Evet.. Her cümlede bir beyin fırtınası yaşamak! Bu makalem, özellikle her cümlede okuruna bir beyin fırtınası yaşatabilmek gayesi ile son zamanlarda yazdığım ve paylaştığım ironik “Bir Baklava Hikâyesi” hariç, aforizmalarımdan, herhangi bir insicam düşünülmeden randomize seçimle kaleme alınmıştır. Her aforizma üzerinde en az beş dakika gözler kapalı beyin fırtınası yapmak, düşünmek ve çıkarım sağlamak durumunda. Her şey bir yana, Alzheimer riskinizin ileri derecede azalacağını da ifade etmek isterim. Şimdi sizleri bu makalemle kendi hayal dünyanızda baş başa bırakıyorum. Kolay gelsin!
Sukût ve inzivâ, mağrûr kemâlâttır.
Bilim, hakikat yolunda bestelenmiş rubailerdir!
Ne aklım imanımın önünde. Ne imanım aklımın…
Kimin uşağı? Çok semirdi bu herif! Susarsam, susturamazsınız!
Kiminin diline, benim kalemime!
Derdimi eksik eyleme Rabbim!
Aşk geldi, bâtıl zâil oldu! (İsra 81).
Gözlerini benden alma! Üşürüm. Üşüyorum…
Dost kalmadı! Seven, sevdiğinin örtüsüdür!
Allah, kimseyi düşmansız bırakmasın!
Varlık, yokluğun peşinden koşmuyorsa huzur, adalet, insanlık ve hayattan söz edilemez!
Tüm gayretim, kendimle küs, “Ben”imle kavgalı kalabilmek! Kendimle küs, “Ben”imle kavgalıyım! Anladım… Bu “BEN”imle kavgam, hiç bitmeyecek!
Bir baklava hikâyesi
Dün (08.07.2020), bir hastam teşekkür gayesiyle bir kutu baklava getirmişti. Hastama şeker hastası olduğumu, tatlıların bana yasak olduğunu ve geri götürmesini rica edince, “Hocam, her gün bir dilimden bir şey olmaz!” diye cevap vermesi, aslında işime de gelmedi değil. Baklava kutusunu mutfak masasının üzerine koydum ve akşam da ben karşısına oturdum. Sağ yanıma mahlasım Bircis’i, sol yanıma da kendim İsmail Hakkı’yı oturttum. Bircis, aniden söz alıp “sen şeker hastasısın, sakın kutuya dokunma” diye ikazda bulundu. İsmail Hakkı, benim baklava kutusundaki taptaze kızarmış dilimlere garip garip baktığıma dayanamamış olacak ki, bir dilim ekl’ü taam etmeme cevaz verdi. Bir dilim baklavayı kemal-i afiyetle hazm edince dayanamayıp elim ikinci ve hatta üçüncüsüne giderken, Bircis’in sert bakışıyla göz göze geldim. Allah’tan İsmail Hakkı araya girdi ve o dilimi de mide-i şerife indirdim. Ben tadını almıştım bir kere; dördüncüye hücum ederken Bircis “Yeter be, sen ne laf anlamaz adamsın!” diye bağırarak baklava kutusunu kaptığı gibi derin dondurucuya attı ve kilitledi. İsmail Hakkı Bircis’in bu davranışına çok içerledi, yumruğunu masaya vurdu, tam kavga edeceklerdi ki araya girdim ve barıştırdım onları. Onlar masanın başında bu hususun felsefesi ile alakalı olarak derin bir sohbete daldılar. Bana da kös kös kitaplarımın başına dönmek düştü. Bir müddet sonra, İsmail Hakkı yanıma gelip beni teselli ederken, ne olur ne olmaz diye, Bircis sabaha kadar başımda nöbet bekledi. Bir türlü uyku tutmadı; aklım kızarmış baklava dilimlerinde, gözüm Bircis’in gözlerinde sabahladık.
Sabah ezanıyla tepem attı. Spor kıyafetlerimi giyinerek İsmail Hakkı ile Bircis’i evde bırakıp şafak yürüyüşüne çıktım. Güneş doğarken eve döndüm ki, Bircis ile İsmail Hakkı horul horul uyuyorlar. Arta kalan baklavalar ne mi oldu? Bircis ve İsmail Hakkı’nın şerrinden imtina ile bugün ziyaretime gelen bir hastanenin başhekiminin koltuğunun altına baklava kutusunu kıstırdım ve mahlaslarımla sulh olduk. Baklava gitti, kavga bitti. (09.07.2020)
Ya RABB! Bizi; cahil profesörden, gafil alimden, hain emirden, zalim amirden, merhametsiz hekimden, adaletsiz hakimden, müsrif devlet adamından, şeytani akrabadan, namert düşmandan, müfsid komşudan, müflis zenginden, müsrif eşten, doymayan açtan, maskeli hırsızdan, ahlaksız kabadayıdan, kravatlı hayduttan, satılmış hainden, sinsi münafıktan, riyakar müslümandan, ahmak müminden, cevapsız sual ve hesaptan KORU!
