Gün geçmiyor ki bir hasta dikkatsizlik yüzünden tıbbi uygulamalarda hayatını kaybetmesin. Ben bir etik hocası olarak, “Tıp etiği derslerini kendimiz verip kendimiz mi dinliyoruz?” diyorum. Ancak dikkat kavramı, yine her zaman yazdığımız gibi insanın doğasında vardır ve bu, görev sorumluluğu taşıyanlarda kusursuzdur. Geçtiğimiz günlerde, bir kadın hastanın bir hastanede sezaryen operasyonunda gazlı bez unutulduğu ve bunun da altı ay sonra hastanın ölümüyle sonuçlandığı bir gazetede yazılıydı. Bu vahim olaylar dikkatsizlik ve ihmalin acı sonuçlarıdır.
Bu durum tıbbi kötü uygulamaya girer. Tıbbi kötü uygulama: Sağlık personelinin, kasıt veya kusur veya ihmal ile standart uygulamayı yapmaması, bilgi veya beceri eksikliği ile yanlış veya eksik teşhiste bulunması veya yanlış tedavi uygulaması veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan ve zarar meydana getiren fiil ve durumu olarak bilinir. Bu durum da taksirden dolayı olan sorumluluğa girer.
Hekimin taksirden dolayı olan sorumluluğunda ise mesleki taksir söz konusudur. Mesleki taksir, “belirli bir mesleğe sahip olan bir kimsenin, mesleğinin ya da sanatının kurallarını, dikkatsizlik, tedbirsizlik veya acemilikle ihlal etmesi, mesleğinin uygulanmasında kusurlu hareketlerde bulunması” şeklinde açıklanır. Bir mesleği uygulayan bir kişinin, olabilecek zararlı sonucu görmek ve önlemek amacıyla daha büyük bir dikkat göstermesi gerekmektedir. Bu görevi, ihmalle yerine getirmeyen kimse, toplumun güvenini kötüye kullandığı gibi, büyük tehlikelere de neden olur. Bu durum, hekimler için de geçerlidir. Önlem almamak, dikkatsizlik, meslek ve sanatta acemilik, kurallara uymamak şeklinde belirtilen hareketler taksirin hareket unsurunu oluştururlar. Bu hareketleri şöyle sıralayabiliriz:
a) Önlem almamak: Bu hareket, genel olarak, belirli bir sonucun oluşmasına engel olabilecek önlemleri almamak suretiyle olur. Tıbbi uygulamalarda birçok önlem almama örneklerini bulabiliriz. Hastanın tedavisinde organizmanın özelliklerinin incelenmemesi, verilen ilaçların komplikasyonlarının dikkate alınmaması, ilacın kullanılışı, etkileri ve risklerinin bildirilmemesi, müdahaleden önce araçların temizliğinin kontrol edilmemesi, cerrahi operasyonlardan önce klinik, radyolojik, patolojik incelemelerin yapılmaması gibi birçok uygulama, önlem almama örnekleri olarak verilebilir. Hekim, ilke olarak hastaya bakıp bakmamakta serbesttir. Ancak yasanın kendisine yüklediği durumlarda bu serbestiden yararlanamamakta ve yükümlülük altına girmektedir.
b) Dikkatsizlik: Hekim dikkati gerektiren durumlarda, gerekli dikkat ve özen gösterilmezse dikkatsizlik söz konusu olur. Örneğin; cerrahi bir uygulamanın ne şekilde yapılacağını bilen bir operatör, tıbbın gerektirdiği şekilde müdahalede bulunmazsa dikkatsizlik meydana gelir.
c) Meslek ve sanatta acemilik: Bu hareket, bir meslek ve sanatın uygulaması için gerekli olan bilgi ve yeteneklerin eksikliği olarak ortaya çıkar.
d) Yasalara ve kurallara uymamak: Eğer bir hekim, kurallara ve yasalara uymazsa, taksir ortaya çıkar ve sorumluluk belirir. Burada Umumi Hıfzısıhha Yasası, Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Yasa, Hususi Hastaneler Yasası ve Türk Tabipleri Birliği Yasası’ndaki maddeler, hekimin uymakla yükümlü olduğu kurallardır. Bu yasalarda, bu kurallara uyulmazsa cezalandırılmaya gidileceği de yazılıdır.
Böylece hekim, Ceza Hukuku karşısında sorumlu olursa vereceği zarar ve ziyanlar nedeni ile 1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Yasası’nın 41, 45, 46 ve 49. maddelerine göre belli miktar ödence ile cezalandırılır. Bazen bu durumlarda 2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre de ceza verilebilir. Bu takdirde para ve hapis cezaları da uygulanabilir. Bu Kanun’un 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88 ve 89. maddeleri bu konulardan söz eder.
Örnek verdiğimiz olguda görüldüğü gibi dikkatsizlik ve ihmal ölüme neden olmuştur. Bu durum ise Türk Ceza Kanunu’nun bazı maddelerini kapsamakta olup, bu konuda birçok örnek verebiliriz. Bu bağlamda, hayat kurtarma görevi olan hekimlerin ihmal ve dikkatsizlik içinde olmamaları gerekir.