Hekim hastayı tedavi eden ve hastalığının sonuna kadar onu izleyen bir sağlık mensubudur ve hasta karşısındaki hakları yasalar ve bildirgelerle belirtilmiştir. Ancak yine de Hasta Hakları Yönetmeliği gibi başlı başına bir hekim hakları yönetmeliğinin de olması gerekir. Dünya Tabipler Birliğinin ilk kez 1963’te kabul ettiği ve 1983’te Venedik’te geliştirdiği “Bütün Ulusal Bakım Sistemleri İçin Sağlık Bakımı Sunulmasında On İki İlke” hekim haklarını belirtici özelliktedir. Ancak bu haklar ve hekime karşı insaf ölçüleri ile davranma 100 yıl önce de tartışılıyordu.
Prof. Dr. Besim Ömer Akalın,(1862-1940) doğum ve ebelik alanında çalışmış bir profesör olup, çeşitli yayınları vardır. Bunlar arasında en önemlilerinden biri bundan 100 küsur yıl önce, 1900’lü yılların başlarında yayınlanan, 4 cilt olarak çıkarılan ve aktüel ve bilimsel olarak çeşitli tıp dallarında yazılar bulunan Nevsâli Âfiyet’tir. Besim Ömer’in bu yazıları arasında son günlerde dikkatimizi çeken Tabipler adlı makalesi özellikle hekim haklarına değiniyor. Özellikle performans kriterlerine uymak için hekimlerin çok çalıştığı bugünlerde Besim Ömer Akalın’ın bu makaledeki bazı sözleri hekimin de bir insan olarak dinlenmeye, uyumaya ve kendine bakmaya hakkı olduğunu belirtmektedir. Akalın, bu yazısında, özellikle hastaya her istediği anda elinde olmayan nedenlerle gidemeyen hekimlere karşı insanların söylediği acımasız sözleri irdeleyerek hekim haklarını daha 100 yıl öncesinden vermektedir. Yazar, bu durumun günün gazetelerinde de verildiğini yazar ve hasta, yorgun veya zamanı olmayarak hastaya gidemeyen hekimlere karşı insafsızca yüklenildiğine değinir. Hekimler hakkında şu sözler gerçekten de günümüzde hekimlere yapılan haksızca eleştirilere ve hatta bazı terbiyeden uzak kişilerin hekimlere karşı kaba kuvvet uygulamalarına çok benzemektedir:” Yarabbi, tabib denilen bu adamlar ne insafsız mahluklar imiş. Mademki paraları, hakları veriliyor, emekleri boşa gitmiyor, neden vuku bulan davete gitmiyorlar? Buna hakları var mı ve vazifelerini eda ve ifa etmeyen bu gibi doktorlara ne demeli? Yine hekimlerin kazançları ve mal mülk edinmeleri üzerine de insanların şu sözleri söylediği aynı makalede belirtilir:” Doktorlar değil mi? Bizim hastalıklarımızdan aldıkları paralar ile keselerini doldurup yiyorlar.” Eğer bir hekim mesleğinin yorucu durumlarından bıkıp da mesleğini bırakırsa yine şu sözler duyulur:” Vah yazık, hiç de mahcup olmuyor, elinde koca bir tabip diploması da var, insanlığa hizmet edeceğine, o canım mesleği bırakmış da bak nelerle uğraşıyor.”
Görüldüğü gibi o dönemlerde de hekim hakları bazen bu şekilde göz ardı edilerek yersiz ithamlarda bulunulmaktaydı. Ancak şu da çok iyi bilinir ki, hekimin acil durumlar dışında özgürce hastaya bakma veya başka bir meslektaşına gönderme hakkı vardır. Yine hekim bakabildiği sayı ve ölçüde hasta bakabilmelidir. Bugünün performans kriterleri içinde hekimden mümkün olduğunca fazla hasta bakmasını ve ameliyat yapmasını istemek ve bunu performans koşulları içine sokmak kanımızca hayat gibi kutsal bir şeyin sağlığı ile ilgilenecek hekim için ne dereceye kadar sağlıklı olabilecektir.
Ancak 100 yıl önce Besim Ömer Akalın’ın Tabipler adlı yazısında belirttiği hekim dertleri bugün de vardır ve Dünya Hekimler Birliği’nin de kabul ettiği gibi hekim, hastasına çağdaş tıbbın bütün metotlarını uygulama hakkına sahiptir. Eğer hekim bu olanakları hastasına karşı kullanmazsa hastayı gereğince tedavi edememiş olabilir.
Yine hekimin sağlığını koruma hakkı vardır. Eğer hekim hastayı tedavi ederken sağlık açısından bazı tehlikelere de girecekse kendini korumaya hakkı bulunmaktadır. Özellikle bulaşıcı hastalıklar konusunda dikkatli olması gerekir.
Hekimin onurlu ve sıkıntısız bir şekilde belirli bir gelir düzeyine sahip olmak hakkı vardır.
Hekimin bazı durumlarda hastayı reddetme hakkı vardır. Bu hak, ancak özel muayenehanelerde, tek hekim olmayan yerlerde ve hastanın hekimine güven duymadığı durumlarda olabilir. Çünkü hekim bu durumlar dışında böyle bir hakka sahip olamaz. Hekim özellikle acil durumlarda ve kişisel nedenlerle hasta bakmazsa hekim sorumluluğu doğar.
Hekimin yeteneğini geliştirme hakkı vardır. Bunun için kendi alanında bilimsel çalışmalar, deneyler yapmak, yabancı dilini geliştirmek, kurslara, seminerlere katılmak gibi uğraşları olacaktır.
Her şeyden önce de Besim Ömer’in belirttiği gibi yorgun olmayan, güler yüzlü, zinde hekimlere ihtiyacımız vardır.