Başarının bedelini ve hazzını başarandan sor!
O kadar cahil ki, “ben” bile yanında alim sayılırım. Aşk; heyecanını, cesaretini, ve kuvvetini yakılan ateşten alır.
Sadece kendi mesleğinden anlayanlar, kendi mesleğini de çok iyi anlayamazlar.
Adamların her evde, en az “Hazıra alışmış tembel bir Amerikalı”sı var.
Bilim, hayatı daha müreffeh kılarken, “Namussuz Bilim”in hayatı zindan etmesine fırsat vermemeli ve gerekli tedbirleri almalıdır.
Herkes ayağını denk alsın! İnsanlığın geleceğinden emin değilim…
İlmî hayatın ulvî zorluğuna cesareti olmayanlar, tasavvufun münzevî kolaycılığına sığınır.
Her devir, kendi “Molla Kasım”ını, içinde saklar.
Zulüm ne payidar olur, ne de inceldiği yerden kopar. Hiç tahmin edilmediği anda en güçlü yerinden kopar.
Bazen de, “Bilmiyorum!” demek gerek!
Aklım, vicdanım ve ruhum Ben’imle hep kavgalı…
Beynimizin ve genlerimizin sırlarını öğrendikçe, duygu ve davranışlarımızın tamamen kendi kontrolümüz altında olmadığını fark ediyoruz.
Beyin, devamlı surette çevreden aldığı bilgileri, frekans ve holistik olarak analiz edip, müktesebatı çerçevesinde yeni fikirler üreterek, bunları sinyal çıktıları halinde çeşitli organlara, hatta diğer beyinlere de gönderen bir biyolojik otonom robottur.
Genler, bir üst aklın yazdığı ve hayatın başlangıcından beri nesiller boyu at değiştirerek devam eden programlardır!
En büyük güç bilgi, en güçlü silah kalemdir!
Unvanından şeref umanlar, kendi şereflerini kaybeder.
Allah, bu âlemde emeklerin karşılığını verirken, hiç kimsenin imanına bakmaz. (Necm 39).
Yazdıklarımı herkes anlamak mecburiyetinde değil.
Yanlış anlamaktansa anlamamak daha iyidir. Zorlamayın…
Bu kafa, bir gün “beyin cerrahisi” için de uzaktan açık öğretim programı açar.
Duâ; molekülü, yan etkisi ve reçetesi olmayan yegâne ücretsiz bir ilaçtır.
Gece, bedenin istirahatı içindir. Beyin için değil.
En çok kendimden korkuyorum!
Sen, istikballe ilgili endişelisin. Ben, istikbalin istikbaliyle ilgili endişeliyim!
Bu âlemde, kendimi bile kafama göre bulamadım…
Sırrımız, gen mahremiyeti ve maharetinde gizlidir.
“İkra’ Kitabeke!”(İsrâ 14), kendi genomumuzu okumamız için de, bir emirdir!
Organizma genin, kişilik konnektomun eseridir! Allah’ı tanımanın yolu, insanı okumaktan geçer!
Virüsler; bulaşmak ve üremek için yaşar, yaşamak için bulaşır ve ürerler!
Gen, hayalleri ve bilgiyi kodlayan, depolayan ve kuşaktan kuşağa nesiller boyu mesaj taşıyan esrarengiz bir moleküldür!
Sahte ve çakma bilim, yaldızlı kağıtlarla totaliter rejimlere destek verir. Totaliter rejimler de, sahte ve çakma bilim üretir!
Aptallığın gücü, bazen en büyük güçtür! Küçümsenmemeli…
Bilim, uzun soluklu bir mukavemet sporudur.
Vücudumuzun her hücresinde, nesiller boyu ilelebet varlığını sürdüren ve moleküler tarihimize ışık tutan, basit yapılı ancak çok kabiliyetli ve genetik materyal taşıyan antik-fosil virüs DNA’sı, hücre içi farklı proteinler üretip yeni virüsler oluşturabilmesi sebebi ile istikbalde de, varlık aleminde insanlığın hakimiyeti karşısındaki en büyük tehdittir.
İnsan “kader” ile kendi hatasını Allah’a yükleme gayreti peşindedir!
Öğrendiklerim hariç her şeyi öğrenmişim!
