Uzun yıllardır tartışıla gelen bir konu, “Hekim sayısı az mı, çok mu?” Bunu hesaplamanın çeşitli yöntemleri var. Peki, acil servislerdeki hekim ihtiyacı ne durumda?
Ülkemizde acil servis hizmeti veren hastane sayısı 1250 civarında. Bir yılda tüm acil servislerde bakılan hasta sayısını ise, mevcut kayıtlarımız ile söylemek pek mümkün değil, ancak günde 500-600, hatta 1000 hasta bakılan acil servislerin olduğunu biliyoruz. Hekimlerin bir poliklinikte bir hastayı değerlendirmek için en az 20 dakika ayırması gerektiğini biliyoruz. Amerikan Acil Hekimleri Birliği ise acil servisteki bir hekimin bir saatte ortalama 2.5 hastaya bakabileceğini öngörmektedir – yani 24 dakikada bir hasta. Biliyoruz ki, acil servis hastalarının yaklaşık %50’si akşam saatlerinde, saat 16 ile 24 arasında başvuruyor. Günde 600 hasta başvurusu olan bir acil serviste akşam saatlerindeki 300 hastaya bakmak için 15 hekimin aynı anda görev yapması gerekiyor. Bu sayıda hekim ile çalışan acil servis ise yok.
Nasıl oluyor da bu hizmeti daha az sayıdaki hekim ile verebiliyoruz? Hasta muayene süresi kısaltılmak zorunda kalınıyor. Hastanın sağlık durumu ile ilgili dosya ve yazılı herhangi bir belge-bilgi tutulamıyor. Mevcut hizmette hekimler zaten kalabalık acil serviste hasta ve yakınlarının beklememek için gösterdikleri tehditler altında. İdeal süre ile hasta bakmaya çalışmak mümkün bile değil. Hekimlerin haftalık çalışma süresi, yasal izin hakları, ek görevlendirmeleri gibi durumlarda göz önüne alınarak böylesi kaba bir hesaplama yöntemi ile her hastane acil servisinin ihtiyacı olan hekim sayısını, dolayısı ile de ülkenin ihtiyacını belirmek mümkün görünüyor. Ancak bu da doğru değil.
Kurum ve kuruluşların görevlerini etkin ve verimli bir şekilde yerine getirebilmeleri için ihtiyaç duydukları en uygun kadronun nitelik ve sayısal yönü ile tespit edilmesi sürecine, norm kadro çalışması denilmektedir. Ve her hastane kendi koşullarına, hasta akışı ve başvuran hastaların aciliyetlerinin ve yatış-çıkış oranlarına göre en uygun sayıyı hesaplamalıdır. Uzun yıllar sonrası için doğru hesaplama ve bunun gerektireceği doğru yatırımları yapmak amacı ile öncelikle sunulan hizmetin analizini yapmak, sistemi standardize etmeye çalışmak ve gerekli ölçümler ile sürekli olan değişimleri izlemek de gereklidir.
Acil servislere başvuran hasta sayısı günümüz için optimal midir? Beklenenden çok mu, yoksa daha az sayıda mı hasta başvurusu olmaktadır? Beklenenden çok ise bu sayı nasıl idealize edilebilir? Acil servis yoğunluğunun temel nedenleri olarak çoğu kez birinci basamakta yaşanan sorunları, hastane polikliniklerinin yeterli sayıda hizmeti verememesini, hastane ve acil servis alt yapılarındaki eksiklikleri, yatışlardaki sorunları, sevk sayısındaki fazlalık gibi nedenleri söylemek yanlış olmayacaktır. Doğru hesaplamayı yapmak için tüm bu kriterleri göz önüne almak, zorunlu iyileştirmeleri yapmak, sistemdeki değişimler için gerekli müdahalelerde bulunmak gerekmektedir.
Şimdiden akla gelen önemli bir soru ise; aile hekimliği uygulamasından acil servislerin nasıl etkileneceğidir. 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkındaki Kanun’un 5. Maddesine bakarsak “Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde acil haller ve mücbir sebepler dışında, kişi hangi sosyal güvenlik kuruluşuna tâbi olursa olsun, aile hekiminin sevki olmaksızın sağlık kurum ve kuruluşlarına müracaat edenlerden katkı payı alınır” fıkrasını görmekteyiz. Acil servise başvuran tüm hastaların hekim tarafından değerlendirilmesi de yasal zorunluluktur. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde acil servislerin suiistimalinin artma olasılığı var mıdır? Pilot uygulamaya geçilen illerdeki durumu hızla değerlendirilip acil sağlık hizmetlerine olan projeksiyonu şimdiden yapılmalıdır.
Hekim ihtiyacı kadar önemli olan diğer nokta da kaynaklardır, yani uzmanlık eğitimi verilen kurumların durumunun tespiti ve ihtiyaç olan uzman sayısının eğitilmesidir. Sağlık Bakanlığı’na bağlı 19 Eğitim ve Araştırma Hastanesine acil tıp asistanı alınması ile uzmanlık eğitimi verilemeye başlanan kurum sayısı 52’ye yükselmiştir. Ancak üniversitelerdeki acil tıp anabilim dallarında gerekli olan öğretim üyesi ve asistanlar için kadroların alınamaması, eğitim ve araştırma hastaneleri dahil tıpta uzmanlık sınavını kazanan hekimlerin başlamaması veya başladıktan sonraki istifalar, optimal ihtiyacın karşılanmasını da, hesaplanmasını da zora sokmaktadır. Yıllar içinde emeklilik gibi nedenlerle aktif çalışmadan çıkacak olan hekim sayısını da göz ardı etmemek gerekir. Bilinen nokta şudur ki, acil servisler için ihtiyaç olunan acil tıp uzmanı sayısı mevcut kaynaklarla 15–20 yıldan önce dengeye gelemeyecektir.
Ancak, acil tıp uzmanlığı için henüz önemli olan hekim ihtiyacının hesaplanmasından çok; uzmanlık eğitiminin standardize edilmesi, her basamaklardaki sağlık hizmetinin bütünü ile analiz edilmesi ve yeniden yapılandırılması, acil servislerin alt yapı ve insan gücü ile standardize edilip ülkenin sağlık sistemi içindeki rolünün belirlenmesidir.