Tıp devamlı gelişmekte olan bir bilimler topluluğudur. Bu bakımdan, günümüzde kişiler tıbbın bütün yeniliklerinden yararlanma haklarının bulunduğunu ileri sürmektedirler. Böylece hukuksal açıdan yeni haklar oluşmaktadır.
Bugün artık tedaviye hasta katılımının önemi anlaşılmıştır. Hekim-hasta ilişkisinde, hekim ve hastanın tedaviyle ilgili ortak karar almaları önemlidir. Ancak, burada zaman yitirilmesinden söz edilir. Eğer hasta ve hekim arasında görüşmeler tam olmaz ve hasta katılımcı olarak görevini yapmazsa, hekimin söyledikleri tam anlamıyla uygulanmayabilir ve sonunda tedavide yanlışlıklar olabilir. Hekim-hasta ilişkisinin özelliğini her şeyden önce, karar verme dönemindeki hasta katılımı belirler. Hekimler eğer bu katılımı desteklerse hastalarının daha hızlı iyileşmesine yardımcı olabilirler. Böylece bazı yararlı sonuçlar elde edilebilir:
a) Klinik kararların önemi ortaya çıkar,
b) Hastadan daha çok bilgi elde edilir,
c) Hastalar, hekimin uygulayacağı teknik metotlarla ilgili olarak bilmek istedikleri her şeyi (Hastalığın komplikasyonları, olabilecek sıkıntılar vb.) hekimle konuşabilirler.
Bütün bu genel konuların yanında, eskiden beri aşırı şekilde hekime bağlı ve adeta hasta olmadığı halde hastalık yaratmak isteyen kişiler dikkatimizi çekmiştir. Hiçbir rahatsızlıkları olmadığı halde en ufak bir şikâyetle hekime gitmek, onunla samimi olarak ondan kopamamak bazı insanların çoğu zaman hayat tarzı olmaktadır. Öyle insanlar vardır ki, basit bir ağrıda bile hekime gitmeden yapamazlar.
Her ne kadar hekimler, gerek fakültede tıp etiği gerekse klinikte klinik etik eğitimi görerek eğitilseler de, kendi karakterleri karşılaştıkları hastaların karakterlerinden çok farklı ise bazı çatışma ve anlaşmazlıklar kaçınılmaz olur. Bu konuda son yıllarda çeşitli bilim adamları tarafından incelemeler yapılmış ve bazı sonuçlara varılmıştır.
Hekim-hasta ilişkilerinde, hekimin sahip olacağı bazı özellikler yanında, çeşitli karakterdeki hekimlerin hastaya karşı davranış şekilleri de değişiktir. Yukarıda özelliğini yazdığımız hekime çok bağlı hasta hekiminin kendisiyle çok fazla ilgilenmesini isteyen, hekime psikolojik bakımdan bağlı olan bir kişidir. Eğer hekim, bu hasta tipini günde birkaç kere ziyaret eder ve sabırla onu dinlerse, bu hastaya güven gelir. Hasta, durumunda bir düzelme olursa, hekimin gereken dikkati gösterdiğini düşünür. Genel bakım ve hastane personelinin davranışı üzerinde fazla durmaz.
Bu arada günümüzde hiçbir rahatsızlığı olmadığı halde en ufak bir ağrı ya da nezle ile hekime gitmek isteyenlerin sayısı artmaktadır. Bu insanlar hekime görünmeden kendilerini rahat hissetmezler. Hatta öyle insanlar vardır ki, en ufak ve zararsız bir şikâyette veya hiçbir şikâyeti olmadığı halde bir hastaneye ya da hekim muayenehanesine gitmeyi ister ve buralarda soluğu alınca kendilerini rahat hissederler. Bu kişiler hekimlerle çok samimi olmaya çalışarak onlarla adeta derin bir arkadaşlık bağına girer ve kendi sağlıklarını kendilerince güvenceye alırlar. Bu tip kişileri yakınlarının uyarması ve hekimin de bu tip insanları tanıyarak ona göre davranması gerekir.
Yine bilindiği gibi, hekimin aile çevresi, kendi yaşam deneyleri, değer yargıları, dini inanışları, sosyal anlayışları gibi kişisel değerleri, onun hastaları ile olan ilişkilerinde çok kuvvetli bir etkendir. Bu bakımdan hekimlerin hastalar ile ilişkilerinde heyecanlarına hâkim olmaları gerekir. Ancak çok sayıda hastaya bakmak yükümlülüğünde olan bazı hekimler, bir de problemli hastaların ortaya çıkması ile iyice yorgun düşebilirler, bu durum da hasta ile ilişkilerde dengesizlik yaratabilir.
Sonuç olarak denebilir ki, bu tip hekime çok bağlı kişiler karakter yapıları itibariyle kendi kendilerini düzeltememektedirler. Bunlar ancak, yakınlarının ikazı ve gittikleri hekimin öğütleri ile bu alışkanlıklarından vazgeçebilirler.