Hekimlerin reçete kağıtları ve kartvizitlerinde de, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 9.maddesine göre, ancak ad, soyad, adres, telefon numarası, uzmanlık dalı ile muayene gün ve saatleri bulunabilir. Bu tip kağıtlar ancak gerektiği zaman ve yerde kullanılabilir. Bunun dışına çıkıldığı zaman ise şarlatanlık yapılmış olur. Ancak bugün bu sınırlar da kartvizit hazırlama tekniğinin ilerlemesi ve yasaların eski olması nedeniyle değişmektedir. Hekim tabelalarının eni, boyu, ışıklandırılması ise yasalarla belirlenmiştir ve bunun dışına çıkılması yasaktır.
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 8 ve 9. maddelerinde bu konu belirtilmiştir. 9. maddeye göre, muayenehane kapılarına ya da binaların dışına asılacak tabelaların boyu ve sayısı, tabip odaları tarafından belirlenecektir. Ayrıca tabelalarda en çok iki renk kullanılabilir. Işık verici araçlarla tabelaları süslemek yasaktır. Örneğin bir örnekte bu konunun ne kadar dikkat edilmesi gereken bir durum olduğu daha iyi görülebilir. Bu örnek de vereceğimiz bir tabela örneğidir. Bu örnek de bir kentte genel cerrahi uzmanı olan bir hekim, tabelasına Etik Cerrahi sözlerini koymuştur. Bu deyim etik açıdan tabela kurallarına uygun değildir. Çünkü burada uzman hekim kendisinin etik davranışta bulunan bir cerrah olduğunu belirterek diğerlerinden etik açıdan daha üstün olduğunu bir tabela ile göstermek istemektedir. Ancak bir hekimin meslektaşlarını küçültücü ve onlarla yasal sınırları aşan bir rekabet içine giren bir durumda olmaması gerekir. Bu durum da şarlatanlığa girer ve etik ilkelere aykırıdır. Hekim ilanlarına gelince bu tip ilanlar ya gazete ile ya da el ve duvar ilanları ile olur. Bu ilanlarda hekim, ancak reçete kağıtlarında verebileceği bilgileri yayınlar. Bazı hekimler ise kendilerini övdürmek için gazetelere ısmarlama teşekkür ilanları yazdırmaktadırlar ki her gün bu tip örneklere de rastlanmaktadır. Fakat Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 8. maddesinde: “Tabip ve diş tabibi gazetelerde ve diğer yayın organlarında reklam şeklinde teşekkür ilanları yazdıramaz” denmektedir.
Bu arada 4077 sayılı ve 1995 tarihli Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesi şöyledir: “Bu Kanun’un amacı, ekonominin gereklerine sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektedir” Böylece kanun tüketiciyi korumakta ve insanları tıptaki şarlatanca reklamlardan ve gereksiz tüketimlerden korumaktadır.
Aynı Kanun’un 16. maddesinde ise, ticari reklam ve ilanların yasalara ve genel ahlaka uygun ve dürüst olması gerektiği belirtilerek kamu sağlığını bozucu, hastaları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanların yapılamayacağı belirtilir. Yine bu Yasa’nın 17. maddesine göre kurulan reklam kurulunun da 18 üyesinden biri Türk Tabipleri Birliğini temsil eden kişidir. Böylece hekimlerin ve bu arada özel sağlık kuruluşlarının reklam ve ilanlarında tüketiciyi rahatsız edici ve aldatıcı olmamaları ve dürüst olmaları gerekir. Son yıllarda bazı özel hastane ve kliniklerin televizyon ve internet reklamlarında ve duvar ilanlarında dürüst olmayan abartılı şarlatanca cümlelere yer verdikleri görülmektedir. Bilindiği gibi sağlık kuruluşları ticari müesseseler değildirler. Bu ilanlar herhangi bir ticari kuruluşun reklamlarına benzemekte ve bu sağlık kuruluşları kendilerine hasta çekebilmek için her türü reklam mahiyetindeki söz ve şekilleri duvar ilanlarına koymaktadırlar. Bu durum da Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’ne aykırıdır.
Bu arada bir hekim kendi dalı ile ilgili yenilikleri tanıtmak için dergilere ve gazetelere yazılar yazabilir, fakat bu yazılarla kendini övmek ya da herhangi bir meslektaşını dedikodu konusu yapmak doğru değildir. Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 8. Maddesi: “Tabip ve diş tabibi, yapacağı yayınlarda tababet mesleğinin şerefini üstün tutmağa mecbur olup her ne suretle olursa olsun yazılarında kendi reklamını yapamaz” diye yazar.
