‘İngiltere’de para için yüzlerce kadını boş yere ya da yanlış ameliyat etmek suçundan üç yıl önce, yirmi yıl hapis cezasına çarptırılan Ian Paterson adlı meme cerrahıyla ilgili bağımsız soruşturma tamamlanmış.
Yasa dışı ‘göğüs arası mastektomisi’. İngiltere Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) bünyesinde ve özel hastanelerde çalışan Paterson, 2017’de 17 ayrı “kasıtlı yaralama” suçundan 15 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Daha sonra Temyiz Mahkemesi, Paterson’un cezasını 20 yıla çıkarmış. Mahkeme kayıtlarında Paterson’un birçok hastasına yasal olmayan “göğüs arası mastektomisi” yaptığı belirtiliyor. Bu yöntemde memenin tamamı alınmıyor, göğüs arasına gelen üst bölümü kalıyor. Dışarıdan hastanın iki memesi de varmış gibi görünüyor. Ancak uzmanlara göre, geride doku bırakıldığı için kanser bir süre sonra geri geliyor.’
Yanlış anlaşılmasın, bu olanlar, ülkemizde değil, İngiltere’de… Sağlıkçılar hakkında olumsuz bir haber çıkınca, toplum nasıl da dikkat kesiliyor. Bakın ben bile oturmuş size bunu yazıyorum.
Bırakın doktorları ve diğer sağlıkçıları bir kenara, haksız yapılan başka işler nedeniyle pek çoğumuz, hiç yoktan mağdur olmuyor mu? Yaralananlar, hatta kaybettiklerimiz olmuyor mu? İşte ben ayrıca, şu konulara da dikkatinizi çekmek istiyorum.
1999, Marmara depreminde binlerce vatandaşımızı kaybettik. Yüzlercesi sakat kaldı, kolunu bacağını kaybetti. Eşini, çocuklarını, anne ve babasını göçükler arasında yitirdi. Sorumlusu olarak sadece bir tek müteahhit Veli Göçer, günah keçisi ilan edildi. Ya diğerleri, bu çürük yapıları, yapan, yeterince kontrol etmeyen, kabul belgesi veren mühendisler, belediye görevlilerinden ceza alan oldu mu? Ya da depremde yıkılan pek çok inşaatın yapımcısı, diğer büyük şirketlerden sorumlu bulunan oldu mu?
Balyoz, Ergenekon gibi, uydurma davalar nedeniyle pek çok kişi, haksız yere yıllarca hapis yattı. Sonradan beraat ettiler. Olan, kaybettikleri yıllarına oldu. Depremlerde, hem de yanı başındaki bina, sapasağlam dururken, çöküveren binalar. Hatta durup dururken kendiliğinden yıkılıp gidenler. Bitişiğindeki arazide, sırf bir kaç kat daha otopark alanı kazanmak uğruna, bilinçsizce hafriyat yapılırken özellikle çökertilen binalar. Çoğunuz ekranlarda defalarca görüntülerini izlediniz.
Yirmi birinci yüzyılda, artık biz de hızlı tren yapalım denildi. Hem de, yüz yıl önce 1800’lü yıllarda döşenmiş eski tren yollarında. Ancak o yollar, 60-70 kilometre hızındaki trenler için yapılmıştı. Demiryollarını yapan Almanlar bile, bu hesapsız, bilim dışı, işlere şaşıp kaldılar. Devamlı kazalar olunca, mecburen yeni hatlar yapıldı. Çorlu’da, nasıl olduysa oldu, sel geldi ve daha yeni döşenmiş olan rayların altı birden boşalıverdi. Onlarca insanımız öldü. Sinyalizasyon sorunları nedeniyle, durup dururken başkent Ankara’da trenler çarpıştı. Madenlerde, gerekli olan önlemleri almadılar. Yüzlerce madencimiz yok yere kaybedildi.
Hadi bunu da bir yana bırakalım. Van’da yaşadığımız çığ faciasına ne demeli. Yetkililer, ‘yol kapalı gidemezsiniz’ diyorlar. Milletvekili, ‘benim toplantım var, ille de yolu açın’ diye tehditler savuruyor. Açmaya çalışırlarken, çığ altında iki kişi kalıyor. Onları kurtarmaya gidenler, yeniden çığ altında kalarak aralarından kırk kadarı ölüyor. TV kanallarında izleyenlere, komedi filmi gösteriliyor gibi geliyor. Sahi ÖSYM sınavlarında sorular çalındıydı değil mi. Sonra ne mi oldu, meşhur tekerlemedeki gibi, yandı bitti kül oldu. Yok yok, unutuldu gitti.
