Bir konuyu değerlendirirken yaptığımız hatalardan birisi, konudan ziyade kim tarafından ifade veya icra edildiğine odaklanmaktır. Kendi dünya görüşümüz, mensubiyetlerimiz ve benzeri birçok etken bizi esas konudan uzaklaştırmaktadır. Sonuçta, kişi veya gruplara göre yorum yapılmakta, uygulamanın kendisi arka planda kalmaktadır.
Sağlık hizmetlerinde, 2003 yılında başlayan “Sağlıkta Dönüşüm” programı vatandaş yararına önemli avantajlar sağlamıştır. Hizmetlerin yaygın, ulaşılabilir ve ücretsiz hale gelmesi önemlidir. Sağlık alt yapısında da önemli yatırımlar yaparak, mekan problemi önemli ölçüde çözülmüştür. Daha önceden olmayan birçok yeni uygulama sistematik olarak uygulanır hale gelmiştir. Elbette ki sistemin aksayan veya yanlış olan tarafları da mevcuttur ve halen eleştiri konusudur.
Hepimizin aynı gemide olduğu gerçeğinden hareket ile bu geminin batmaması ortak paydamız olmalıdır. Acaba bu geminin batması veya karaya oturma ihtimali var mıdır? Bu sorunun cevabı “sürdürülebilirlik” kavramı ile yakından ilişkilidir. Sağlık hizmetlerine sürdürülebilirlik için “kalite ve verimlilik” olmaz ise olmaz unsurlardır. Dengeli kalite ve verimlilik için ise ekonomi ve insan kaynağı belirleyicidir.
Sağlık sisteminde insan kaynağının omurgasını hekimler oluşturmaktadır. Ülkemizde hekim sayısı açısından önemli mesafeler alınarak, uluslararası standartlara yakın duruma getirilmiştir. Tıp Fakültesi kontenjanları ve beklenen mezun sayıları da dikkate alındığında nicelik problemi çözülmeye çok yakındır. Ancak giderek artan nitelik problemi de beraberinde gelmektedir. Halen bir sorun olarak görülmeyen hekim kalitesindeki düşüş, yeni mezunların oranı arttıkça belirgin hale gelecektir.
Bloom taksonomisi, bilginin niteliğini ifade eden altı basamaktan oluşmaktadır. Birinci basamakta bilginin tanınması, sıralanması ve eşleştirilmesi yeterlidir. İkinci basamakta bu bilginin yorumlanması, üçüncü basamakta ise bilginin yeni duruma uyarlanabilmesi gerekir. Üçüncü basamakta bilgi düzeyi olan toplumlar bilgiyi kullanabilirler, ancak yeni bilgi üretimi için yeterli değildir.
Tıp fakültesinden mezun olan bir hekimin olması gereken asgari düzey ise dördüncü basamak (analiz) olmalıdır. Bu düzeydeki bilgi “bir bütünün parçaları ile birlikte değerlendirilerek aksaklığın tespit edilmesi” özelliklerini taşır. Bu basamağa, bir motor ustasının aracın sadece sesini dinleyerek arızanın yerini tahmin edebilmesi örnek olarak verilebilir. Analiz düzeyindeki bir usta motorun tüm parçalarını, parçaların sıralamasını, birbiri ile ilişkisini ve fonksiyonlarını, ses özelliklerini bilir, tanır. Elbette ki arıza sebebini bulmak için sadece aracın sesini dinlemek yetmeyecek ilave işlemler gerekecektir. Sonuçta motor ustasından istenilen şey arıza sebebinin bulunması ve tamir edilmesidir. Arıza sebebini bulamayan ustanın atölyesi “sürdürülebilir” değildir ve er yada geç kapanacaktır. Atölye kapanıncaya kadar hatalı karar verdiği araçların da bir maliyeti olacaktır.
Tıp Fakültesi mezunlarının analiz düzeyinin altındaki bir basamakta diploma sahibi olmaları “tıp doktoru” yetkilerine sahip olması için yeterlidir. Ancak arızanın yerini (hastanın teşhisi) bulamayan doktorlar da mesleğine devam edebilmektedir. Analiz düzeyinin altında mesleğe başlayan hekimin hastanın öykü ve fizik muayenesi ile teşhise gidemeyeceği açıktır. Bu durumdaki hekim, tanı koymak için laboratuvar incelemelerinden medet ummaktadır. Geniş kapsamlı panel tarzında test istemleri yaparak, gereksiz zaman ve ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Gereksiz sevk işlemleri veya gerekli sevki işlemlerinin gecikmesi de diğer sorunlardır. Hastanın teşhisinin gecikmesi veya hatalı tanı konulmasından doğacak kayıplar ise bazen telafi edilemez boyutlarda olacaktır.
