Bugün hekim hakları zaman zaman çiğnenmekte, hastalar veya yakınları hekime saygı ve güven duymada hatalar yapmaktadır. Bu durum bazen belki de ellerinde olmayan nedenlerle ortaya çıkıyor olsa da onların yaşamını kurtaran ve sağlıklarını düzelten kişilerin hekim olduğunu unutmamaları gerekir.
Bu yazıda, hekime gösterilmesi gereken bu saygının yüzyıllar önce daha iyi olduğunu ve ona duyulan güvenin sarsılmaz derecede bulunduğunu belirteceğiz.
Bilindiği gibi tıbbi deontoloji, tarih boyunca değişik aşamalar geçirmiştir. Yine tıp etiği de değişik görüşteki düşünürlerin düşünceleri ile yüzyıllarca ilerlemeler göstermiştir. Tıp mesleği, insanlık tarihi boyunca gelişmeler gösterdiğine göre onun hukuki sorunlarının da belli devreler geçirdiği kesindir. Çünkü tıpla ilgili bilgiler yüzyıllarca değişmelere uğrayarak her yeni dönemde bir önceki dönemden daha modern görünüme girmiş ve sonuç olarak, tıp bilimi ile ilgili ahlaki ve hukuki kurallar da bu değişmelerle orantılı olarak yeni şekiller almıştır.
İlk insanlar primitif dönemlerde kendi sağlıkları ile uğraşmış ve hastalıklarının tedavilerinde ilkel de olsa bazı yöntemler uygulamışlardır. Ancak, ilk insanların anlayışları üzerinde elde edilen direkt bulgular çok yetersizdir. Bu ilk dönemlerin tıbbi özellikleri hakkında bilgi verebilecek bazı dolaylı bulgular da vardır. Primitif tıbbi tanımanın en iyi yolu, çağdaş bir ilkel toplumda başarıyla uygulanan tipik bir tedaviyi gözlemektir. Böylece hastalığın tedavisi için çağırılan, hem hekim hem de sihirbaz niteliğinde olan ve kabilenin güvenini kazanmış bulunan bir tıp adamının hasta ve ailesi ile ilişkileri yakından gözlenmiş olur.
Tarih öncesi çağlarda bu tip tıp adamları, o dönemlerin primitif toplumlarında da vardı ve bu toplumlar, hastalıklar ve bunların tedavileri ile ilgili olarak görevlendirilmiş sihirbaz hekimler hakkında bazı hukuki kurallara sahiptiler. Bu kurallar bugünkü ilkel kabilelerde de gözlenmektedir. Örnek olarak Apache Kabilesi’ni ele alırsak, bu kabileden bir kimse hastalandığı zaman, gerek kendi gerekse ailesi tıpkı modern bir insanın yapacağı gibi bu olaya önemle eğilir. Başlangıçta hastalığın nedeni ve özelliği ile ilgili fazla bir açıklama yapılmaz. Hastalığın tedavisi için çağırılan sihirbaz tıp adamı tam güvenilir bir kişi olup, toplumun saygı duyduğu bir insandır. Kabilede bu kişinin görevlerinin ve haklarının ne olduğu bilinmektedir. Burada sihirbaz hekim-hasta ilişkisi belli kurallara bağlıdır. Kabilenin inanışına göre sihirbaz hekim sır tutmasını bilen, hastasını ciddi şekilde tedavi eden ve saygı-sevgi gören bir kişidir.
Eski Çin’de Konfüçyüs Öğretileri sadece tıbbi anlayış için bir teori ve dil geliştirmekle kalmamış, ayrıca tıbbın toplumsal organizasyonunu da etkilemiştir. Konfüçyüs etiğinde egemen olan, büyüklere ve aileye saygı duymaktır. Bu görevler, kişinin büyükleri ve ailesinin sağlık bakımını da içerir; yani bütün iyi evlatlar için tıp bilgisi gereklidir ve uygulaması öncelikle kişinin ailesine yöneltilmiştir. Bir tıbbi yazarın söylediğine göre: “Tıp bilgisi, kişinin yakınlarına yardımda zorunludur. İlk zamanların bütün hekimleri… anneleri hasta olduğu için tıbba başladılar.”
Bazı kaynaklara göre, Orta Çağ’da bir Avrupalı hekimde şu özelliklerin bulunması gerekirdi: 1) Hekim, zihinsel ve bedensel açıdan normal bir kişi olmalıdır, 2) Hekim, yaptığı işlerden yorulmalıdır, 3) Hekim, mesleğini seven ve ona bağlı olan bir kişi olmalıdır, 4) Hekimin dış görünüşü temiz ve düzgün olmalıdır, 5) Hekim, sabırlı ve güler yüzlü bir meslek mensubudur, 6) Hekim, hastalığın belirtilerini tanımaya çalışan, doğru tanı ve hastalığın kötü sonuçları karşısında şaşırmayan bir kişidir, 7) Bir hekim için en önemli durum meslek sırrını tutmaktır, 8) Hekimin ücreti normal ölçülerde olmalıdır.
Hekimin dikkat edeceği noktalar ve hastanın hekime güveni yukarıdaki cümlelerle belirtilirken, özellikle yüzyıllar önce hekime duyulan güvenin bugün de olması gerektiği kanısındayız.