Sağlık sistemi ile ilgili sorunları hasta veya hekim olarak yaşadıkça daha iyi anlıyor veya farkında oluyoruz. Sorunların da ne kadar çok olduğu hepimizce malumdur.
Emekli sandığı, SSK ve Bağ-Kur çalışanlarının istedikleri hastaneye gidebilmeleri ve sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlanmaları ile ilgili yasa gündeme geldiği zaman çok hoşnut olmuştum. Çünkü sosyal devlet olmanın en önemli ilkelerinden biri, herkesin sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlanabilmesi olmalı diye düşünüyorum. Yan yana yatan iki hastanız var ve bunların her ikisine de aynı tedaviyi bilimsel ölçütlerle uygun buluyorsunuz. Bunun bir önemi olmadığını bilmek gerekiyor; önemli olan hastanın kurumu bu ilacın parasını öder mi ödemez mi sorusunun yanıtını bilmektir. Özellikle Bağ-Kur’lu hastalarda büyük sorun yaşanmaktadır. Benim vicdanım bu durumdan rahatsız olmaktadır. Eminim birçok hekimin durumu da benim gibidir. Hekim olarak birincil görevimizin yaşamı korumak ve sürdürmek olduğunu düşünüyorum. Mali sorunların zaten koşulları zor olan hekimler için yeni bir zorlama olduğu kanısındayım. Yine de bir gerçeği söylemeden geçemeyeceğim, eski sağlık politikalarıyla karşılaştırıldığı zaman gelinen nokta özellikle yeşil kartlılar ve SSK çalışanları için çok iyi olmakla birlikte daha sorunların birçoğu beklemektedir. Hekim, sadece hastası ile ilgili tedavilerin yapılması sürecinde değil, kendi yaşamsal alanında da zorluklarla karşı karşıyadır. Bu zorunlu hizmet de nereden çıktı? Ülkenin diğer sorunları çözülmeden hekimlerin sorunlarının da çözülemeyeceği açıktır. Zorunlu hizmet uygulamasının birçok zorluk getirdiği herkesçe bilinmektedir. Akademisyen yetiştirmekte zorunlu hizmet de bir engel oluşturmaktadır. Nasıl mı? Akademik kadrolara atanabilecek gençler zorunlu hizmete gitmekte ve bu süre sonunda da özel sektörün cazibesine kapılabilmektedirler.
Benim aklıma takılan sorular var! Yanıt nerden gelirse gelsin kabulümdür. Tıp fakültesine veya uzmanlık eğitimine başlarken gençlere mecburi hizmet yükümlüsü oldukları söylendi mi? Bir diğeri de Bağ-Kur pirimi ödeyenlere, hekim seçme özgürlükleri olmadığı söylenmiş miydi? Söylendi ise bu insanlar başlarına gelecekleri baştan biliyorlarsa kendi seçimleridir ve sonuca katlanmaları lazım. Eğer öyle olmadıysa sorun var gibi geliyor bana. Diğer soruları başka zamana saklıyorum. Sorulması gereken çok soru var, bugün sadece iki soruyla yetinmeliyim.
Hekim ve hasta olarak geleceğimizin güvence altında olduğu ve sosyal devletin bize sunduğu hakların her geçen gün daha da arttığı nice 19 Mayıs’lar dilerim.