Ülkemizde son yıllarda hastane öncesi sağlık hizmetlerinde göz ardı edilemeyecek gelişmeler yaşandı. Tam donanımlı çok sayıda kara ambulansının hizmete girmesi, özel donanımlı ambulanslar ile deniz ambulanslarının göreve başlaması, yeni 112 acil yardım istasyonlarının açılması ve deneyimli personele ek olarak mesleksel eğitimini bu alanda tamamlayan teknisyen ve teknikerlerin sisteme katılması gibi. Tüm bu gelişmelere ek olarak kısa bir süre önce Sağlık Bakanlığı, helikopter ve uçak ambulans ihalesi sürecinin tamamlandığını ve bu yıl içinde hizmetin başlaması için çalışmaların devam ettiğini de açıklandı.
Hava ambulans sistemi gelişmiş bir hastane öncesi acil sağlık hizmetinin önemli bir parçasıdır. Acil müdahalesi veya nakli gereken hastaların bu hizmetten yarar göreceği, ihtiyacı olan hastalara hızlı ve ileri tıbbi bakımın sunulacağı şüphesizdir. Ancak hava yolu ile hasta ve yaralılara ulaşılarak müdahale edilmesi veya hastaların kurumlar arası nakli halen tartışmalı bir konudur. Hizmetin sunulması için gereken araçlar, bunların bakımı ve altyapı hizmetleri gibi teknik özelliklerine burada değinmeyeceğim, ancak tıbbi açıdan dikkate almamız gereken konulardan kısaca bahsedeceğim.
Bu hizmetteki en önemli tartışma konusu hizmetin uygun kullanılıp kullanılmadığı ile ilgilidir. Bu tartışmaların ortaya çıkmasının nedeni de bu konuda yeterli bilimsel araştırmaların olmaması, yarar-zarar dengesinin net belirlenmemiş olmasıdır. Hava ambulanslarının kullanımı ile ilgili çeşitli kılavuzlar geliştirilip, uygun kullanıma ait tıbbi ölçütler tanımlansa da, olgu ile bölgenin durumuna ve lojistik olanaklara göre her nakli belirlemek en doğru yöntemdir. Bu da hizmetin kullanılmasındaki genellemelerin oluşturulmasının ve kılavuzların geçerliliğinin önüne bir engel olarak çıkmaktadır. Sorulacak en önemli soru bu hizmetin maliyetidir. Herhangi bir ilacın veya girişimin yarar ve zarar dengesini sorarken, artık çalışmalardaki istatistiksel anlamlı farktan çok klinik anlamlı farka ve bu fark için tedavi edilmesi gereken hasta sayısına bakıyoruz. Ülkemizde hava ambulansları ile bu bedel etkin hizmetin sağlanması için gerekli öngörülerimizi şimdiden yapmamız yararlı olacaktır.
Hava yolu ile nakil ihtiyacını belirlemek önemlidir: Hastanın klinik durumu dikkate alındığında ulaşma ve nakil süresi daha kısa mı olmalıdır? Yapılacak tedavi veya girişim, en yakındaki hastane yerine naklin düşünüldüğü hastanede daha iyi mi yapılmaktadır? Hasta kara yolu ile ulaşılamayacak bir yerde midir? Hava yolu ile ulaşılacak bölgede ve yol boyunca hava durumu nasıl olacaktır? Hastaneler arası hasta naklinde helikopterler için pist veya uçaklar için havaalanı olanakları yeterli midir? Nakil sırasında hasta için gerekli olan tıbbi bakım ne kadar yoğun olmalıdır? Kara araçları ile uygun nakil yapılamaz mı? İşte her bir olgu için bu değerlendirme yapılmalıdır.
Hasta ve yaralılara kara ambulansları ile ulaşım süresinin uzun olacağı veya doğa koşulları nedeni ile ulaşılamayacağı durumlarda helikopter ambulansların etkili olduğu söylenmektedir. Genellikle 150 kilometre uzaklıktaki bir olaya müdahalede helikopterlerin kara araçlarına göre üstün olduğu belirtilmektedir. Ancak ülkemizde yerleşim yerlerinin dağılımı, acil sağlık hizmetlerin altyapısı ve hastanelerin varlığı göz önüne alındığında ulaşma süresi bakımından helikopter ambulansların kara ambulanslarına üstünlüğü tartışılabilir. Kurulması ve işletilmesi maliyetli olan bu sistem yerine hastane altyapılarının ve tedavi olanakların daha detaylı bir planlama ve daha az bir maliyet ile geliştirilmesi mümkün değil midir? Tüm bunlara rağmen, hava yolu ile özellikle adalar veya dağlık alanların getirdiği doğal engellerin aşılarak yapılan ulaşımda, hayatta kalımın artacağı da gerçektir. Özellikle ileri girişimlerin gerekli olabileceği kardiyak veya nörolojik rahatsızlıklar da hava yolu ile ulaşım kara yolundan üstün olacaktır. Ancak iyi değerlendirilmemiş travma olguları için yapılacak hizmet, gereğinden fazla veya nafile olabilecektir.
Organların kurtarılması ve korunması için beyin ölümü olan kişilerin veya zamanın değerli olduğu durumlarda nakil ihtiyacı olan hastaların transplantasyon merkezlerine nakli için hava ulaşımı gerekebilir. Ancak, sadece organların taşıması için ambulans niteliklerine sahip bir helikopter veya uçağa gerek olmadığı da aşikârdır.
Sağlık maliyetlerinin giderek arttığı, sosyal güvenlik sistemlerinin tüm dünyada büyük sıkıntılar çektiği günümüzde, Sağlık Bakanlığının bu pahalı hizmet öncesi tüm hesaplamaları yaptığına ve tıbbi uygulama ile ilgili ölçütleri hazırladığına inanıyorum. Ancak yine de belirlenen ölçütlere aykırı olarak amacı dışında ve komuta kontrol merkezlerine yapılabilecek baskılar ile şahsa özel nakil taleplerinin olabileceğini de öngörmek mümkün. Bu olası uygunsuz kullanımlar hepimizi ilgilendirmelidir ki, bu hizmetin maliyetinin bizim ödediğimiz vergilerden olacağı kesindir. Tüm maliyetine rağmen, helikopter veya uçak ambulans alıp işletmek yerine, bedelini belirleyerek hizmet satın almak daha akıllıca olacaktır.