Türkiye, jeostratejik bir coğrafyada tarih boyunca kültürel geçişleri yaşayan ve yaşatan bir ülke.
Silah kaçakçılığını, bu ülkeyi köprü olarak kullanıp dünya silah ticaretini kontrolde tutmak isteyenler var.
“Kapkaç” ticaretini örgütleyerek yeni bir sektör (!) oluşturmaya çalışanlar var.
Evleri soymayı profesyonelce örgütleyerek, nakit para ve altın ticaretini organize edenler var.
Askerlerimizi meşgul etmeyi amaçlayan ve sınırlarımızda zafiyet oluşmasına ortam hazırlamayı düşünenler var.
Kıbrıs’ta seçilen yeni Cumhurbaşkanı ile Anavatan hükümeti arasında Avrupa Birliği’ne giriş misyonu arasında çelişki tohumlarını yeşertmeye çalışanlar var.
Müslüman aydınların kollarını bağlayıp başka dinden olanların hareket kabiliyetini arttırmaya gayret edenler var.
Üniversitelerde bilim üretmenin önündeki engelleri destekleyen çabalar var.
Tüm uygarlıkların dinamiği olan kurumsallaşma çabalarını dinamitleyen anlayışlar var.
Türkiye’nin dost ülkelerle olan diyaloğunu demokratik ilkeler dışında geliştirmek isteyen sektörler var.
Çalışan ve işleyen beyinlerin, milli üniversiteler akışını engelleyen sıradan bahane uydurmakla görevliymiş gibi fonksiyon icra eden odaklar var.
Yurtdışında doktora yapan kadroların ülkemizin kalkınmasında öncülük yapmalarını engelleyen bürokratik tıkanıklıklar var.
Bütün bu “ahval ve şerait” içinde yangın çıkartma ile görevli “bayrak yakma” meşalesini taşıyanlar var.
İşte tam bu aşamada “oyunu bozma” görevi hepimize düşüyor.
Yerli işbirlikçilerin, yukarıda sayılan ve yaşanan durumları yabancı örgütlerle kotarmalarını–bozma ferasetini gösterme başarısı.
İşte stratejik karar:
“Devletin istihbarat ve kolluk güçlerinin kotaracağı bu işlerden hepimizin el çekmesi”dir.
Ve hiçbir tahrik edici sosyal olaya halkımızın ferasetle düşünüp prim vermemesi ve çözümü devletin istihbarat ve kolluk kuvvetlerine emanet etmesi, hem çözümü sağlayacak hem de milletimizi 21. asrın önder ülkesi olmaya taşıyacaktır. Birlik ve dirlik için bunu başarmalıyız.
Ve başaracağız!
26
önceki yazı