Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez.
Mevlana
Üniversitelerin başlama zamanı geldi. Üniversitelerin olduğu iller yine canlanmaya başladı. Otogarlar ve şehir merkezleri yine genç, umut dolu insanlarla doldu. Kimisi kayıt yenilemek için, kimisi yeni kayıt için geldikleri illerde yeni bir geleceğe yelken açmanın heyecanı içerisinde. Bu sene bu süreci Erzurum’da yaşadım. 1-2 hafta öncesine kadar sakin ve sessiz olan şehir ve şehrin otobüs terminali tıklım tıklım. Ülkenin dört bir tarafından gelen gençler ve ebeveynleri şehre belirgin bir canlılık getirdi.
Ailevi sebeplerden dolayı bu yaz çok sık olarak Şanlıurfa-Erzurum arası otobüs yolculuğu yaptım. Erzurum’dan Şanlıurfa’ya gitmek istediğinizde kullanabileceğiniz tek bir otobüs firması var. Kötü reklam olmasın diye ismini vermeyeceğim bu firma, Kars ile Mersin arasında çalışıyor. Rakipsiz olduğundan dolayı, umduğunuz değil, bulduğunuz hizmete rıza göstermek zorunda kaldığınız bu yolculukta, pek çok şey yaşamanız ve bu yaşamışlıktan pek çok şey öğrenmeniz mümkün. Eğer şanslıysanız ve koltuğunuz birden fazla kişiye satılmamışsa mutlu olmalısınız. Artık ondan sonra olacak her şeye hazırlıklı olun. Bir defasında otobüs tam dolu ve koridorda 8, orta kapının merdivenlerinde 3 ve yedek şoförün uyuması için yapılan yerde 3 kişi ile yolculuk yaptık. Muavinin adım atacağı yer olmadığından su servisini yapmakta koridorda uyumaya çalışan ekstra yolculara kalmıştı. Ancak haksızlık etmemek adına belirtmek zorundayım; firma, yedek şoför uyuma yerinde havasızlıktan bunalanların merdivenlerde oturanlarla yer değiştirme talebini yerine getirecek kadar da duyarlıydı. Bu olayın yaşandığı günlerde asker sevkıyatı yapılmaktaydı. Firma mutat olduğu üzere bagaj fişi vermiyordu. Asker ocağına teslim olmak üzere Erzurum’a gelen gencin valizi bagajda çıkmayınca biraz telaşlanıp sesini yükseltince şoförün, benzer olayları defalarca yaşamış olmanın verdiği deneyimle şunları söyledi: “Ne uzatıyorsun kardeşim. Altı üstü bir asker valizi. İçinde 5 liralık bir tıraş takımı vardır. Verin 5 lirasını gitsin.” Bunları dolayısıyla yazdım, söylemek istediğim, buralarda bazen paran olsa da satın almak için hizmet bulamayabiliyorsunuz.
Tabii, çok kazanan, üstü başı temiz, parfümlü bayanlar ile tıraş losyonu sürmüş beyleri taşıyan ve gideceği yere hep vaktinde ‘varan’ firmalar gibileri buralara sefer düzenlemeyi düşünmediklerinden, buraların insanı da, gittiği yere çoğu zaman varan, fakat vakit ve konfor garantisi vermeyen böylesi firmalara razı olmak zorunda kalıyor.
Şu an yine aynı yolda otobüsün içindeyim. Fakat bugün otobüste farklı bir hava var. Bana bu yazıyı yazmayı ilham eden de bu hava oldu. Otobüs yine tıklım tıklım, yine koridorda 4-5 kişi sandalye üzerinde gidiyor, muavin yine 3 günlük gömleğini giymiş. Fakat yolcu profili bugün daha farklı. Otobüsün yarısından fazlası 18-22 yaş arası gençlerle dolu. Kimisi Kafkas Üniversitesi ve Atatürk Üniversitesi’ne kayıt yaptırmış dönüyor, kimisi de, Dicle Üniversitesi, Harran Üniversitesi, Sütçü İmam Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi’ne kayıt yaptırmaya gidiyor.
