Geçen hafta içerisinde değerli dostum, güzel insan, meslektaşım, Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Giresun Göğüs Hastanesi hekimlerinden Dr. Ali Menekşe, görev başında iken menfur bir saldırıya uğradı.
Dr. Ali Menekşe’nin silahlı saldırıya uğraması dolayısıyla medyada yer alan haberlerde, Giresun’un Güce ilçesinde bir süre mobilya dükkanı işleten Murat Y’nin akciğerlerindeki rahatsızlık üzerine Giresun Göğüs Hastalıkları Hastanesinde Dr. Ali Menekşe tarafından tedavi edildiği; tedavisinin ardından İstanbul’a giden Murat Y’nin, bir süre buradaki bir hastanede tedavi görüp döndüğü ve etrafına “İstanbul’da bana akciğer kanseri teşhisi konuldu. Dr. Ali Menekşe yanlış teşhis koyduğu için bu hastalığımın tedavisi gecikti. Erken teşhis konulsa böyle olmayacaktı. Bunun hesabını soracağım” dediği yer almaktadır.
Yine medyada yer alan haberlere göre, iki yıl önce bir hasta yakını tarafından kurşunlanarak öldürülen göğüs cerrahı Prof. Dr. Göksel KALAYCI’nin eşi Nurlan KALAYCI, doktorların birbirleriyle olan rekabetlerinin hastaları provake ettiğini düşünüyor. Kalaycı, “Hasta başka doktora gittiğinde, maalesef diğer doktor daha önce uygulanan tedavinin yanlış olduğunu söylüyor. Yakınlarını kaybeden cahil hastalar da gidip doktoru vuruyor” dedi. Kendisini hala toparlayamadığını söyleyen Kalaycı, “Dr. Yenice’nin vurulmasıyla sanki aynı olayı tekrar yaşadım. Hâlâ kendimizi toplayamadık. Bu tür olaylar da acımızı her geçen gün daha da tazeliyor” dedi.
Bu iki olayla ilgili yansımalara bakıldığında, bir hekimin, hastasını kendisinden önce takip veya tedavi eden meslektaşının teşhis ve tedavisinin yanlış, eksik veya gereksiz olduğuna dair yaptığı eleştirilerin, hasta ve yakınlarında, önceki hekime karşı bir öfke doğurduğu ve bu öfkenin hekimi öldürme kastına dönüştüğü görülmektedir.
Kuşkusuz bu durum, hekime dönük şiddetin tek nedeni değildir. Ama önemli bir nedeni olsa gerektir ki, Dr. Göksel Kalaycı’nın eşi, aradan 2 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına karşın eşinin ölümüyle ilgili konuşurken bu yorumda bulunuyor.
Bir hasta veya hasta yakını, hastasına konulan teşhisin veya uygulanan tedavinin, ameliyatın yanlış ya da kusurlu olduğunu bilmesi –eğer hekim değilse- pek mümkün değildir. Bırakın hasta veya hasta yakınını da, mahkemeye intikal etmiş olaylarda, hakimin bilirkişi olarak atadığı bir başka doktorun bile, buna karar vermesi pek kolay değildir. Hal böyleyken, hasta veya hasta yakınının hekimi suçlaması ve onun hayatına kast edecek ölçüde kin ve düşmanlık duyması, salt kendi yorum veya düşüncesinden kaynaklanmaz. Kimi zaman burada, bir başka hekimin kolaylaştırıcı (provake edici) bir rol üstlenmesi söz konusudur.
Bir hekimin, başka bir meslektaşının hayatına mal olacak ölçüde ona zarar verme kastı olması pek olası bir durum değildir. Ne var ki kastı aşan davranışlar, buna neden olabilir. Hekim, kendisinin diğer meslektaşından daha bilgili, becerikli veya usta olduğunu, hasta ve hasta yakınlarına kanıtlama ihtiyacı duyabilir. Hastasının güvenini, hayranlığını kazanmak, popülaritesini artırmak amacıyla meslektaşının eksik, kusur veya yanlışlarını deşifre edebilir.
“Git Allah’ını seversen, böyle tedavi mi olurmuş? Seni kim ameliyat etti?” gibisinden artislik davranışlar, adeta dinamit fitilini ateşler gibi hasta veya hasta yakınını tahrik etmektedir.
Deontolojinin en temel ilkelerinden biri: hekimin, meslektaşını hasta ve hasta yakınları yanında aşağılayıp, eleştirmemesidir. Hekimlik mesleğine duyulan saygı, bunu gerektirir. Bir hekim olarak ben, hekime saygı duymazsam, hastalarımdan veya toplumdan, bana saygı duymalarını nasıl bekleyebilirim?
Benim hastaya farklı bir teşhis koymam veya farklı bir tedavi uygulamam, diğer meslektaşımın yanıldığı anlamına gelmeyebilir. Onun, hastada farklı gözlemleri olabilir. Hasta, o sırada şimdikinden farklı bir tabloda olabilir. Onun elindeki imkanlar, daha kısıtlı olabilir. Yetiştiği ekol farklı olabilir. Hasta, onun teşhis ve tedavisini, bana doğru yansıtmamış olabilir. Bir üçüncü göz karşısında, belki benim yaklaşımımda da sorunlar olabilir. Doğru kanıya varmak için, söz konusu meslektaşımla hastayı tartışmam, onun görüş ve düşüncelerini kendi ağzından duymam gerekir.
Son günlerde yaşadığımız bu menfur olayların önünü almak üzere yapmamız gereken birçok şey yanında, aramızdaki mesleki dayanışmayı artırmamız; gerek mesleğimize ve gerekse meslektaşlarımıza duyduğumuz saygıyı, hastalarımız ve toplum karşısında davranışlarımızla ortaya koymamız gerektiğine inanıyorum.