Geçen gün Medimagazin dergisinin internet sayfasına girdiğimde "Güncel Haberler" sütununda yer alan haberler dikkatimi çekti. Bir haberin içeriği "Tıbbi cihaz alımında usulsüzlük yaptıkları iddiasıyla adliyeye sevk edilen 6 doktor tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı" şeklindeydi. Diğer bir haberin içeriğinde ise "Hastane yemekhanelerine düşük kalorili yemek verip ihaleye fesat karıştırdıkları öne sürülen çeteye para karşılığı gizli ihale bilgileri sızdıran ve şartnamelere uygun olmayan yemek servislerine göz yuman bir başhekim, üç doktor sorgulandı" cümleleri vardı.
Buna benzer hekimin kötü adam rolünde olduğu o kadar çok haber okuyabilirsiniz ki yazılı basında. Hatta akşam haberlerinde de yüzlerini örtmeye çalışan görüntüler karşısında, "Vay be" dersiniz "Bu da mı olacaktı?" diye eklerken.
Bu haberleri okurken ya da seyrederken yüreğim burkulur. Altı yıllık tıp fakültesi öğretim süresine ve üzerine konan meslek hayatına yanarım. Her türlü imkânsızlıklara rağmen evladını hekim olarak yetiştiren ana-babaya acırım. Ruhum sıkılır, heyecanlanırım. Bizim fakültede Tıbbi Deontoloji, Tıp Etiği ve Adli Tıp derslerini ben anlattığımdan hemen haberde geçen hekimin bizim fakülteden mezun olup olmadığına bakarım.
Okuduğum ya da izlediğim haber neticesi o anda yanımda bulunanlara ve özellikle tıp fakültesi öğrencisi olan kızıma söylediğim şu sözler artık klişeleşmiştir. "Temel hukuk ve ekonomi bilgisi olmayan bir hekim, ne anlar ihaleden ne anlar sözleşmeden. Bilmediğin bir şeye asla imza atmayacaksın, hele hele biliyormuş gibi asla davranmayacaksın".
Bu sözlerim, aslında hekimlerin bu tür işlere bilerek (kasten) başvurmayacaklarına olan inancımın göstergesidir. Yürekten inanıyorum ki, hekimlerimizin bu tür haberlerde yer almasının en büyük nedeni temel hukuki bilgi eksikliğidir.
Maalesef, Türkiye’de hekimlere yüklenilen idari görevler daha sonra hekimler için sıkıntı yaratmaktadır. İdari görevlere getirilecek kişilerde aranılacak niteliklerin objektif olarak belirlenmemesi, bu makamları çoğu zaman siyasi bir tercihin kullanıldığı yerler haline getirmektedir. Mesela; bir ile sağlık müdürü olabilmek için aranacak şartlar nelerdir? Türkiye’de kaç tane ilin sağlık müdürü "pratisyen" hekimdir? Halk sağlığı uzmanı olan sağlık müdürlerimizin sayısı nedir? Kaç tane başhekim hukuki sözleşme tiplerini, ihale çeşitlerini bilir?
Bence tıp fakültelerinde öncelikle zorunlu "Temel Hukuk Bilgisi" ve Tıp Hukuku" dersleri müfredata eklenmelidir. Bu yapılamıyorsa en azından çok sayıda seçmeli ders öğrencilerin tercihine açılmalıdır.
Hiç unutmam, "Cezaevleri ve Tutukevleri İzleme Kurulu" olarak bir infaz kurumunu ziyarete gittiğimde orada hekim olduğunu öğrendiğim bir kişiye "Neden buradasın?" diye sorduğumda "Sosyal güvencesi olmayan bir kişiye ait ilaçları, sosyal güvencesi olan bir kişi üzerine yazdığımdan" oldu. Hekim arkadaşımız bu işi birden fazla sayıda yapmıştı ve bunun suç olduğunu bilmiyordu. Konuştuğumuzda ona inanmıştım.
Hekimlerimiz, sağlık hizmetlerini yerine getirirken hukukun içerisinde hareket etmek zorunda olduklarını bilmelidirler. Hukukun içerisinde kalmak ise belirli bir usulü davranışı gerektirir. Bu nedenle idari göreve talip olanlar başlarının sıkıntıya girmemesi için öncelikle ne kadar mevzuata hakimler, onu düşünmelidirler.