Frekans maddenin, bayt-bit sayısal bilginin, gen ise biyolojik ve kalıtsal bilginin yapıtaşıdır! Genlerimiz, kendi hedeflerine ulaşmak için, nesilden nesile at değiştirmek suretiyle bizi kullanmaktadırlar!
Tamamen frekanslardan müteşekkil bu kâinatta, hâfıza kapasitesi nâmütenâhî olan beyin, her şeyi frekans halinde kaydeder, hologram olarak canlandırır.
Herkesin asalet, şahsiyet ve haysiyetince düşünme, ifade etme ve yaşama hakkı vardır.
Hiçbir madde iptilâsının, rekabet kabul ermediği bir iptilâdır aşk! Aşk, hiçbir madde iptilâsı ile rekabet kabul etmez bir iptiladır!
Madde bağımlılığının tedavisi var. İnsan bağımlılığının asla…
Vicdansızın hayrı, nefsine sermayedir!
Kravatlı eşkıya ve haydutlar, maskeli balolarda…
Havlayan, taşa değmez!
Zeka seviyesi ile kullanılan kelime sayısı, doğru orantılı olarak birbirini etkiler.
“ÖL” değil, “OL” dedi.
Karıncanın haysiyetinin farkında olmayan, insanın ve hayatın farkında olamaz!
Bilimin geleceğinden eminim de, insanlığın geleceğinden emin değilim!
İnsanın zannettiği kendi değeri ile hakiki değeri, ters orantılıdır. Biri artarken, diğeri azalır! Tekebbür ve tevazu gibi…
Herkeste mevcut olan altı haslet, mes’ûl olduğumuz davranışlarımızı belirler. Bunlardan akıl, ruh ve vicdan rahmânîdir ve hayata fayda sağlamayı gaye edinir. Zekâ, nefis ve ego ise, şeytânî, kıskanç, hasûd ve bencildir.
Er ya da geç, âhı tutmayan mazlum, cezâsız kalan zâlim, ettiğini bulmayan hâin, iflas etmeyen mürtekip, fakir düşmeyen müsrif, kırılamayan kibir, rezil ve rüsvây olmayan şerefsiz, teşhis ve teşhir edilemeyen hırsız, tükenmeyen eğitimli cehâlet, çökmeyen hegemonya, yıkılmayan diktatörlük, başarılamayan imtihan, tükenmeyen borç, fethedilemeyen kale, girilemeyen gönül, bitmeyen yol, aşılamayan dağ, geçilemeyen nehir, katedilemeyen deniz yoktur!
Mecbûriyet yok… Lâkin anlamak için gayret gerek!
Bu huriler de olmasa, kimsenin namaz kılacağı yok!
Herkesi memnun etmeye kalkarsan, yolda kalırsın!
Sabah vaktindeki kalp atışlarını arttıran hızlı yürüyüş ve koşu gibi egzersizler, beyin aktivitesinde endorfin ve BDNF geninden sentezlenen beyin kökenli nörotrofik faktörde artışa, dolayısı ile nöron ve beden sağlığı, hızlı öğrenme, güçlü hafıza, performans, başarı, uyku düzeni ve bağışıklık sistemi için çok fayda sağlamakta, obezite, diyabet, alzheimer, anksiyete ve depresyona karşı koruyucu rol oynamaktadır.
Dinamizmin olmadığı sistem, kurum ve kuruluşlar, başarı bir yana, kokuşmaya, çürümeye ve yok olmaya mahkumdur.
İnsanlar(!) ekseriyetle, huzuruna, saadetine, sevdana, aşkına, bilgeliğine, ilmine, san’atına, gücüne, zenginliğine, kuvvetine, kudretine, hikmetine, irfanına, burhanına ve sırrına tahammül edemez, zarar verir ve düşman olurlar.
İfşa eyleme!
“Hicran” diye yazdığım mektuba, “Hicran” imzalı bir cevap geldi!
Aceleci değil hızlı, yavaş değil tedbirli ve temkinli, vehimli değil şüpheci, ihtiraslı değil meraklı, inat değil azimli, kıskanç değil gayretli, tereddütlü değil istikrarlı olmak gerek!
İlme ihânet eden sahte âlimin ilmine, zalim devlet adamının adaletine, cahil yöneticinin icraatına, liyâkatsız amirin kararına, vicdansız hakimin sözüne, yalana alışkının tövbesine, abdestsiz sofunun fetvasına, hercai kadının aşkına itibar ve itimat edilmez!
İnsanlığın ortak mirası bilim; lisanı matematik ve mûsıkîdir!
Cahiller beni anlamıyor. Okumuşlar nasıl anlasın!
Sırrının esiri olmak istemiyorsan, sus! Sırrın senin esirin olsun!
