Geçen sayıda “Hekimin Yükümlülükleri” konusunda yazmaya başlamıştım. Bu sayıda da hekimin yükümlülüklerinden söz etmeye devam edeceğim. Biz hekimlere, tıp eğitimimizde temel hukuk eğitimi verilmez. Bu da bizim yükümlülük ve sorumluluklarımız hakkında yetersiz bilinçlenmeye, haklarımıza sahip çıkamamaya ve sonuçta da pek çok hukuki zorlukla mücadele etmemize sebep olur. Bu nedenle Sağlık Hukuku’nun temel konuları hakkında bilgi sahibi olmamız önemli ve ben de hukuk eğitimi alan bir hekim olarak, bu konuda meslektaşlarımı bilinçlendirme ve farkındalık yaratma çabama devam edeceğim.
Hekimin tanı, tedavi ve tüm tıbbi müdahaleleri bir edim borcudur. Bu bağlamda TBK (Türk Borçlar Kanunu) Madde 506/1’de ‘Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür.’ denmektedir. Bu maddeden de anlaşılacağı üzere hekim; hastanın muayene, tanı, tedavi gibi bütün mesleki eylemlerini bizzat yapmakla yükümlüdür.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi (TDN) Madde 16’ya göre; Tabip ve diş tabibi bir kimsenin sıhhi durumu hakkında, ilmi metotları tatbik suretiyle bizzat yaptığı muayene neticesinde edindiği vicdani ve fenni kanaate ve şahsi müşahedesine göre rapor verir. Hususi bir maksatla veya hatır için rapor veya herhangi bir vesika verilemez (m.16).
Diğer yandan, Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’na göre de muayene yapılmadan hastanın tedavisine başlanamayacağı kuralı getirilmiştir. Meslek Etiği Kuralları Madde 23’te; “Hekim acil vakalar gibi zorunlu durumlar dışında hastasını bizzat muayene etmeden tedavisine başlayamaz.” denilmektedir. Hekimle hasta arasında yapılan sözleşme gereğince hekim, tedaviyi şahsen yapmak zorundadır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 83. Maddesi’nde ise “Borcun bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir.” şeklindeki hükmü ile borçlunun borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü olmaması, menfaatinin bulunmadığı durumlar ile sınırlandırılmıştır. Yani, hekimin şahsi bilgi ve becerisi, eğer o hasta için özel bir menfaat barındırıyorsa, o işlem mutlaka hastanın hekimlik sözleşmesiyle yetkilendirmiş olduğu özel bilgi ve beceriye sahip hekim tarafından yapılmalıdır. Burada akla gelen soru, yardımcı personel ve uzmanlık öğrencilerinin yetki çerçevelerinin ne olacağıdır. Yardımcı personel kural olarak ancak hazırlayıcı, destekleyici, tamamlayıcı veya müşterek olarak etkide bulunucu faaliyetlerde hekim tarafından görevlendirilebilir. Uzmanlık öğrencileri ise pratisyen hekimdir. Bu nedenle onlardan beklenen bir pratisyen hekimin becerisidir. Uzmanlık öğrencileri kıdemleri ve eğitimlerinin el verdiği tedavi ve girişimleri uzman gözetiminde ve sorumluluğunda yerine getirebilirler.
Hekimin anamnez alma, muayene etme, teşhis koyma ve tedavi etme yükümlülükleri vardır. Hekim bunların büyük kısmını yukarıda belirtilen bazı istisnalar dışında kendisi bizzat yerine getirmek zorundadır. Hekimin yükümlülükleri bunlarla da sınırlı değil.
Yazıma önümüzdeki sayılarda da devam edeceğim. Yazıma bir rubai ile son vermek istiyorum.
Saygılarımla,
DÎVÂNEYİM
Fâilâtün/ Fâilâtün /Fâilâtün / Fâilün
— • — — / — • — —/ — • — — / — • —
Söz veren bizdik! Vakit dersen, vakit kâlûbelâ!
Olmasak mecnûnu Yâr’in, gönlümüzdür Kerbelâ!
Hâtıram solsun, bu yâdım senle dolsun, ben Sen’im,
Aşkla bir dîvâneyim, Cânân’a âşık, müptelâ!
Dâi Dilek