Ayrıca Tıp Meslek Etiği Tüzüğü Taslağı’nın 11. maddesinde, hekimin çalışmalarına ticari ağırlıklı bir görünüm veremeyeceği, insanları yanıltıcı, paniğe düşürücü, yanlış yönlendirici, meslektaşlar arasında haksız rekabete yol açıcı davranışlarda bulunamayacağı yazılıdır. Yasalara aykırı reklam, ilan ve tabela hazırlanırsa, bu durum il sağlık müdürlüğü ve il tabip odalarına şikayette bulunularak bildirilir. Sağlık müdürlüklerinin kontrolleri, şikayet dilekçeleri ve başka hastane veya sağlık kuruluşlarının şikayetleri sonunda durum, sağlık müdürlükleri ve il tabip odalarınca değerlendirilerek savcılıkça soruşturma açılmakta ve durum tabip odasınca da değerlendirilmektedir. Tabip odasının değerlendirmesi ile soruşturma açılan hekimin veya kurumun İl Tabip Odası Onur Kurulunca değerlendirilmesi sağlanır. Sonuçta kusurlu bir durum varsa Türk Tabipler Birliği Yasasına göre meslekten men ve para cezaları verilir.
Ancak gelişen teknolojiler, hastaların kontrolünün tele-tıp sistemi ile yapılmasını da sağlamaktadırlar. Bugün özellikle kronik olarak hasta ve özürlü popülasyon için en iyi bakımın nasıl verileceği konusu gündemdedir. Bu konudaki detaylı bilgiler, 1992’de İspanya’da 44. Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulunda benimsenen Evde Tıbbi Gözlem “Tele-Tıp” ve Tıp Ahlak Yasaları’nda vardır. Bunlar aşağıdadır:
Dünya Tabipler Birliği Bildirgesi, Evde Tıbbi Gözlem, “Tele-Tıp” ve Tıp Ahlak Yasaları 44’üncü Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulunda benimsenmiştir.
Marbella, İspanya, Eylül 1992 “Çağdaş tıp teknolojileri ve tedavileri birçok potansiyel olarak öldürücü hastalığın tedavisine kontrolüne (fakat kürüne değil) yol açmıştır. Dünya çapındaki bu tip tıbbi başarılar sonuçta her yaşta kronik olarak hasta ve özürlü populasyonun hızla büyümesine sebep olmuştur. Dünya sağlık bakım toplumunun karşısında çıkan problem, kronik olarak hasta ve özürlü populasyon için (yeni teknolojilerin ve sosyal/tıbbi organizasyonların geliştirilmesi gerekenler dahil) en iyi bakımın nasıl verileceğidir. Bu vakalarda tıbbi bakımın amacı hastalık süreçlerini kontrol etmek ve hastalara evlerinde veya içinde bulundukları topluluklarda bağımsız ve maksimum işlev düzeyini sağlamalarına yardım etmektir. Tıbbi bakımın alanı yalnızca teşhis ve tıbbi tedaviyi değil aynı zamanda hastanın kendine bakması konusundaki eğitimini, uzun süreli tıbbi takip ve denetlemesini de içerir. Hasta eskiden yalnızca eğitilmiş tıbbi personel tarafından gerçekleştirilen çeşitli tıbbi görevleri gerçekleştirmeyi öğrenmelidir. Bu tip görevler kendi kan şekeri seviyesini günde 2-4 kez kontrol eden ve insülin dozunu uygun şekilde ayarlayan bir şeker hastasından, telefon yoluyla elektro kardiografik ritim şeridini yerel hekimin bürosuna veya uzak bir takip merkezine göndermek için aletleri kullanmayı öğrenen bir kalp pili olan hastaya kadar değişebilir.
İletişim teknolojisi bilgiyi toplamak için hekimlere muhtemel yeni yollar sağlamış ve uzak bir mesafeden hastaların tıbbi ihtiyaçlarını karşılamıştır. Elektro kardiogramları, ensefalogramları, röntgen filmlerini, fotoğrafları ve her çeşit tıbbi belgeleri içeren tıbbi bilgi artık telefon yoluyla gönderilebilir. Bu tip bilgi bir hastanın evinden veya hekimin bürosundan yorumlanmak ve tedavi konusunda tavsiye almak için büyük bir tıp merkezine gönderilebilir ve cevap bu yolla alınabilir. Tıbbi bilgilerin hızlı değişimi hastanın evinde ve toplum içerisinde kalmasını ve en çağdaş ve güncel tıbbi bakımı almasını mümkün kılar.
