Tıp fakültelerinden, ismi lazım değil birinde, kadın doğum kliniğinde iki öğretim üyesi ultrason cihazını, ‘önce ben kullanacağım’ diyerek yumruk yumruğa kavga etmişler. Sonuçta birbirlerini darp ederek yaralamışlar. Daha sonra da karakolluk olmuşlar. Kimin kimi dövdüğünden çok daha önemlisi, öğrencilerine örnek olacak olan hocaların bu duruma düşmeleri. Ne acı!!! Diğer öğretim üyeleri dehşet içinde, elleri ayakları soğumuş, belki yıllardır görev yaptıkları fakültelerine ayakları geri basa basa gidiyorlar. Vatan bu arkadaşlardan, öğrenci, asistan eğitimini, bilimsel araştırma yapmalarını, proje üretmelerini beklerken düştükleri hallere bakın.
Olayı ben de internetten okudum. Değişik yahoo gruplarında meslektaşlarımız görüşlerini dile getirdiler. Kimsenin avukatlığına soyunacak değilim. Sadece olayı ve sebebiyet verenleri kınıyorum. O kadar.
Benim burada üzerinde duracağım, asıl konu olan, olayın maddi yönüdür. Olay, tamamen özel hasta bakımından çıkmıştır. Fakültelerde tam gün görev yapan öğretim üyeleri, mesai dışı özel muayene ve ameliyat yaparak, ek bir gelir elde ediyorlar.
Hükümetimiz; milletvekili, asker, polis, maliyeci ve hakimlerin maaşlarında artışlar yapıyor. Maalesef öğretim üyeleri ve öğretmenlerin maaşlarına dokunmuyor. Yargıtay başkanı, adli yılın açılış konuşmasında ‘hakimler o kadar az maaş alıyorlar ki vicdanla cüzdan arasında bocalıyorlar’ tarzında sözler söylemedi mi? Tüm medya günlerce yazdı. Başkan dolaylı olarak sözü, ‘siz zam vermezseniz hakimle savcılar da -benim memurum işini bilir- örneği gibi işlerini bilirler’ demeye getirdi. Ben konuşmayı şöyle yorumladım: Arkadaş maaşı yetmeyen hakim rüşvet alır, hal böyle olunca da adaletin terazisi şaşar. Adalet Bakanı da böyle yorumlamış ki, alelacele zam paketi hazırlanarak Meclis’ten bir çırpıda geçiriliverdi. Şimdi bir hakim en az 4.000 YTL, bir profesör 2.000 YTL, yani yarısı kadar maaş alıyor. General ve albay maaşlarını hiç yazmıyorum. Merak edenler araştırıp sorarlar.
Polisin, hakimin, elçinin, bakanı var. Maalesef üniversitelerin ve öğretim üyelerinin haklarını hükümet içinde savunacak bir bakanları bile yok. YÖK ve üniversitelerin, sadece bütçeleri Milli Eğitim Bakanlığı’ndan geçiyor. Hepsi o kadar. Milli Eğitim Bakanları da kendilerini ilk ve orta öğretimin bakanları olarak görüyorlar. Milli Eğitim Bakanı’nın öğretmen maaşları konusunda bile kılı kıpırdamıyor. Hocaların maaşlarını mı savunacak? YÖK, hükümetle kavgalı. Hocalar da maalesef ‘daha fazla nasıl kazanırız?’ tasasına düşmüşler. Kavga da ederler, illegal işler de yaparlar. Turgut Özal, başbakanlığı sırasında, ‘benim memurum işini bilir’ dememiş miydi? Sayın Yargıtay başkanımız da bir güzel yolunu göstermiş.
Vicdanla cüzdan arasında işlerinize bakın arkadaşlar. En çok hastaya siz bakın, en çok ameliyatı siz yapın, en çok döneri siz alın, başkalarına engel olun, dirsek atın, gerektiğinde yumruk atmaktan bile geri kalmayın!
Üniversitelerde zelzele oluyor zelzele. Bilmem sesimizi duyan var mı? Üniversiteleri ve öğretim üyelerini bu hallere düşürenler utanmalı.