzerinde araştırma yapılan bireylere, araştırmanın amacı, kendilerine ve çalıştıkları ortama yararı konularında bilgi verilmelidir.
Araştırmanın sonunda bilindiği gibi araştırma basamaklarında yapılanlar ve ulaşılan sonuç bilimsel yazım kuralları doğrultusunda tez formatında kaleme alınır. Hastane yönetimi ve araştırmacı arasında daha önceden saptanan protokol gereği, bir kopyası hastane yöneticisine takdim edilir. Ayrıca kendilerinden veri toplanmış olan bireyler, araştırmanın sonucu hakkında bilgilendirilir.
13
önceki yazı