İnsanlar üzerinde fiziksel, fizyolojik, psikolojik olumsuz etkileri olduğu bilinen gürültü, aynı zamanda performansı da olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden gürültü kirliliğini önlemek için ilgili bakanlıklar tarafından cezai yaptırımlara getirilmiştir. Ancak buna karşın insanların bu konuya duyarlık göstermedikleri; evlerinde yüksek sesle müzik dinledikleri, geç saatlerde tamirat ya da tadilat gibi gürültülü eylemlere kalkıştıkları, çocuklarının gürültülü oyuncaklarla oynamalarına izin verdikleri bilinmektedir. Keza dışarıda, sürekli korna çaldıkları, yüksek sesle konuştukları, aşırı gürültü çıkaran motorsiklet kullandıkları görülmektedir. Gürültü yapanlara karşı çıkıldığında ise, insanlar arasında tartışmalar çıktığı, fiziki şiddete başvurulduğu yaralama ve ölmelere neden olunduğu haberleri basıda da yer almaktadır.
Bilindiği gibi insanların gürültüye toleransları onların yapısal özellikleriyle bağımlı olarak değişiklik gösterebilmektedir. Bazı insanların gürültüden etkilenmedikleri, bazılarının ise en küçük gürültüye duyarlılık gösterdikleri görülmektedir.
Ancak, insanların gürültüye karşı tepkileri farklılık gösterse de kaliteli bir uyku için, hemen herkesin sessiz bir ortama gereksinimi vardır. Böyle bir ortam sağlanmadığında uyku gereksinimini karşılayamayan bireyin, bedensel ve ruhsal sağlığının önemli ölçüde etkilendiği, karar verme yetisinde zayıflama meydana geldiği, algılama gücünün ve reflekslerinin zayıfladığı bilinmektedir. Sağlıklı bir insan için bu denli önemli bir yere sahip olan bu gereksinim, hastalık durumlarında daha fazla önem kazanır. Bu yüzden hastaların tedavi ve bakım için yatırıldıkları hastanelerde kabul edilebilir üst düzey gürültü eşiği 35 desibel düzeyindedir. Hastanın diğer gereksinimlerinin yanında istirahatın sağlanması ve uyuyabilmesi de büyük önem taşıdığından bu ölçüte uygun bir ortam hazırlanmasına özen gösterilir, gürültüyü engelleyici önlemler alınır.
Ancak buna karşın, hastaların hastanede yattıkları sürece iyi uyuyamadıklarından yakındıkları bir an önce evlerine gitmek istedikleri duyulmaktadır. Hatta bu nedenle ameliyat sonrası iyileşme sürecini tamamlamadan adeta kaçarcasına evine giden hastalara da rastlanmaktadır. Aslında servislerde hastaların yakınmalarını haklı kılan pek çok gürültü etkeni bulunmaktadır. Gıcırda yan kapılar, onarım gerektiren tekerlekli sedye, araba ve sandalyeler, gürültülü çalışan ısınma ve havalandırma cihazları, tıbbi cihazlar ve telefon zilleri konuya ilişkin örneklerden bazılarıdır. Mutfaktan gelen gürültüleri de bunlara eklemek gerekir Hastalar aynı zamanda, çalışanlar arasında ve telefonda yapılan yüksek sesli konuşmalardan da rahatsız olduklarını dile getirmektedirler.
Bilindiği gibi özellikle ameliyattan sonra ve bazı hastalıklarda hastanın ağrı ve sancısı olabilmektedir. Ayrıca rutin kontroller için belirli aralıklarla kan basıncının ateş ve nabzının ölçülmesi ve ilaç verilmesi ya da enjeksiyon yapılması gibi gerekçelerle hastanın uykusu zaten sürekli bölünmektedir. Bunlara bir de görevlilerin sesleri ve diğer gürültülerin yarattığı rahatsızlıklar eklendiğinde hastanın uyuma ve dinlenme fırsatı ortadan kalkmaktadır.
Aslında özellikle hemşireler, gürültü kaynaklarına önlem aramaları ve hastaya sessiz ve sakin bir ortam sağlamaları gereken bir konumdadırlar. Çünkü kaliteli hemşirelik bakımı kapsamında hastaya her yönden güvenli, rahat ve sakin bir ortam sağlanması koşulu da vardır. Yine kaliteli bakım verebilmek için hastayı servise kabul ederken, onların, uyku ile ilgi alışkanlıklarının sorulması ve bu konudaki talep ve yakınmalarının empati ile karşılanması ve bunların dikkate alınması her ne kadar bir lüks gibi görünse de kaliteli bakımın göstergelerinin bu gibi ayrıntılarda gizli olduğu unutulmamalıdır.
Ayrıca toplumda gürültü kirliliği olgusuna karşı farkındalığın artırılması ve insanlara bir birlerini rahatsız etmeme konusunda duyarlılık kazandırılması etkinliklerine çocukluktan itibaren başlanılmalıdır.