Birinci basamak sağlık hizmeti veren 4117 aile hekiminden, % 81 i genel durum ve vital bulguların değerlendirilmesini, % 77 si öykü alabilmeyi yeterli düzeyde yapabileceğini beyan etmiştir. Hekimlerin % 77 si baş-boyun muayenesini % 64 ü deri muayenesi, % 55 i çocuk ve yenidoğan muayenesi, % 46 sı gebe muayenesi konusunda yeterlilik ifade etmiştir (Ö. Coşkun, İ.Budakoğlu. UTES 2019). Özellikle, genel durum ve vital bulguların değerlendirmesi ile öykü alabilme becerileri hekimlerin tamamında olması gereken temel özelliklerdir. Hekimlerimizin yaklaşık yarısı çocuk, yenidoğan ve gebe muayenesi konularında kendisini yetersiz hissetmektedir.
Bu çalışmadan da görülebileceği gibi kendini analiz düzeyinde hissetmeyen hekim oranı önemli boyutlardadır. Analiz düzeyinin altında olan her hekim sağlık hizmetlerinin “sürdürülebilirliği” açısından tehdittir. Bu meslektaşlarımızın sisteme verdikleri maddi zarar ülke bütçesinin gücü oranında sübvanse edilerek sürecin uzatılması mümkündür ve halen bu yöntem kullanılmaktadır. Süreyi uzatmak mümkün olsa bile akıbet değişmeyecek ve arızanın yerini bulamayan motor ustalarının atölyeleri kapanacaktır.
Sağlık hizmeti konusunda karar vericiler ne yazık ki “nicelik” konusuna aşırı önem vermektedir ve “nitelik” kaderine terkedilmiştir. En önemli işi “eğitim” olan Yüksek Öğretim Kurumu ise konuya yeterli ilgiyi göstermemektedir. Ulusal Çekirdek Eğitim Programı gibi olumlu gelişmeler olsa bile hayata geçişi son derece sınırlı ve heterojendir. İstisnaları olsa bile, tıp eğitiminin yerel sorumlusu olan dekanlarımız ve rektörlerimizin de öncelikleri arasında “nitelik” yoktur ve şablon haline gelmiş ders program çizelgelerinin uygulanmış olmasını yeterli görmektedirler.
Gemi karaya oturmadan önce “nicelik” peşinde koşmaktan vazgeçerek “nitelik” konusuna yönelmek gerekir. Sağlık hizmetlerinde gelinen nokta hepimizin kazancıdır ve kaybedilme lüksü yoktur. Dönüş için halen fırsat vardır.
3 yorum
İsabetli tespit ve oneriler içeren makalenin, yetkilerce de dikkate alınıp uygun tedbirer alınmasına vesile olmasını dilerim. Mekale için teşekkürler Ünsal Hocam.
Bilim dünyasında böyle saglikli ve yol gösterici yorumlara çok ihtiyaç var. Eellerine, zihnine sağlık sayın hocam. Biz de aydınlandik.
Hocam elinize sağlık. Analiziniz çok iyi olmuş. Kendiminde en çok yakındığım sorun 3. basamak devlet kurumlarındaki aşırı başvurular hatta gereksiz fuzuli nitelikteki başvurular. Kendimde 3. basamakta çalışan bir hekim olarak bizleri en fazla fiziksel ve zihinsel yoran hastanelere son gelmesi gereken hastaların ilk gelmesidir. Belki başta yeterli triyaj olmadığı için veya daha önce başvurulan 1. basamak kurumlarda sorunun çözülememiş olması insanların direkt son basamağa gitmelerine de neden olmaktadır. Bir diğer sorun Acil servislerdeki aisitan ve uzmanların büyük bir kısmının dediğiniz analiz yeteneğine bir türlü kavuşamamış olması da benzer yığılmalara ve gereksiz çok sayıda tetkik sirkülasyonu ve de zaman kaybına neden olmaktadır. Bütün bunları Türkiye ölçeğine vurunca gerçekten sizin dediğiniz gibi ekonomik israf ve işgücü kaybı giderek artmaktadır. Farklı analiziniz ve doğru tespitleriniz için çok teşekkür ederim.