İnsan, doğumundan ölümüne kadar olan süreçte bazen sağlığını, mutluluğunu yitirebilir, bazen de sosyal verimliliği azalarak yaşamı anlamsızlaşabilir. Anlamlı bir varoluşu sürdürmede bilgi, bilinç, sağlık, hastalık, iyileşme ve bakım kavramları önemlidir. Başlangıçta bakım, dini motif içinde ana şefkati ve kadın becerisi ile hasta, düşkün, çaresizlere yardım ve iyilik hizmeti olarak doğmuştur. Türkiye, 21. yüzyılın arifesine kadar, bakımın bu menşeine sıkı sıkı sarılmış ve hemşirelik mesleğinin cinsiyetçi tanım yanlışından 19 Mart 2010 tarih ve 27526 sayılı Resmi Gazetede çıkan karara göre -cinsiyet ayırımcılığının eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesi ile– alanı erkeklere de açarak geç de olsa dönmüştür.
Bakım hünerinin eğitimle buluşması, I. Dünya Savaşı’nda yaralı askerlerin bakım gereksinimini karşılamak üzere Dr. Besim Ömer Paşa’nın yönlendirmelerine ilgi gösteren saraylı hanımlara altı aylık kurslar verilerek gerçekleşmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yoksul, yorgun, bulaşıcı hastalıklardan ana ve bebek ölümlerinden mustarip halkın sağlığını koruma ve bakımında görev alacak ebeler, hemşireler ve sıhhiye (sağlık) memurları, ilkokula dayalı (sağlık okulu) ve daha sonra ortaokula dayalı (sağlık koleji) eğitimlerle yetiştirilmiştir. Fakir ailelerin namzet kız çocukları, iktidarların “kız çocuklarınızı yatılı okullarda okutacağız, meslek sahibi yapacağız! ”şeklindeki seçim propagandalarına yıllarca oy potansiyeli olmuşlardır. Bu çocuk (!) ebe- hemşireler, 1954 tarihli 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu’na göre –25.04.2007 tarihli Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a kadar– yardımcı sağlık personeli olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, biat kültürüne alışık yöneticiler ve hekimler tarafından –lisans ve lisansüstü eğitime dayandırılan günümüz hemşireliğine rağmen- hala kullanılmaktadır.
Bilimsel gelişmeler sağlık sisteminde hastalıkların önlenmesi, tanılama yöntemlerinin ve bakım uygulamalarının değişmesini getirmiştir. Profesyonel hemşireliğin temel değerleri ve felsefesi, sağlık bakım politikasını anlama ve yorumlamayı, sağlık bakım sistemini şekillendiren ekonomik, yasal ve politik etkenleri kavramayı içerir.
Hemşirelik eğitimi, Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Hemşireler Konseyi görüşleri göz önünde bulundurularak ve Avrupa Birliği hemşirelikle ilgili 2005 / 36 sayılı Sektör Direktifi esas alınarak hazırlanan mevzuatta “4 yıllık lisans eğitiminden geçen hemşireler fen ve sosyal bilimlere dayanan temel tıp ve mesleki dersleri alarak anne karnındaki fetüsten yaşlı bireye, akut sorunlardan kronik hastalıklara kadar her ortamda koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici bakım hizmetlerini, bütüncül bakış açısı ile yürütmektedirler” şeklinde açık bir biçimde tarif edilmiştir.
Ülkemizde Hemşirelik Ulusal Lisans Yeterlikleri’nin ilk üç maddesinde de (1. Mesleki rol ve işlevlerini yerine getirmek için gerekli kuramsal ve uygulama bilgilerine sahiptir. 2.Mesleki uygulamalarına temel oluşturan kuram ve modelleri bilir. 3.Birey ve meslek üyesi olmanın gerektirdiği genel kültür bilgisine sahiptir şeklinde) belirtildiği gibi hemşireler, hemşirelik işlevlerini yerine getirirken veya yönetirken adalet, hak, eşitlik, otonomi kavramları üzerinde durarak, politik felsefe konularından da yararlanmışlardır.
Ülkemizde bilgi, bilim ve felsefeye dayalı hemşirelik eğitimi fakülte düzeyinde ve tıp modeline uygun anabilim dallarıyla ve lisansüstü kariyer olanaklarıyla kalitesini belgelemiştir. Bütüncü, hümanistik ve etiğe dayalı hemşirelik hizmetleri de –25.04.2007 tarihli Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 19 Nisan 2011’de yayınlanan Hemşirelik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına dair Yönetmelik ve Türk Hemşireler Derneği’nin sağladığı yasal güçle- toplumun iyiliğini arttırmada yadsınamaz bir performans sergilemektedir.
Başka bir deyişle; hemşirelik, bilimlerin sentezine dayalı kuramsal ve uygulama içerikli bir meslek olup bugünün hemşireleri bilimsel gelişmeleri takip edecek ve bu gelişmelerin etik yönünü sorgulayacak ve topluma sağlık danışmanlığı ve vekilliği yapacak yeterlilik ve yetkinliktedir. Buna karşın, meslek olarak var oluşları ve görünürlükleri konusunda yasal, ekonomik ve etik haksızlıklara uğramaktadırlar. Nasıl mı?
2 Kasım 2011’de yayınlanan 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye göre:
-Oluşturulan kurullardan Yüksek Sağlık Şurası’nda, Sağlık Etik Kurulu’nda hemşireliğin temsil edilmediği görülmektedir.