Her yıl kayıt döneminde heyecanla öğrenci işlerine giden ve bulunduğum fakülteyi kazanan öğrencilerin ne kadarının Şanlıurfa dışından geldiği ve ne kadarının kız öğrenci olduğunu öğrenmeye çalışan benim için bu manzara çok önemli. Farklı şehirlerden öğrenciler gelsin istiyorum Şanlıurfa’ya. Urfalı gençte ülkenin başka bir köşesine gitsin. Böylece farklı toprakların çocukları birbirini tanıyacak ve yeni yerler keşfedecek. Urfalı, Fırat’ın öte tarafını bilecek, Batılı da Dicle’nin, Fırat’ın diğer yakasında güzel iller, güzel eller olduğunu görecek. Şanlıurfa’ya kız öğrencilerin daha çok gelmesini istiyorum. Şanlıurfa, ülkemizde okuma-yazma oranının, kız çocuklarının okullaşmasının ve kadın sağlığının en düşük olduğu illerinden biriyken, kadına karşı uygulanan şiddet, töre cinayeti ve doğurganlık oranının en yüksek olduğu illerden birisi. Bu istatistiklerin değişmesinde üniversiteli genç kızların şehirde arz-ı endam etmeleri çok önemli. Yalnız Şanlıurfa için değil, Kars, Erzurum, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Elazığ, Adıyaman ve Van için de çok önemli.
Siz, vatanını çok seven ‘mürekkep yalamışlar’, yapmayın. Bu illere bu üniversiteleri çok görmeyin. Siz 1993’te Harran Üniversitesi, Sütçü İmam Üniversitesi, Mersin Üniversitesi ve diğerleri kurulurken de feryat figan itiraz etmiştiniz. Belki, Dicle, Fırat, Yüzüncüyıl, Atatürk Üniversiteleri kurulurken de “yeni üniversite kuracağınıza önce mevcutları iyileştirin”, “dört duvar yapmakla üniversite olmaz” demişsinizdir sizler. İyi ki dönemin muktedirleri sizleri dinlememiş. Yoksa ben bugün bu, yeni ufuklara yelken açan, ülkesinin farklı topraklarında istikbaline yön vermeye giden gençler ile yolculuk yapamayacaktım.
Siz, kökü mazide olan ve ülkenin en iyi üniversitelerinin tıp fakültelerinde çalışmakla gurur duyan değerli bilim adamları. Bu, yeni kurulan üniversitelerin sizin kaynak pastanızı küçülttüğü için yakınacağınıza, azıcık rahatınızdan fedakarlık edin de bu yeni üniversitelere gelip buraları kalkındırın. Merak etmeyin, buralarda bizler de bilimsel çalışma ve yayınlar yapıyoruz. Hem de pek çoğunuzdan daha iyi. İsterseniz fakülte bazında, isterseniz klinik/anabilim dalı bazında bir karşılaştırma yapın. Ama, öğretim üyesine düşen yayın bazında yapın bu işi. Zira bu tıp fakültelerinin bazılarındaki toplam öğretim üyesi sayısı sizin tek bir kliniğinizdekinden azdır. Bunlar ders anlatır, hasta bakar, ameliyat yapar, bilimsel çalışma yürütür ve yayın yapar, hem de pek çoğunuzdan daha fazla. Amacım sizlerin yaptığı işi küçümsemek ve sizleri kınamak değil. Sizler de kendinizin ve çocuklarınızın rahatını ve istikbalini düşünüyorsunuz. Ama ya bu fakültelere gelen çocuklar ne olacak? Pek çok bölümde 1-2 hoca var. Bazı bölümler tamamen boş. Asistanı var, stajyeri var ama hocası yok. Siz tek bir bölümde 10-15 kişi çalışan değerli hocalarım, yılların verdiği tecrübelerinizle ne dersiniz bu işe? Kimse hamaset yapmasın. Bu manzara karşısında duyarsız kalıyorsanız veya bir şeyler yapması için kendinizden başkasına bakıyorsanız size ne demeli? “Hayırlı işler, bol kazançlar.”