Dünya Tabipler Birliği “Tele-tıp” uygulamasının gelecekte tıp uygulamasında artan şekilde önemli bir rolü oynatacağını kavramıştır.
Tele-Takip sistemlerinin geliştirilmesi aşağıdaki konuların belirlenmesini gerektirir:
– Farklı biyolojik takip sistemlerinden gelen çağrıları almak ve cevaplayabilmek için bir merkez istasyonu gereklidir.
– Diyalog ve girişim için imkan veren, “interfon sistemi” gibi bir karşılıklı iletişim sistemine ihtiyaç vardır.
– Tele-tıp ağı hastanın evinden en karmaşık tıp merkezine bir tıbbi bağlantı sağlamalıdır.
Tele-Takip sistemlerinin uygulanması şunları içerir:
1. Birbirinden uzak doktorlar arasındaki görsel konsültasyon ve ortak çalışma için ve en yüksek kaliteli tıbbi uygulamalarda kurumları birbirine bağlamak için iletişim sistemlerinden yararlanma (telefon, tv, uydu)
a) Ortak ölçekli tıp merkezleri
b) Özel konutlar
c) Özel bakım klinikleri
d) Coğrafi olarak izole ve uzak ya da acil durumda hemen ulaşılamayan sahalarda
2. Belgelerin gönderilmesi: Elektro kardiyograflar, ensefalogramlar, fotoğraflar, röntgen filmleri, tarayıcılar, biyolojik analizler, ekogramlar, manyetik rezonans görüntüleme, hastanın öyküsü ve benzeri.
– Belirtilerin açıklaması
– Tedavi amaçlı ve tıbbi-cerrahi tavsiye
3. Ev bakımına yardım (tele-uyarı ağı): Kardiyoloji, kadın doğum, böbrek diyalizi solunum problemleri, ciddi fiziksel hastalıklar vb kontrol.
Dünya Tabipler Birliği Tele-tıp sistemlerini geliştirme ve uygulama ile ilgili teknolojik zorluklara ek olarak, bu yeni uygulamalarla ortaya çıkan birçok ahlaki ve yasal konuların bulunduğunu kavramıştır. Öyleyse Dünya Tabipler Birliği hekimlerin “tele-tıp” ağını/sistemini etkili şekilde uygulamaya koyarken aşağıdaki ana hatlardan anahtar bileşenler olarak yararlanmalarını önermektedir.
1. Hekim hastanın veya ailesinin tele-tıp sistemini başlatmadan önce yeterli ve bilgilenmiş olduğunu belirlemelidir. Verileri toplamak ve göndermek için hasta veya ailesinin yeteneğine dayanan sistemler, eğer hastalar testlerin önemini ve bunları toplamanın ciddiyetini anlamazsa, etkili olmayacaktır. Fiziksel tarafın yanı sıra psikolojik olarak hastanın uyumu önemlidir.
2. Hasta ile onu tıbbi bakımdan sorumlu hekim arasındaki yakın ortak çalışma ve güven bulunmalıdır.
“Tele-tıp” hizmetlerini sağlayan kurumlar hastanın kişisel doktorunu tercih etme hakkına saygı duymalıdır.’’ Burada görüldüğü gibi hastaya evde nasıl bir iyi bakım verilmesi konusunda bazı uygulamalar hakkında bilgi verilmektedir.
Bilindiği gibi hekimin başta gelen görevi hastayı tedavi etmek ve ona empati ile yaklaşarak sorunlarını çözmeye çalışmaktır. Ancak bunların yanında, günümüzde insanları özel sağlık kurumlarına çekmek için yapılan reklamlar yasalara uygun olmayan çeşitlilikte ve türdedirler. Bu bakımdan bu tip reklam ve ilanların etik ilkelere uyması ve diğer meslektaşları ve kuruluşları küçültücü ve etik ilkelere aykırı bir nitelik taşımaması gerekir. Hekime olan güven duygusunun hastada daima olması ve hekimliğin şarlatan bir karakter taşıyan bir meslek olmadığının her durum ve koşulda vurgulanması gerekir.