Medeni Hukuk’ta sorumluluk, suçun değil, zararın olağan sonucu olarak belirir. Bu hukuk dalında, bir kimse karşı tarafa verdiği zarardan sorumlu tutulmakta ve sorumluluğa kaynak olarak sözleşme ve haksız fiiller gösterilmektedir. Hekim, diş hekimi-hasta arasında ise hastanın istemediği bir sonuç ya da uğradığı bir zarardan dolayı doktorunu sorumlu tutma hakkı vardır.
Bu yazıda etik ilişkiler açısından sözleşme sorumluluğuna bakılacaktır. Hekimin başladığı bir tedaviyi yasal nedenler dışında yarım bırakmaması ve tedavi sonunda bir ücrete hak kazanması iş-hizmet sözleşmesi, vekâlet sözleşmesi, istisna sözleşmesi gibi sözleşme tipleri içine etik açıdan girmemekte, yalnızca sonunda bir eser oluşması nedeni ile bazı diş operasyonları ve estetik tedavilerde Eser-Yapıt Sözleşmesi söz konusu olmaktadır.
Eser (Yapıt) Sözleşmesi: Borçlar Kanunu’nun 355. maddesi bu konuyu şöyle açıklamaktadır: “Yapıt sözleşmesi öyle bir sözleşmedir ki onunla eseri yapacak olan, eseri tamamlayanın ödemeyi taahhüt ettiği bir ücret karşılığında bir yapıt yapmaya borçlanır.”
Eğer yapıt kusurlu olursa ısmarlayan bunu reddeder. Ancak estetiğe dayanan diş uygulamalarında veya hekimlikteki diğer estetik operasyonlarda hastanın istediği sonuç olabilecek midir? İşte burada sözleşme sorumluluğu ortaya çıkmakta ve hastanın istediği şekil ve durumu yapamamış olan hekim ve diş hekimi sorumlu olmaktadır. Bugün dişlerin yapılarındaki veya görünümlerindeki sorunların giderilmesi için birçok estetik uygulama yapılmaktadır.Günümüzde diş hekimliğinde ideal olan, kişinin yüzüneuygun estetik ve gülüşü verebilmektir. Diş yapısı birbirleri ve onları çevreleyen yumuşak dokularla uyumlu olarak dizilmiştir. Güzel bir gülüşün temel elemanları dişlerdir ve dolayısıyla diş şekilleri ve anatomik özellikleri hakkında kapsamlı olarak bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Estetiğe ait bütün bu uygulamalarda sonuçta kişiyi memnun edecek sonuçlara varmak gerekir. Bu durum hekimlikte de böyledir. Estetik operasyonlar buna örnektir. Bugün artık tedaviye hasta katılımının önemi anlaşılmıştır. Hekim, diş hekimi-hasta ilişkisinde, hekim, diş hekimi ve hastanın tedaviyle ilgili ortak karar almaları önemlidir. Ancak burada zaman yitirilmesinden söz edilmektedir. Eğer hasta ve hekimi arasında görüşmeler tam olmaz ve hasta, katılımcı olarak görevini yapmazsa, hekimin söyledikleri tam anlamıyla uygulanmayabilmekte ve sonunda tedavide yanlışlıklar olabilmektedir. Hekim-hasta ilişkisinin özelliğini her şeyden önce karar verme dönemindeki hasta katılımı belirlemekte, böylece bazı yararlı sonuçlar elde edilmektedir.
Bu tip sözleşmeler, tıpta, takma diş ya da bir yapay göz yapımı vb. gibi durumlarda söz konusudur. Böylece hekim sorumluluğunun bir sözleşmeye dayanması zorluklar yaratır. Çünkü sözleşme ile taraflar, üzerine aldıkları şeyleri tayin ederler ve sorumluluk yalnızca üzerinde anlaşma yapılan eylemin olası sonuçlarından ortaya çıkar. Ancak bazı durumlar vardır ki hekim ile hastası arasında açıkça konuşulamaz.
Hekim, diş hekimi-hasta ilişkisinin gayesi, hastaya estetikle ve diş tedavileri ile ilgili uygulamalarda açıklanabilen en iyi sağlık değerlerini seçmesi ve saptamasıdır. Hekimin ve diş hekiminin hastanın klinik durumu hakkında bilgi vermesi gerekir. Burada, hekim, diş hekimi ve hastanın, hastanın hangi çeşit sağlık uygulamalarını kabul edebileceği konusunda tartışmaları ve ahlaki kavramları da göz önüne alarak sağlıkla ilgili uygulamaların önemini bilerek sonuca varmaları gerekmektedir.
Bilindiği gibi son yıllarda hasta özerkliğine önem verilmektedir. Tıbbi uygulamalarda hastanın seçimi ve kontrolü önem kazanmaktadır. Bu durum bilgilendirici modeli ön plana çıkarmıştır. Bu üstünlüklerine rağmen birçokları bu tip ilişkiyi yeterli bulmamaktadır. Çünkü bu modelde, verilen bilgiler üzerinde yalnız hasta karar vermekte ve bu karara hekim ve diş hekimi de paylaşmacı olarak katılmamaktadır. Diş hekimi, hastaya bütün teknik bilgileri verir. Hasta ise diş tedavilerine ait risk ve yararlarının değerlendirilmesiyle ilgili subjektif düşüncesini belirtir. Bu yaklaşımda, bir hasta için en iyi tedavi yolunu seçmek için her iki tarafın da yardımı gerekir
Paylaşılmış karar verme olayında ise hekim ve hasta arasında karşılıklı bir diyalog sağlanır. Hastalar ve hekimler diyaloğu bir görev sayarak daha büyük bir anlayış ve kavramaya girerler.