Hastanelerde çalışan bazı görevlilerin, kendi görev, yetki ve sorumluluk kapsamına girmeyen, aynı zamanda teknik bilgi, beceri ve özen isteyen bazı işlemleri yerine getirdikleri ve sorumluların buna izin verdikleri eskiden beri duyulmakta ve gözlemlenmektedir. Şimdiye kadar dillendirilmeyen ve şikayet konusu yapılmayan bu gibi durumlar, artık yazılı ve görsel basında yer almaya başlamıştır. Çarpıcı ve şaşırtıcı örnekleriyle kamu oyuna yansıtılan iki olay söylenilenleri adeta kanıtlar niteliktedir.
Hatırlanacağı gibi geçen yıl, İstanbul’un, adı sıkça duyulan, ayni zamanda çok göz önünde bulunan bir hastanesinin acil servisinde çalışan sözleşmeli temizlik görevlilerinin, mide yıkama ve alçı uygulama gibi riski yüksek işlemleri yerine getirdikleri ve bu sırada, bir hekim ve bir hemşirenin olaya seyirci kaldıkları ekrana yansımıştı. Bu kişiler kendileriyle yapılan söyleşide, ilkokul düzeyinde bir eğitim gördüklerini, yaptıkları işleri gözlemle öğrendiklerini ifade etmişlerdi. Bunlardan birinin önemli bir hastalığı olduğu da yine bu sırada öğrenilmişti. Başka bir kentteki hastanede ise, bir görevlinin kendi görevleri Içinde olmayan yara dikme eylemini gerçekleştirdiği ve eleman yetersizliği nedeniyle buna izin verildiği .yazılı basından duyulmuştu. Doğal olarak bunlar, bu ve benzeri durumların, daha başka nerelerde olduğu ve hastaların ne gibi zarar gördükleri sorularını gündeme getirmektedir. Böylece toplumun hastanelere karşı güveni giderek azalmakta ve buna bağlı olarak hastane seçiminde kararsızlıklar yaşanmaktadır. Bu yüzden, bu tür olaylara, bilimsel sorun çözme yöntemiyle yaklaşılması, nedenlerin ortaya konulması ve bunların düzeltilmesi gerekir. Çünkü söylenilenler doğrultusunda hareket edilmesi,hem hasta güvenliği hem de hastanelerin ve sağlık görevlilerinin prestiji açılarından son derecede önem taşımaktadır. Kaldı ki, Hasta Hakları Hakları, Hasta Güvenliği; Kalite Güvencesi; Tıpta Hatalı Uygulamalar gibi kavramların tartışıldığı ve sağlık çalışanlarına ağır yükümlülükler getiren Yeni Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olduğu günümüzde bu tür olaylara hiç yer yoktur.
Her iki olayda da hasta haklarının ve güvenliğinin ihlal edildiği, özellikle ilkinde hijyen kurallarının hiçe sayıldığı görülmektedir. Bilindiği gibi, hasta hakları, yönetmeliğine göre “ herkesin sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde bulunma ve bunu isteme hakkı vardır. Bu nedenle tüm sağlık kurum ve kuruluşları, hastaların ve ziyaretçi, refakatçi gibi yakınlarının can ve mal güvenliğinin sağlanması ve korunması için gerekli önlemleri almak zorundadır.” Işlemlerin, mesleki eğitimi, yetkisi ve sorumluluğu olmayan personele yaptırılması bazı riskleri de beraberinde getirmektedir. Ayrıca, elemanın bilgi eksikliği nedeniyle hastaya zarar vermesi durumunda hem eleman hem de kurum yasalar karşısında hesap vermek yükümlülüğündedir. Özellikle birinci olayda, hasta tedavisine ilişkin işlemlerin temizlik görevlilerinin ellerine bırakılmasıyla hijyen kuralları çiğnenmiştir. Bu husus da hasta hakları ve hasta güvenliğini yakından ilgilendirmektedir.
Yine Hasta Hakları Yönetmeliği, hastaya, hekimini seçme ve değiştirme hakkını öngörürken, her iki örnektede hastanın tedavisi ehliyetsiz kişilerin ellerine bırakılmıştır.
Örnekler, söz konusu hastanelerdeki hekim ve hemşirelerin, kendi görev, yetki ve sorumlulukları hakkında bilgi eksikliklerinin olduğunu ya da kendi görevlerini, yetersiz ve yetkisiz kişilere devretmekte bir sakınca görmediklerini ve bunların hasta ve kendilerine getireceği zararları bilmediklerini düşündürmektedir. Bilindiği gibi tüm meslekler insan gereksinimlerinden kaynaklanmaktadır. Sağlıkla ilgili meslekler ise, insan sağlığının korunması ve bozulduğunda onarılması yönünde oluşturulmuşlardır. Daha sonra bu mesleklere ait görev, yetki ve sorumluluklar saptanmış ve o meslekleri icra edenlerin; neler yapacakları, bunları yaparlarken hangi yetkilerle donatılmaları gerektiği, kimlere rapor vermek zorunda oldukları, görevlerini doğru yapmadıkları ve yetkilerini iyi kullanmadıkları durumlarda doğabilecek zararlarda, kimlere hesap vermeleri istendiği belirlenmiştir. Görev Tanımları dediğimiz bu araçlar bu içerikleri nedeniyle yönetimin önemli yapı taşlarındandır.
Görev tanımları durağan bir yapıya sahip değildir. Diğer bir deyişle en kapsamlı bir biçimde hazırlanmış olsa dahi, işler duruma getirilmedikçe bu dökümanın bir değeri yoktur. Çünkü, bunların Işketilmediği durumlarda, verdiği hizmetler ve Içinde barındırdığı mesleklerin çeşitliliği nedeniyle karmaşık bir yapıya sahip olan hastanelerde, görev, yetki, sorumlulukların belirsizliği, geriye dönüşü olmayan hataların yapılmasına ve hastaların bundan zarar görmelerine yol açabilir. Görev tanımının belirsizliği ayni zamanda, görevlerin yanlış ellere teslim edilmesine ve çalışanlar arası sürtüşmelere de ortam hazırlayabilir. Görev tanımlarının işler duruma getirilmesinde yöneticilere önemli görevler düşmektedir. Çünkü yöneticiler, çalıştıkları kurum, yönettikleri eleman ve hizmet verilen hastalara karşı sorumlu durumdadırlar. Bu bağlamda yöneticilerin; çalışanların mesleki eğitim kapsamında edindikleri bilgiler, öğrendikleri uygulamalar ve görev, yetki ve sorumlulukları hakkında bilgi sahibi olmaları, bunu çalışanlara benimsetmeleri, değişik mesleklerden olan ekip üyelerinin her birini, diğer mesleklere ait görev, yetki ve sorumluluklar konusunda bilgilendirmeleri; hizmet içi eğitimde tanımlara uygun eğitim verilmesini ve denetimlerin aynı doğrultuda yapılmasını sağlamalıdırlar. Aksi halde, yukarıda sözü edilen olayların süreceği ve bundan hastaların ve çalışanların büyük zarar görebileceği unutulmamalıdır.