Yasaların, yönetmeliklerin, normların sürekli değiştiği, güncel pratik uygulamaların, yasal zorunlulukların etik değerlerle, mesleki ilkelerle çeliştiği dönemlerde özellikle insan yaşamı ve ölümü hakkında karar verici pozisyonda bulunan ve tarih boyunca kendine özgü özellikleri, toplumsal etkileri ve yeri, işlevi ve sistematiği nedeni ile farklı konumlanan tıp mesleğinde iyi ve doğru nasıl bulunacaktır? Bu sorunun yanıtının verilebilmesinde felsefe yardımcı olabilir mi?
İlk Çağ’dan bu yana felsefenin günümüze kadar gelen üç ana konusunun olduğu söylenebilir. Bunlar: Varlık ve varoluş sorusunun yanıtını arayan varlık felsefesi (ontoloji), bilgiyi konu edinen, bilginin kaynağı ve değerinin ne olduğu sorusunun yanıtını arayan bilgi felsefesi (epistomoloji) ve insanın yaşamıyla temel erdemlerini inceleyen “İyi nedir?” sorusunun yanıtını arayan değer felsefesidir (aksiyoloji).
Değerler felsefesi, Eski Yunanca’da “değer” anlamına gelen “aksia” ile “öğreti” anlamına gelen “logos”tan türetilmiş bir terimdir. Genel anlamda etik, siyaset ve estetik değerlerle ilgilenir. Mesleki etik sözcüğüyle iş hayatındaki davranışları yönlendiren, onlara rehberlik eden etik prensipler ve standartlar anlatılmaktadır. Tıp mesleğinde de İlk Çağ’dan bu yana etik değerler gündeme gelmiş, özellikle Hipokrat andı ile “yaşama saygı, zarar vermeme, sır saklama, adalet, özerklik, yasalara uyma” ilkeleriyle kayıtlara geçmiştir. Hekim-hasta, hekim-hekim, hekim-toplum ilişkilerinde mesleki bir etik değerler ve idealler örgüsü oluşturulmuştur. Günümüzde ulusal ve uluslararası yasalarda, bildirgelerde sağlıkta etik değerler, etik kurallar değişik şekillerde yer almaktadır. Etik bu şekilde insan davranışlarına ilişkin düşünsel soyut bir etkinlikten normlaştırılmaya, kural hâline getirilmeye çalışılmıştır. Denetim mekanizmasının yeterli olmadığı veya ciddi sorunların bulunduğu süreçlerde bu kurallara uymayanlara ne olur? Hiçbir şey olmaz. Kitabına uydurmak yeter.
Görüldüğü gibi tıp mesleği etik kavramını kullanmıştır. Etik sözlük karşılığı olarak “törebilim” ve “ahlak” olarak bildirilmektedir, Yunanca “Ethos” kelimesinden türetilmiştir. “Etik, töre ve ahlak” kavramlarının uğraşı alanlarına bakıldığında bu tanımlamada sorun olduğu görülmektedir. Etik, insanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış, iyi-kötü gibi değerlendirmelerle araştıran bir felsefe disiplini iken, töre, bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, gelenek ve göreneklerin, alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü olarak tanımlanmaktadır. “Ahlak” ise Latince “moral” sözcüğünün karşılığıdır. Kişiden kişiye, toplumdan topluma değişebilir. Ahlak yapılması veya kaçınılması gereken bir toplum düzeneği oluşturur, daha yereldir ve değişkendir. Etik daha genel ve teoriktir. Kültürel, sosyal ve ahlaki değerler tıp etiğini kaçınılmaz biçimde etkileme, belirleme gücüne sahiptir. Bu açıdan bakıldığında değerlerin değişmesi ile tıp etiğinin etkilenmesi söz konusudur. Doğru olduğu düşünülen etik ilkelerin ve kuralların korunması ve uygulanmasının sağlanması nasıl gerçekleştirilebilecektir?
Etik değerleri koruyarak yaşayabilmek ve mesleğimizi etik ilkeler doğrultusunda yapabilmek için, kurallar ve yasaların yanı sıra etik değerlerin içselleştirilmesine ve etik değerlerin felsefî bilgisine gereksinim olduğu görülmektedir. Neumann ve Olive’nin çalışmasında, hekimin etik açıdan duyarlı kararlar verebilmesi için kendini bilmesi, kendi değerlerini fark etmiş olması, klinik, eğitim ve yönetime ilişkin kararlarda değerlerinin rol oynadığının bilmesinin önemi gösterilmiştir (1).
Burada “erdem” kavramından söz etmekte yarar var. Felsefe tarihinde insan yaşamının anlamı ve mutlu olmak için gerekli en temel faktör olarak bazı filozoflarca dile getirilen “erdem” konusunda çok farklı görüşler dile getirilmiştir. Bazen etiğin bir bölümü olarak bazen farklı kapsamda tartışılan bu kavram eski Yunan’da ortaya çıkmıştır. İnsanın nasıl biri olması gerektiğini söylemeye çalışır. Sokrates “Tek kesinlik erdem bilgisindedir. Erdem öğrenilir. Kişiler bilmedikleri için kötüdürler. Erdem birdir, bölünmez, ayrılmaz. Erdem insanın kendini bilmesi, tanımasıdır.” derken, Platon “basiret, adalet, cesaret, itidal” olarak dört erdemi sıralamaktadır ve Aristotales, “Erdem, kişiyi iyi bir insan yapan ve yaptığı işi de iyi yapmasını sağlayan karakter özelliğidir.” demektedir. “Erdemli tabip” tanımlaması, Galenos’un “Hoti Ho Aristos Hiatros Kai Filosofos-Erdemli Bir Hekimin Filozof Olması Gereklidir” kitabında geçmektedir: “Erdemli tabip doğru ve düzgün yol tercih etmelidir. Tabip erdemlerden birini kazanıp, diğerlerini kazanmazlık etmemelidir.”
Erdemler ve erdemli olmak kavramı üzerinde dönemsel, dinsel, ideolojik, seküler, bilimsel, toplumsal, yönetimsel yaklaşım farklılıklarından dolayı birbiriyle zıt tanımlamalar olduğu gibi tıp mesleğindeki yeri konusunda görüş farklılıkları vardır. Bir grup bilim adamı (Beauchamp, Childress ve diğerleri) tıp etiğini yeterli görürken, diğer bir grup (Pellegrino ve diğerleri) erdemleri tıp etiğinin merkezine almaktadır (2). Erdemler tıp etiğinde yer almalı mıdır? Tıp mesleğinin saygınlığını, temel değerlerini ve ilkelerini korumada erdemlerin yeri nedir?
Bu soruların yanıtı gelecek yazıda aranacaktır.
1. Neumann JK, Olive KE. South Med J. 2004 Aug;97(8):793.
2. Güven T, Ersoy N. T Klin J Med Ethics 2000;8.