-Belirlenen hizmet birimlerinde Hemşirelik / Bakım Hizmetleri Müdürlüğü ya da Daire Başkanlığı yoktur.
-Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü içinde Sağlık Bakım, Hasta Hizmetleri Daire Başkanlığı var fakat başkanı hemşire değildir.
-Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü içinde koruyucu- sağlığın korunması ve yükseltilmesinde -hizmetler yönetiminde görev alan hemşire yoktur.
-Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü altında yer alan Sağlık Hizmetleri Düzenleme Ve Planlama Daire Başkanlığı içinde Hemşire / Bakım Hizmetleri Daire Başkanlığı yoktur.
-Hastanelerde, başhekime bağlı olarak İdari Ve Mali Hizmetler, Sağlık Bakım Hizmetleri İle Destek ve Kalite Hizmetleri Müdürlükleri var. Fakat hastanelerde Hemşirelik Hizmetleri Müdürlükleri yerine Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürlükleri kurulmuş ve hemşire yerine, sağlık disiplinin diğer üyelerinin atanması gibi liyakatsiz istihdamlar yapılmaktadır.
-Ülkemizde hemşirelerin çalışma koşulları, görev, yetki ve sorumlulukları, hemşirelik hizmetlerin verilişini düzenleyen mevzuat (yasa ve yönetmelikler) incelendiğinde, gerek 657 sayılı kanun kapsamında çalışan, gerekse 4857 sayılı İş Kanunu kapsamındaki hemşirelerin çalışma saatleri ve süresine, özellikle nöbet ve vardiya sistemine ilişkin ciddi boşluklar ve hak ihlalleri yaşandığı, ihlalleri önleyici yeterli düzenlemelerin olmadığı ya da etkin denetim sağlanmadığı görülmektedir.
-Anayasamızın “Kanun önünde eşitlik” ilkesi kapsamında (10. Madde), “hemşirelerin diğer çalışanlarla eşit tutulması, eşit haklara sahip olmasının sağlanması” anlamında temel hüküm olarak görülmektedir. Bu bağlamda, hemşirelerin çalışma saatleri ve koşullarının diğer çalışanlarla eşitlenmesi, değiştirilemeyecek çalışma koşullarının özgünlüğü dikkate alınarak koşulların iyileştirilmesi ve hak–yükümlülük bakımından dengelenmesine yönelik mevzuat düzenlemelerine gerek olduğu açıktır.
– Anayasanın 49. maddesi “Devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır,” der. Bu yasaya karşın;
-Hemşireler, “olumsuz çalışma koşullarına sahip olma”, “hak ettiklerini bulamama”, “karşılığını alamama” sorunlarını yaşamaktadırlar. Bu durum iş doyumsuzluğuna, tükenmeye, işten ayrılmalarına, verimliliğin azalmasına neden olmaktadır.
-Hizmete yönelik performans değerlendirmesinde ve döner sermaye ödemelerinde hemşirelik eğitiminin lisans eğitimine temellendirilmesine karşın hala lise düzeyinde eğitime devam edilmesi ve istihdamda liyakatsızlık gibi önemli sorunlar hala devam etmektedir.
-ILO-C149 Hemşirelik Personeli Antlaşması (Nursing Personnel Convention, 1977 no. 149), üye ülkelerde hemşirelik hizmetleri ve hemşirelik personeli politikasını, teorik ve pratik eğitimini, hemşirelik mesleğinin icraatını, meslek üye ve örgütlerinin mesleki ve sağlık politikalarına ilişkin kararlara katılımını, üyelerin mesleki gelişimini, hizmetin ücretlendirilmesini, çalışma saatleri ve dinlenme sürelerini, iş sağlığının korunmasını, sosyal güvenlik ve özel istihdam düzenlemelerini kapsayan düzenlemeleri içermektedir. Bu antlaşmayı imzalayan ülkeler arasında Türkiye bulunmamaktadır.
– ILO-C149 Hemşirelik Personeli Antlaşması, Madde 56. “Hemşirelik personelinin görevleri nedeniyle meydana gelebilecek herhangi bir hastalığı iş hastalığı olarak kabul edilmeli ve ulusal yasa ve mevzuat hükümlerinde bununla ilgili telafi hükümleri yer almalıdır” der.
-1977’den beri ILO’nun kabul ettiği ama Ülkemizde covid olan hemşirenin / sağlık çalışanın bu hastalığının meslek hastalığı olarak hala kabul edilmemesi üzüntü vericidir.
– İlgili bakanlıkça, covidle ilgili hekim dışı sağlık çalışanlarına lütfen verilen “Ek ödeme tavsiye kararı” ile mış gibi yapılmaktadır. Yaşamı koruyan, hastalıkların tedavisi, bakımı ve rehabilitasyonunda hekimle fifty fifty görev alan hemşireler “mış gibi” yapamazlar!
Bu ülke, en ücra köşedeki halkın eğitim ve sağlığının garantisi olan öğretmen, ebe ve hemşiresine yeterli ilgi ve desteği gösteremediği için kırsal kesimdeki eğitim ve sağlık sorununu çözememektedir. Ülke, insanını ve sağlığını önemseyen yöneticiler, tez elden hemşireliğe ve hemşireye değer veren bir siyaset geliştirmelidirler.
KAYNAKLAR
www.resmigazete.gov.tr
1 yorum
Güzel ve dolu dolu bilgi aktarımı olmuş. Keyifle okudun. Teşekkürler Nesrin Hocam👏👏👏👏🧿🧿