Hemşireler; sağlığın korunması ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi ile ilgili işlevlerinde, topluma sağlık eğitimi vermek, hekimin öngördüğü uygulamaları yapmak ve hastanın yerine getiremediği günlük bakımını, hasta iyileşinceye kadar sağlamakla sorumludurlar. Bunları yaparken hemşireler, hastaya zarar verecek uygulamalardan kaçınmak ve başkalarının verebileceği zararları önleyici girişimlerde bulunmakla da yükümlüdürler.
Hemşireler aynı zamanda, sergiledikleri, standartlara uygun hemşirelik bakımı örnekleri ile, topluma kaliteli bakımın ne anlama geldiğini gösterme ve bunu talep etmeleri yönünde bireyleri bilinçlendirme sorumluluğunu da taşırlar. Tüm söylenilenleri başarı ile yerine getiren hemşireler, aynı zamanda kendilerini hatalı uygulamaların istenilmeyen sonuçlarından da korumuş olurlar.
Tıpta hatalı uygulamalar; sağlık çalışanlarının mesleki sorumluluklarını yerine getirirlerken, ihmalkr davranmaları anlamını taşımaktadır. Böyle bir eylem sonucunda hasta zarar görür ve bunun ihmalden kaynaklandığı kanıtlanırsa, zarara neden olan görevli bunun maliyetini hastaya ödemek zorunda bırakılır. Bu yüzden sağlık çalışanları, öncelikle hastayı korumak, aynı zamanda bu tür risklerden kaçınmak için; eğitimini görmedikleri, kendilerini yeterli ve yetkili bulmadıkları, hastaya zarar vereceğinden emin oldukları görevlerin yerine getirilmesi kendilerinden istenildiğinde, emre itaatsizlikle suçlanma riskini de göze alarak, görevi reddetmelidirler.
Sağlık çalışanları içinde çoğunluğu oluşturan hemşireler; hekime bağımlı ve doğrudan kendi kararlarına dayalı bağımsız işlevlerinin çokluğu, çeşitliliği ve hasta ile beraberliklerinin sürekliliği gibi nedenlerle, diğer meslek gruplarına kıyasla daha sık ve daha çok hatalı uygulama riski ile karşılaşırlar.
Hemşire, bilindiği gibi, hekimin öngördüğü belirli tıbbi işlemleri yapmaya yetkilidir ve zorunludur. Ancak, işlemin hastaya zarar getireceğine ilişkin herhangi bir geçerli neden varsa, hemşire bu işlemi yapmayı reddeder. Ancak, hemşirenin hekim istemini sorgulamada dayandığı geçerli bir nedeni yoksa, buna karşın görevi yerine getirmemiş ve hasta bundan zarar görmüşse, hemşire hastanın gördüğü zarardan sorumlu tutulur. Bu nedenle hemşirenin, durumları doğru değerlendirebilecek kadar bilgili olması gerekir.
Kendisinden yerine getirilmesi istenilen hekim istemini sorgulamada geçerli bir neden varsa, hemşire bunu saygılı, ancak direkt bir üslupla hekime iletmelidir. Çünkü, hem hekim, hem de hemşire için önemli olan hastanın güvenliğidir. Ancak, her şeye karşın, uygulamayı yapması üzerinde ısrar ediliyorsa, hemşire durumu bağlı bulunduğu süpervizörünün dikkatine sunar. Kişi öğrenci ise, bu konuda hocasından yardım ister. Şayet o sırada hoca ya da süpervizöre ulaşılamıyorsa, konu en uygun hastane yöneticisine iletilir.
Aslında, gerçek bir ekip çalışmasının yapıldığı ortamlarda, çalışanlar arası etkili iletişim, iyi ilişkiler ve güçlü güven duygusunun tesis edilmiş olduğu durumlarda, konunun bir üst yönetime duyurulmasına gerek kalmadan, hekim-hemşire arasında kolayca çözüme kavuşturulduğu görülmektedir.
Hastaneler genel kural olarak, çatıları altında çalıştırdıkları tüm personelin hastaya zarar veren hatalı uygulamalarının sorumluluğunu taşırlar.
Ayrıca, hemşire süpervizörler, kendi hatalı uygulamalarının sorumluluklarını taşımanın yanısıra, gözetiminden sorumlu oldukları profesyonel hemşirelerin de hatalı uygulamalarından da sorumludurlar.
Bir süpervizörün, astına, onun yeteneklerini aşan ya da yetki sınırlarına içine girmeyen bir görev vermesi ve onu görev sırasında yeterince denetlememesi ve desteklememesi, süpervizör yönünden ihmalkar bir davranış olarak nitelendirilir. Ancak, böyle bir duruma bağlı olarak ortaya çıkan zarardan süpervizör sorumlu tutulsa da, görevi yerine getiren ast da, yasa karşısında suçlu duruma düşer. Çünkü, kişisel sorumluluk kuralına göre, her birey yasalar önünde kendi yaptıklarından sorumludur ve hiçbir kimse hatalı icraatından dolayı yasal sorumluluktan kaçamaz. Bir başkası ile paylaşılıyor olsa da, asıl sorumluluk olaya bizzat neden olan bireye aittir. Örneğin, her ne kadar kurum, hemşirenin hastaya zarar veren eylemin sorumluluğunu işin başından kabul etmiş olsa da, hemşire kendisinin neden olduğu olayın hesabını verme yükümlülüğünden kurtulamaz.
Ancak, hatalı uygulamalarda sadece olaya neden olan bireyin davranışı üzerine yoğunlaşılması yeterli değildir. Çünkü, koşullar, çevre ve diğer bazı etkenler de olayın meydana gelmesinde tetikleyici rol oynamış olabilir. Örneğin, hemşirenin işlevi ve performansına ilişkin eğitim düzeyi ve girişimin aciliyet durumu da bu konuda dikkate alınmalıdır. Çünkü, acil durumlarda öncelik, hastanın yaşamının kurtarılmasına verildiğinden, hemşireden normal durumlarda olması gereken standarda uygun bakım vermesi beklenemez.
Ayrıca, hastanın kendisi hatalı uygulamaya neden olduysa, bu durum, hemşire aleyhine açılmış olan davada dikkate alınır ve hemşireyi destekleyici rol oynayabilir.
Tüm bu nedenlerle hemşirelerin, öncelikle bilgili olmaları ve kendilerine verilen görevleri yerine getirmeden önce, göreve ilişkin kendi bilgi, yeterlilik ve yetkilerini gözden geçirmeleri, kendilerini yeterli ve yetkili bulmadıkları durumlarda, bunu, görevi kendisine veren amirine uygun ve etkili bir üslupla anlatmaları gerekir. Amirin ise, bu davranışı emre itaatsizlik olarak değerlendirmemesi ve astına gereken desteği vermesi beklenir.