Hastaneler; gerek, tanı, tedavi, bakım, araştırma ve eğitim gibi önemli işlevleri; gerekse, bu işlevlere ait görevlerin çokluğu; bunları yerine getirecek olan elemanın çeşitliliği; ayrıca, hizmet sunulan insanın içinde bulunduğu fiziki ve psikolojik nazik durumu gibi nedenlerle karmaşık bir idari yapı özeliği göstermektedirler. Bu yüzden de, hastanelerin bilimsel yöntemlerle yönetilmesi zorunluluğu vardır. Ancak, bugün ISO belgesine sahip hastanelerin dahi bu doğrultuda yönetildiği söylenemez. Çünkü, bu savı destekleyecek pek çok veri bulunmaktadır. Hizmeti alanların ve verenlerin süregelen hoşnutsuzlukları ve mutsuzlukları bu konuda verilebilecek en somut örneklerdendir. Oysa bugün, kalite çalışmaları kapsamında, hasta ve çalışan personelin görev doyumu sıklıkla gündeme getirilmektedir.
İnsana kaliteli hizmet sunmak üzere yapılandırılmış olan hastaneler, günümüzde sayıları giderek artan sağlık kurumları ile de yarışma durumundadırlar. Çünkü, bilimsel ve teknolojik alanda meydana gelen değişmeler ve bunların sağlık sektörüne yansımaları beraberinde hastaneler arası rekabeti de getirmektedir. Rekabette üstünlüğü doğal olarak söz konusu gelişmelerden en iyi biçimde yararlanarak, hastalarına en kaliteli hizmeti sunmak üzere donatılmış, örgütlenmiş ve yönetilen hastanelerin kazanacağı aşikardır. Bunun için, amaç, hedef ve görevlerin belirlenmesi ve bunların gerektirdiği niteliklerin tanımlanması, insan kaynakları stratejisinin saptanması ve hastane hedeflerinin, strateji ve politikalarla uyumlandırılması gerekmektedir.
Yönetim, insan aracılığı ile hizmetlerin yürütülmesi anlamını da taşıdığından, insanı; tanımak, anlamak, gereksinimlerini bilmek ve karşılayacak önlemleri almak, motive etmek, ekip çalışmasına teşvik etmek, kararlara katmak, başarıları onlarla paylaşmak ve onların güven içinde çalışmalarını sağlamak yönetimin vazgeçilmez koşullarındandır.
Kaliteli hizmet üretilmesinde müşteri memnuniyetinin ölçülmesi de göz ardı edilmemelidir. Çünkü, çabalar sonucunda ortaya çıkan hizmetin ulaştığı son noktada hasta vardır. Bu nedenle, çeşitli teknikler kullanılarak hasta memnuniyeti ölçülmeli ve alınan tepkilere göre gereken düzenlemelere gidilmelidir. Sayılanlar; yönetim biliminin vazgeçilmezlerindendir ve bunların tüm yöneticiler tarafından bilinmesi ve uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir.
Yönetim bilim ve sanattan oluşan bir disiplindir. Yönetimin bilim yönü kuramsal bilgi temeline dayanır. Sanat yönü ise doğuştan gelen yönetime yatkınlık ve bireysel özelliklerin bilgi ve deneyimle desteklenmesi ile geliştirilir. Yöneticilere bu bağlamda kalite kazandıran öğeler, yöneticiliği destekleyen bireysel özellikleri ve yönetim bilgisi ve becerisidir.
Yöneticilik, her ne kadar doğuştan gelen bir özellik gibi görünse de, bilimselliğini yıllar önce kanıtlamış olan bu disiplinin, kuramsal olarak öğrenilmesi ve bununla birlikte davranışsal boyutunun da geliştirilmesi zorunludur. Bunun için de, profesyonel yönetici yetiştirmek üzere, pek çok üniversitede lisans ve yüksek lisans düzeylerinde eğitim programları yer almaktadır. Altmışlı yıllardan bu yana faaliyet gösteren hastane müdürü yetiştirmek amacı ile kurulmuş Sağlık İdaresi Yüksekokulları da bunlardan biridir. Hemşirelere ise, hemşirelik hizmetleri yönetimi ile ilgili davranışlar, kuramsal ve uygulamalı olarak kazandırılmaktadır. Hemşirelik müdürü olarak çalışmak isteyenler, bu bilgilerini lisansüstü eğitimle geliştirmektedirler. Ancak tüm bunlara karşın, her iki grubun üyelerinin de, mezuniyetten sonra, yöneticilik işlevini üstlendikleri ortamlarda, profesyonel yönetici davranışları gösteremedikleri ve halihazırda varolan örüntüyü izlemekle yetindikleri gözlemlenmektedir.
Bilindiği gibi hastaneler, Yataklı Tedavi Kurumları Yönetmeliği’nde belirtildiği üzere, başhekim unvanlı hekimler tarafından yönetilmektedirler. Ancak, yasa ve yönetmeliklerin dikte ettiği yönetimle ilgili görevleri olması gereken düzeyde yürütebilmek için; sadece hekim olmak, o kurumda belirli bir süre çalışmak ve kurumun işleyişini bilmek yeterli değildir. Nitekim hastanelerin profesyonel yöneticiler tarafında yönetilmesi isteği, sağlık çalışanları tarafından da zaman zaman dile getirilmektedir. Ancak şu anda hekimler, yönetmelik gereği bu görevi yürütmekle yükümlüdürler ve tüm bu olumsuzluklara karşın, kaliteli hizmet verme sorumluluğunu da taşımaktadırlar.
Bu durumda başhekimlerin; kaliteli hizmet verilmesinde kendisi kadar sorumlu olan hastane müdürleri ve hemşirelik müdürlerinin görev, yetki ve sorumluluklarını, aynı zamanda, eğitimleri sırasında bu görevlere nasıl hazırlandıklarını çok iyi bilmeleri ve onları görevlerini her türlü koşulda yerine getirmeleri ve eğitimini gördükleri konularda kendilerini kanıtlamaları yönünde desteklemelidirler. Ayrıca, onların yurt-içi ve yurt-dışı eğitim etkinliklerine katılmalarını sağlayarak bilgilerinin güncelleştirilmesi ve yeni davranışlarının eski davranışlara entegre edilmesi hususunda ortam hazırlamalıdırlar.
Ayrıca, eğitimin; başhekim, hemşirelik müdürü ve hastane müdürlerinin yönetimde örnek davranışlar sergiledikleri ortamlarda yapılması önem taşıdığından, eğitimcilerin, bu tür ortamların yaratılmasında hastane yöneticileri ile işbirliği içinde olmaları zorunludur.
13
önceki yazı