Medyada, taze konu sıkıntısı baş gösterdiğinde, muhabirlere de taze haberler gerek. Yeni bir skandal haber daha bulup çıkarmaları için, hemen sağlık kuruluşlarına, hastanelere gönderilirler. Yok şu hastanede şunlar eksikmiş, şu gibi aksaklıklar varmış, şu alet çalışmıyormuş. Araştırmalarında, dişe dokunur bir konu bulamasalar da, haber çıkarmak için, acil servislerde biraz vakit geçirmeleri bile yeterlidir. Bekledikçe, illa da bir olay olur. İnsanlarımız, acil servislerde, polikliniklerde, doktorlara saldırır, bıçakla yaralar, hatta kurşunlayıp öldürürler.
Bu arada, sakın ola ki, yasa dışı organ nakli, endikasyonsuz ameliyat yapanları, hastadan erken ameliyat için menfaat sağlayanları savunduğum düşünülmesin. Doğal olarak, anormal bir durum, ya da yanlış uygulama, tanı ve tedavi varsa, bunun hesabı da sorulmalıdır. Adam, kapı pencereleri, hatta kafa atıp doktorunun burnunu kırıyor, ertesi gün elini kolunu sallayarak evine gönderiliyor. Bir başkası elinde tabanca, doktorunu katlediyor.
Bunların yanında, adliyelerde de ilginç olaylar olmuyor değil. İranlı uyuşturucu baronu Zindaşti yakalanıp hapse atılır. Tahliyesi için, bilindik siyasiler devreye sokulur. Hakimlere baskı yapılarak tahliye ettirilir. Bir kaç saat sonra, karar geri alınsa da, adam çoktan kaçıp gitmiştir! Abra kadabra. Peki kime ne verdi, neyin karşılığında? Sahi, evinde, ayakkabı kutularında dolarlar, eurolar, para sayma makineleri bulunanlara ne oldu? ‘Fakir düz yolda yolunu şaşırır, zengin eşeğini dağdan aşırır’ misali, dram mı, rezalet mi, trajedi mi, yoksa komedi mi, adını siz koyun. Tıpkı, şarkıda söylendiği gibi, ‘dünya dünya, maniki dünya’.
Gözünüz açın da, bu kahraman sağlıkçılarımızı ve yaptıklarını görmeye çalışın. Onlar Covid salgınında, nasıl canla başla çalışıyorlar. Korona’dan ölen, yüzlerce sağlık şehidimiz var. Günlerce, aylarca ailelerine, çocuklarına hasret kalanlar, infeksiyona yakalanıp ömrünün baharında kaybettiğimiz değerlerimiz.
Medya baronları, program ve haber yapımcıları, muhabirler, şu salgın günlerinde, siz bırakın sağlıkçılarla oynamayı da, çürük bina ve çürük yol yapanlara, bilgisizce başkalarını ölüme gönderenlere, yasaları kafasına göre yanlış yorumlayıp, düzmece mektup ve ithamlarla, tavırlarını beğenmedikleri insanları, gazetecileri, vatanseverleri, boşu boşuna yıllarca hapis yatırarak, hürriyetlerini gasp edenlerle uğraşın.
İşte ben, bütün bunların yanında, bu güzel ülkemizde, hangi mevkide, hangi konumda olursa olsun, rüşvet verene de, yiyene de karşıyım arkadaşlar.
2 yorum
Aynen katılıyorum. Tabip odaları üzerine farz olmayan işlerle uğraşmamali. Yonetimle diyalog içinde olmalı. Ceza yasasindaki kötü tıbbi uygulamalar ve komplikasyon kavramını ayirmalidir.Medya terörü önlenmelidir vs.
Sonuna kadar karşıyım ama ne yazıkki okka altına hep doktorlar gidiyor dediğin gibi neler oldu bu memlekette kimse hesap sormadı yazık oluyor bize