Bilindiği gibi hoşgörü, müsamaha, tahammül, katlanma, görmezden gelme veya göz yumma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de yan tutmadan katlanma demektir. İzin verme, aldırmama, iyi karşılama anlamlarına da gelir.
Sosyal ilişkilerde bir tarafın, bazen farkında olmadan, kasıtlı olmayarak, bazen de kasıtla diğer tarafa (maddi/manevi) zarar verebilecek bir sahne yaratması durumunda, diğer tarafın bunu görmezden gelerek veya cevabından vazgeçerek ödün vermek tahammülünü (erdem) gösterebilmesidir.
Bu yazımızda hekim ve hasta arasındaki hoşgörüsüzlük olayını kısaca yorumlayacağız. Gerek hekim gerekse hasta, son zamanlarda birbirlerine anlayıştan uzak davranışlar sergilemekte olup buna hasta yakınları da katılmaktadır. Ancak hekim, hastanın güvendiği, sağlıktaki en önemli arkadaşı ve derttaşıdır. Hatta bunun yanında hasta kimseye söyleyemediği bazı sırlarını bile hekimiyle paylaşacaktır. Burada hastanın ön fikirli olmaması, kalabalıkların yığıldığı hastane ortamlarında biraz anlayışlı davranması gerekir. İşte, hoşgörü burada devreye girmektedir. İlk çağlardan bu yana hekim, hastanın nazarında kurtarıcı ve saygı duyulan kişi olmuştur. Ne yazık ki günümüzde hekime kaba kuvvet bile kullanılmakta ve bu konuda birçok adli olay meydana gelmektedir. Bu bakımdan insanların bu konuda seminerlerle, kurslarla eğitilmesi gerekir.
Hekimin de hastaya karşı hoşgörülü, sevecen, empatik ve vicdanlı olmasının önemi büyüktür. Çünkü insan karşısındakinin acısını ve üzüntüsünü empatik davranarak anlayabilir.
Hoşgörüsüzlük, toplumsal bir canlı olan insanın birlikte yaşama, farklılıkları aynı paydada buluşturma özelliğini reddetmektir. En büyük yeteneği olan iletişimi engellemektir. Herhangi bir olaya hoşgörüsüz yaklaşmak doğaya ve evrene aykırıdır. Hiçbir şey tam olarak reddedilemez. En kati kuralların dahi istisnaları vardır. Bir olay, nesne ya da davranıştan ziyade, en azından bir fikre tahammül edebilmeliyiz. Neyin doğru olduğu herkese bağlı olduğu için tekil olanı göz ardı edemeyiz.
Hoşgörü felsefi bir iştir. Felsefe dediğimiz “sonsuz merak anlayışı” doğal olarak hoşgörülüdür. Bilindiği gibi, farklı fikirlere katlanamayan, bencil kişiliklerin bulunmadığı hâllere hoşgörülü durumlar denir. Tarihten ve insanlıktan örnekler bulunabilir. İlk insanlardan beri bir arada yaşamak, birbirine katlanabilmek ortak bir anlayıştır. Farklı kişileri ve bununla birlikte farklı görüşleri ortak bir ülküye odaklamak, ulusların, inançların oluşmasında ana etkendir. İnsanlar birbirini hoş görmemiş olsaydı, hâlen birbirini öldürüp çaldıklarını yiyen ilkel canlılar olurduk. Empati kurmasak, merhamet etmesek konuşmak bile mümkün olmazdı.
Bir sosyal topluluğun üyesi olarak insanı özellikle insan kılan tavır ve tutum; onun birlikte olduğu diğer insanların söyledikleri ve yaptıklarının tümüne karşı kayıtsız kalmayıp, aksine övgü ve yergi, hoşgörü ve hoşgörüsüzlük, onay ve ret türünden davranışlar göstermesi, kendisinin neyi iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış bulduğunu göstererek taraf olmasıdır. Olup biteni eleştirmeden kabullenmek yerine, gerek kendi çıkarları, gerekse de genel olarak ulaşılmaya değer bir amaç adına birbirleriyle konuşan ve eyleme giren toplulukta, kişinin kendi kişisel tavrını ortaya koymak anlamındaki bu ilkesel olanak, tüm insan pratiğine temel oluşturan özgürlüğün göstergesidir.
Bu konuda da sosyal etik devreye girer. Tek tek kişilerin, içinde yaşadıkları topluluğa karşı sahip oldukları hak ve yükümlülükleri vurgulayan sosyal etik, bir ölçüde bireysel etiği tamamlayan karşı parçadır.
Bencillik, kıskançlık, iktidar hırsı, nefret ve benzer doğal eğilimlere ve mizaca karşı sosyal etik, toplumsallaşma sürecini sadece doğal bir gelişme olarak değil; özünde koşulsuz, mutlak bir talebe cevap verebilen ahlâki bir gelişme olarak da gerçekleştirebilmek üzere başkalarını sevmeyi, merhameti, hoşgörüyü, saygı ve barışı gündeme getirir.
İşte, bu bağlamda sağlığın kurtarılması ve yeniden iyi hâle gelebilmek için hekim-hasta ilişkilerinin hoşgörülü bir ortamda düzenlenmesi gerekir.