Dürüstlük ilkesi ile ilgili bazı görüşler ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri hastayı yararlı aldatma olayıdır. Burada dürüstlük ilkesi zedelenir. Yararlı aldatma, hastanın tedavisini geciktirir, hasta, hastalığının ne olduğunu bilmediğinden şüphe içinde yaşar ve anksiyete krizleri meydana gelir. Böylece bazen bu kuruntularla özkıyıma giden hastalar vardır. Hastaya yararlı olma ilkesi çiğnenir. Dürüstlük ilkesi ile ilgili diğer bir görüş de hastaya doğru bilgilerin verilmesidir. Ancak bazen varılan sonuçlar doğru olmayabilir ve kesinlikle bir olasılığı düşünmek gerekir. Bazı yazarlara göre, hastayı kuşku ve korku içinde bırakmaktansa gerçeği söylemek uygundur. Dürüstlük ilkesi ile ilgili diğer bir görüş ise, bazı hastaların ve özellikle terminal dönemdeki hastaların durumları hakkındaki gerçeği bilmek istememeleridir. Bu tip hastalar gösterdikleri bazı davranışlarla bu durumu belirtirler. Bazı hasta aileleri de hekimden kanser kelimesini kullanmamasını isterler.
Hastaya hastalığı hakkında gerçekçi bilgi vermek, dürüstlük ilkesine uyulmayı sağlar. Ancak hastaya bilgiyi hastanın istediği şekilde vermek ve onun tercihlerine uymak gerekir. Bu da hastanın özerk olarak karar vermesini sağlar. Yine hastaya istemediği bilgi verilmemelidir. Eğer buna aykırı davranılırsa özerklik ilkesi çiğnenmiş olur. Ancak bazen hastanın çevreden bazı yanlışlarla doldurulması, hekimin onu bilgilendirmesi hakkını ortaya çıkarır. Yine bazı hastalıklarda diğer kimselere bulaşma olmaması için hastanın bilgilendirilmesi kesinlikle yapılmalıdır. Çünkü burada hem hastaya, hem de hastalığın bulaşması olasılığı olabilen diğer kimselere karşı dürüst davranılmış ve önlemler alınarak bulaşıcı hastalığın yayılması önlenmiş olur. Örneğin AIDS hastalığında antikor testi pozitifse bu konuda babaca yaklaşımla (paternalist yaklaşım) bilgilendirme yapılır. Burada bilginin açık olarak verilmesi hastalığın bulaşma riskinden dolayı gereklidir. Örneğin 35 yaşındaki bir kişi AIDS kuşkusuyla antikor testi yaptırmak istedi ve ertesi günü bu testi iptal ettirmek istedi. Ancak test yapılmıştı ve sonuç pozitifdi. Homoseksüel bir kimse olan hastaya diğer insanlara da bulaştırma olasılığı olduğundan durum anlatıldı ve bulaşma önlendi. Burada diğer kişilere zarar vermeme ilkesi uygulanmış olmaktadır ve AIDS hastası istememesine rağmen zorunlu bir bilgilendirme olayı bu nedenle haklı olmaktadır.
Hekim, hasta ile ilişkilerinde sadık bir dost olmalıdır. Bu bakımdan hastasının hastalığını sonuna kadar izlemeli ve onu her zaman onun duygularını kendi duygularıymış gibi kabul ederek empatik dinlemelidir. Eğer hekim hastasının tedavisinde ve onun hastalığını izlemede verdiği sözleri tutar ve ona sadık kalırsa sadakat ilkesini yerine getirmiş olur.
Hekim-hasta ilişkisinde önemli bir ahlâki ilke olan sadakat, özellikle hasta bakımından önem kazanır. Sadakat ilkesi, özerkliğe saygı, adalet, yararlı olma ilkeleri ile bağlantılı bir ilkedir. Sadakat ilkesi, hastaya verilen sözlere bağlı kalmayı sağlar. Hekimin hastasına verdiği sözü uygulayacağını belirttiği ve hastanın da kabul ettiği tedavi yöntemlerine sadık kalmaması bu ilkeyi çiğneyen bir durumdur. Kısacası hekim-hasta ilişkisi sadakat üzerine dayanır. Yani bu tip ilişki güvene dayalı olup, hekim hastanın iyileşmesi için gerekli her çabayı gösteren bir kimsedir. Hekimin fakülteyi bitirdiğinde bağlı kalacağını bildirdiği tıp andında da hastaya sadık olma işlenir. Burada çok önemli bir durum da hekimin hastanın ve yakınlarının onayı olmadan onu bırakmamasıdır. Böylece hekimin sona dek hastaya sadık kalması gerekir. Bulaşıcı hastalıklarda hekimin hastaya sadık olması daha da önem kazanmaktadır. Bazen sadakat ilkesi hastaya ait olguyla ilgili tartışmaların ve değerlendirmelerin sonucu olarak zedelenebilir. Ancak her durumda önemli olan, hastanın menfaatleri yönünde davranmak ve ona sadık kalmaktır. Sağlık kurumlarındaki kurallar, klinik araştırmalar, hemşirelik mesleğinin hekime bağlı bir meslek oluşu gibi durumlar günümüzde sadakat ilkesinde sapmalara neden olurlar. Örneğin bir iş yerine alınacak kişinin sağlık muayenesi sonuçlarının hekim ve iş veren tarafından açıkça bildirilmesi zorunluluğu bazı ülkelerde yoktur. Bu bildirim ancak hastaya sadık kalma ile olabilir. Bu bakımdan hekimin hastanın menfaatini ön planda tutarak ve görev yaptığı sivil veya askeri sağlık kurumlarındaki kurallara da uyarak sadakat ilkesini çiğnemeden hasta ile ilişkisini güvene dayalı bir temel üzerinde sürdürmesi gerekir. Sağlık kurumlarındaki idari kuralların hekimin sadakat ilkesini zedelememesi gerekir. Çünkü hekim bütün bu kuralların üzerinde hastanın güveneceği bir kimsedir. Örneğin savaş zamanlarında hekimin prensip olarak orduya ve askeri kurallara uyması gerekir. Ancak yaralı esirlere de tıbbi yardımda bulunması ve moral değerleri bozmadan tıbbi bakım uygulaması, onun tıp andına sadık kaldığını gösterir. Böylece askeri kurallara karşı gelmeden tıp mesleğinin ahlâki değerleri korunmuş olur .
Tutukevlerinde tutukluların sağlık durumlarıyla ilgilenmede de hastanın hekime güveni her şeyin üzerindedir. Ancak burada da bazı idari kurallar vardır ve bazen hekim bu kurallar ile hasta tutuklunun sağlıkla ilgili menfaatleri arasında kalmaktadır. Ayrıca 1992’de Amerikan Tıp Birliği Etik Kurulu hekimin bazı yollarla örneğin ilaç enjekte ederek idam mahkumunun idamına katılmasının ahlâki olmadığını belirtti.
Görüldüğü gibi sadakat ve dürüstlük hekimin bazen zorda kalabildiği davranış şekilleri olup bu konudaki tutumu da yine bizzat hekimin kendisi belirleyecektir.