Doğrusu tüm hekimlerin fıkra gibi anlattığı hastayla görüşme öyküleri vardır. Zaten hekim sohbetleri bunlarla dolu değil midir? Ancak bunun nedeni akılcı düşünme sorunumuz değil midir?
Polikliniklerde, muayenehanelerde hastayla görüşmelerimizin önemli bir kısmını onlara hastalıklarını açıklamakla geçiriyoruz. Bir hastayla birlikte olduğumuz -diyelim 15 dakikalık- sürenin olsa olsa 3-5 dakikasını muayenemiz almaktadır. Diğer kısmını hastalık öyküsünü almak, koyduğumuz tanıyı ve uygulamak istediğimiz tedaviyi açıklamakla geçiriyoruz. Bu açıklamalar sırasında karşımıza çıkan en büyük engelin akılcı düşünce sorunları olduğu kanısındayım. Bana geçen gün bir hasta ne marka sakız çiğnemesinin uygun olacağını sordu. Her şey yiyebilir dediğim bir hasta “Peki muz yiyebilir mi?” diye sormuştu. Örnekler çoğaltılabilir.
Nedir akılcı düşünce? Neden bu konuda sorunluyuz? Tedavinin yarar ve zararları, olası komplikasyon ve riskleri konusunda yaptığımız uzun uzun açıklamaların, hasta veya yakınlarının “Peki bu tedaviden sonra iyileşeceğime garanti veriyor musunuz?” sorusuyla boşuna olduğunu anlamamız durumunda ne yapmalıyız? Benim çok eleştirdiğim şekilde -eski hekimlikte olduğu gibi- hastanın sırtını sıvazlayıp “Merak etme, her şey iyi olacak, şifa bulacaksın, bu tedavinin/ameliyatın hiç riski yoktur” söylemlerine mi devam edeceğiz?
Ben akıl yürütmeyi kolaylaştırmak için bazı örnekler vererek açıklamalar yapmaya çalışıyorum. Araba tamir etmek, kuyuya düşmek vb. benzetmelerim var. Ancak hiç görmediğimiz bir kişi telefon edip tarif ettiği yakınmalarının hangi hastalığın sonucunda olduğunu, nasıl tedavi olacağını, hatta bunun için ne kadar masraf edileceğini sorabiliyor. Aynı şekilde arabası bozulup yolda kaldığında tamirciyi telefonla arayıp sorunun ne olduğunu ve tamir masrafının ne olacağını da soruyor mu acaba? Hiç görmediğimiz bir hastanın yakınları sadece film raporları ile başvurup tedavi konusunda bilgilendirilmek isteyebiliyor. Bu durumda verdiğimiz örnekler, benzetmeler de yetmiyor.
Zaman zaman görüşmelerimizin basit bencilliklerle de kesildiğini düşünmüyor değilim. Artık yaşlı bir anne veya babanın masraflı ve zaman alıcı tedavilerine katlanamayacak çocuklarla görüşmek buna örnek verilebilir. Hastanelere terk edilen yaşlı hastalar olduğu gibi çocuklar da oluyor. Çocuk hekimine çocuğunu daha indirimli baktırmak isteyen ebeveynler olduğunu duydum. Otobüslerde çocuklar indirimli değil mi?
Akılcı düşünce ve mantıklı fikir yürütme söz konusu değilse hekimlerin uzun uzun tedavi -ameliyat konusunda bilgilendirme yapmaları hep boşuna olacak ve hastalarımız daha sonra gelişebilecek komplikasyonları anlayamayacak, ya da “Bana hiç bilgi verilmedi” söylemi içinde olacaklardır. Ayrıca tedavilerin sonucu konusunda büyük- yanlış beklentiler içinde olacaklar, mutlu olmayacaklardır.
Bu tavır sadece eğitim düzeyi düşük hastalarda değil, yüksek öğrenim görmüş hastalarda da görülebiliyor. Yani ülkemizde eğitim düzeyimiz ile akılcı olmak arasında çok direkt ilişki olduğunu söylemek de zor.
Sonuç olarak, toplum olarak akılcı düşünce yürütmekle ilgili ciddi sıkıntılarımız olduğunu düşünüyorum. Bunun mevcut eğitim sistemimizde ciddi değişiklikler yapılarak giderilebileceği kanısındayım.