(tababet san’atının icrası ile geçen 33 yıl / anı 7)
Fakülte 5’de “küçük stajlar” dediğimiz stajlardan biri de Ortopedi ve Travmatoloji idi. O yıllarda derslerimize üç profesör gelirdi.
Zeki Korkusuz hoca ile ilgili hatırıma nedense bir şey gelmedi. Yalnızca Hekimler Birliği Vakfı Yurdu toplantı salonunda bir kez konuşmasını dinlediğimi hayal meyal hatırlıyorum.
Güngör Sami Çakırgil hoca ise ağzından hiç eksik etmediği sakızını çiğneyerek (sonradan rahatsızlığı nedeniyle kullandığını duymuştum) derse selamsız sabahsız sessizce gelir, hiçbir şey söylemeden ve kimseyi kâle almadan dersini anlatır ve yine geldiği gibi sessizce sınıfı terk ederdi. Öyle ki, ancak sınıf sessizliğe büründüğünde gittiğini anlardınız.
Rıdvan Ege hoca ise canlı, renkli, konuşkan hali ile derste hepimizin ilgisini çekmeyi başarırdı. Hafif peltek tatlı bir üslûbu ve babacan bir tavrı vardı. O yaşına rağmen gençleri cebinden çıkartacak bir hareketliliği, enerjisi mevcuttu. Eşi Prof. Dr. Binnaz Ege hanımefendi de Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kürsüsü hocalarından biri idi ve 4. sınıfta derslerimize girmişti.
Staj bitiminde Rıdvan hocadan sınava girecek bir grup öğrenci arasında ben de vardım.
Hocanın odasında hep beraber sınava girdik ve her birimize sırayla çeşitli sorular sordu. Bazısını bildim, bazısını bilemedim. Sınav bitiminde hepimize sonucu bilahare açıklayacağını belirtti.
Ben beklemedim; zira sınavım iyi geçmemişti, kalmayı bekliyordum ve bütünlemeye kalmayı da kabullenmiştim.
O hâlet-i ruhiye ile İbn-i Sînâ Hastanesi’nden çıkıp Morfoloji binası kantinine doğru yürüyordum. Eve gitmeden önce arkadaşlarla çay içip biraz laflamayı düşünüyordum.
Birden arkamdan birilerinin seslendiğini işittim. Dönüp baktığımda, sınava birlikte girdiğim stajyer arkadaşlardan biri dedi ki; “Yahu İrfan, seni bulmak, yetişmek için ardından koştuk. Hoca bizi gönderdi. Çabuk Rıdvan Hoca’nın yanına git, seni bekliyor”.
Döndüm ve hocanın odasına gittim. Beni bekliyordu. “Gel bakalım İrfan, herkes hakkında karar verdim fakat senin sınav sonucun hakkında bir türlü karar veremedim, ortada kaldım. Bu nedenle karar verebilmek için sana ilâve birkaç soru sormak istiyorum.”
Oturdum, hoca birkaç soru daha sordu, bilgim ölçüsünde cevap vermeye çalıştım çat pat. Dedi ki, “Buraya kadar geldin, bu saatten sonra seni bırakamam, stajı geçtin, hadi gözün aydın”. Teşekkür edip çıktım.
Bir anda moralim yerine gelmiş, her şey tersine dönmüş, yoluna girmişti.
O sevinçle yine Morfoloji öğrenci kantinine gidip olan biteni arkadaşlarla paylaştım.
Bu hadise beni o kadar etkiledi ki, son sınıfta yani intörnlük dönemimde isteğe bağlı küçük cerrahi branşlar içinde çalışmak için ortopediyi tercih ettim. Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) tercihlerim arasında bile ortopedi ilk sıralarda idi.
Neden etkilemesin ki; her fırsatta kendini öven, öğrencileri muhatap bile almayan, hatta onlarla eğlenmekten haz(!) bile alan hocalar da yok değildi. Hatta onlardan birinin bir sınav hikâyesi epey meşhurdu öğrenciler arasında ve dilden dile dolaşırdı. Genellikle sınava giren öğrencileri sorduğu zor sorularla bunaltıp bütünlemeye bırakan hoca, yine bir grup stajyeri sınava almış. Nefrolojinin en zor konularından olan asit-baz dengesinden girip sıvı-elektrolit tedavisinden çıkmış. Haliyle stajyerler kem küm edip bozum olmuşlar. Fakat sınav sonunda hoca demiş ki, “hepinize yüz veriyorum”. Herkes şaşırmış ve sevinmiş. Ve ardından hoca eklemiş, “şimdi çıkın dışarı ve kendi aranızda paylaşın!”.
Rıdvan Hoca ‘on parmağında on marifet var’ denilen kişiler arasında idi. Ankara Tıp Fakültesi’nde en çok kitap yayınlayan ve editörlük yapan kişi idi. Bu kitaplardan biri olan 1996 yılı basım tarihli “Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 50. Yılı” kitabını Antıp Yayınları arasında görmüş ve almıştım. Hâlâ da bu kitap kütüphanemde mevcuttur.
Balgat’ta kurduğu ve uzun yıllar çalışıp yönettiği İlk Yardım ve Travmatoloji Hastanesi, çok sonraları yenilenen haliyle Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Araştırma ve Uygulama Hastanesi oldu ve onun anısına izafeten hocanın adı verildi.
Bu anı vesilesiyle artık aramızdan ayrılmış ve ahirete irtihal etmiş üç hocamı da, diğer bütün hocalarım gibi sevgi, saygı ve rahmetle yâd ediyorum.
Böyle kıymetli hocaları tanımak şansına ve mutluluğuna erişmenin, onlardan ders dinlemiş ve çok şey öğrenmiş bir öğrenci olmanın bahtiyarlığı da yanımıza kâr kaldı.
KAYNAKLAR
* https://www.hurriyet.com.tr/gundem/hoca-camide-olur-sozuyle-bakani-kizdirdi-3709429
2 yorum
Bu anının ve bu sitede yayınlanmış diğer anıların gözden geçirilmiş son hallerinin ve ayrıca yayınlanmamış birçok anının yer aldığı ve bir yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığım kitabım “BENİM YOLUM / Tababet San’atının İcrası İle Geçen 33 Yıl”, 08.12.2021 tarihinde okuyucu ile buluştu. Kitap 378 sayfa olup Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık (KDY) yoluyla yayınlandı ve kitapyurdu sitesinde satışa sunuldu. Kitabı incelemek ve edinmek isteyenler için internet adresi; https://www.kitapyurdu.com/kitap/benim-yolum/602498.html
“BENİM YOLUM – Tababet San’atının İcrası İle Geçen 35 Yıl” KİTABIMIN “GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ VE İLAVELİ 2. BASKI”SI ÇIKTI.
İKİNCİ BASKIYA ÖN SÖZ’Ü OKUMAK İÇİN;
https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2023/09/benim-yolum-tababet-sanatnn-icras-ile.html