Mimari, mühendisliğin mûsıkîsi, mühendislik mimarinin notalarıdır!
Üreme hücrelerindeki genleri değiştirerek, insan genomunda kalıcı değişiklikler yapabilir ve “İnsandan Sonra”yı şekillendirebiliriz!
Tarihin tekerrürü, genomun tekerrürü, genomun tekerrürü, tarihin tekerrürü neticesidir.
Başarı, takdir değil taklit edilmektir!
Herkes kendi hayatını, kendi beyninde yaşar! İnsan; karmaşıklıklar yığınından meydana gelmiş basit, kompleks ve kompleksli bir muamma…
Hekim düşmanlığının en büyük sebebi, tıp fakültesini kazanamamanın kazandırdığı haset ve kıskançlıktır!
“Âkillik ve ariflik mertebesi”nin ilk basamağı olan “delirmek merhalesi”, dönen dolapları fark etmekle başlar!
Her bilginin, ihtiyaç duyulacağı bir gün vardır!
İçinde bulunduğum bu âleme o kadar yabancıyım ki, neredeyse kendimle bile hiç tanışıklığım yok!
Hep insanlığın geleceğinden bahsediyoruz da, gerçekten insanlık gelecek mi?
Ölme! Ölürsen, ölüm de ölür!
Havlayana taş atmam!
ACELE EDİYORUM! Bu alemde benim esas gayem, nefes aldıkça öğrenmek ve öğretmektir. Bildiklerimin ve tecrübelerimin tamamını aktarmaya, ömrümün kâfi gelmeyeceği endişesi ile acele ediyorum.
Mozaikleşen taşların matematiği, tarihi hakikatlerin sırrını ifşa eder!
Edeb hasta olunca, tıp kötü yola düştü! Biyometrik dijital veri bankerlerinin esas hedefi, beyinlerdir!
Sen, farkında olmasan da, birileri senin farkında…
Bu toplum, hala hastasını tedavi edecek doktor, ameliyat edecek cerrah bulabiliyorsa, hekim milletinde de bir problem var demektir! Mükemmelin yolu, hata aramaktan geçer!
Maziyi de, istikbali de bilim insanları yazar!
Bir insanı, fakirlikten kurtarmak mümkündür de, insanın içindeki fakirliği kurtarmak mümkün değildir!
Hayatı öğrenmek için insanı okumak gerek!
Bilim, aklın ve mantığın sihridir!
Siyasallaşan din, din olmaktan çıkar!
Hekimin filozof, cerrahın da hem filozof hem de sanatkar olması ilahi bir lütuftur!
Meramı olan, edebsizden de edeb öğrenir!
Bilim, bilinmeyeni bilmekten ve bildirmekten doğan hazzın bilincinde olanların düştüğü, heyecanlarla süslü çileli bir yoldur.
Bilgisayar ve sistem biyolojisi mühendisliği! Özellikle tıbbi araştırmalarda canlı denek ihtiyacını azaltan ve deney süresini kısaltan, istikbalin mühendisliği; protein, molekül ve DNA mühendisliği! Herkeste çeşit çeşit maskeler…
Hay Allah! Bütün Tanrılar ölmüş!
Uyanıklık uykusu, en korkunç uyku! Aşk olsun uyanabilene…
Bilim, mukavemet sporudur!
Kelimenin manası tek başına bir katre iken, cümle içinde umman olur!
Büyük icadlar, genelde küçük fikirlerin mahsülüdür!
Nasıl? Değişiklik fark ettiniz mi?
Güftesi bana, bestesi Dilber Altınar Kılıçarslan Hanımefendiye ait, Uşşak makamındaki bir eserimizle beyinlerinize su serpelim!
El güler, alem güler hep, kehkeşan ağlar bana,
Göz yaşım ummana benzer, asuman ağlar bana,
Çaresiz bir derde düştüm, kimse bilmez çareyi,
Ben de bir “Ben” var ki durmaz, her zaman ağlar bana.
5 yorum
Her aformiza ayrı bir beyin fırtınası niteliğinde, son derece düşündürücü ve ufuk açıcı. Aydın hocamızın entelektüel enerjisi gerçekten muhteşem.
Nazar değmesin!
Teşekkür ediyorum Efendim
Hocam, Cenabı Allah iki cihanda aziz eylesin sizi İnşallah.
Full ilim adamı.
Tatmin edici sohbeti, derin ilmi, konuları kıyaslayarak anlatılması, velhasılı her konuda müthiş bir bilim insanı.
Ayetler ışığında olayları açıklama dehasına da hayranım.
Rabbim sayılarını çoğaltsın, hayırlı ve uzun ömürler versin.