"Kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz
"
Geçtiğimiz hafta 2 Aralık tarihinde "Dünya AIDS Günü"nü idrak ettik
Verem Haftası, Kanser Haftası vs. varken bırakın dünyayı kırıp geçiren "Asrın Vebası"nın da bir günü olsun. Bazıları buna "Asrın Vebası" denmesinden rahatsız oluyormuş "Umurumda değil!" Onlar fahişeye fahişe, homoseksüele homoseksüel denmesinden de rahatsız. Birincisine "para karşılığı seks yapan" , ikincisine de "farklı cinsel tercihi olanlar" dememiz gerekiyormuş. "Başka derdiniz var mı?" Bence kibarlığımızdan birincilerini 6 harfli, ikincilerini 4 harfli bir kelime ile çağırmadıklarımıza şükretsinler.
AIDS günü bana (aslında sadece bana değil, pek çok kimseye) nedense hemen, onların deyimiyle "farklı cinsel tercihi olanları", yaygın bilinen şekli ile de homoseksüelleri hatırlatıyor. AIDS konusuna ve bunun etrafında dönen bazı komedilere daha sonra değinmek üzere, bu hafta şu homoseksüellik üzerine sesli düşünmek istiyorum.
Kanaatimce artık bilim adamları ön kabullerini ve ideolojik saplantılarını bir tarafa bırakıp bu homoseksüellik üzerine bir ortak görüş ortaya koymalılar. Bu oldukça önemli, çünkü birileri kendilerini 3. cins ilan etti, biyologlar, genetikçiler, endokrinciler ve diğer tıp branşlarındaki bilim adamları da buna ses çıkartmadan öylece bakakaldı. "Madem 3. bir cinsiyet vardı, bizi yıllarca "sadece 2 cins vardır, o da kadın ve erkektir’ diye uyuttunuz be hey bilim dünyası?" diye sormazlar mı adama (veya kadına)? "Eğer böyle bir şey yoksa ne diye sustunuz kaldınız?" "Bakın beğenmediğiniz din adamları (Müslüman, Yahudi, Budist ve Hıristiyan) açık açık tavrını ortaya koydu. Yok öyle bir şey! Tanrı insanı bir erkek ve bir dişiden yarattı. Geçmişte bu sapıklığa düşen kavimleri de helak etti’ diye kesip attı."
Bilim adamları, modernlik adına, medeniyet adına, siyaseten yanlış bir laf etmiş olmamak adına, din adamları ile aynı söyleme sarılmış olmamak adına lafı geveleyip duruyorlar. Bilim adamları böyledir. Onlar daha yumurtanın kolesterole etkisi üzerinde, sünnet olmanın penis ve serviks kanseri üzerine etkisi konusunda, hatta son haftalarda gördüğümüz üzere domuz gribi aşısı üzerinde bile anlaşamıyorlar. Bakmayın benim beklentimi yüksek tuttuğuma; Bundan 10 yıl önce İngiltere’de mini etekli homoseksüel bir erkekle aynı sınıfta ders almış, öyle’ olduğunu bilemeden bir lezbiyen kızla arkadaş olmuş (yani sadece sınıf arkadaşı) birisi olarak bilim adamlarından bu konuda ortak bir noktaya varmaları konusunda hiçbir ümidim yok. Hele ki bilimi Batı Avrupa ülkeleri, özellikle de İngilizler ve Fransızlar domine ettiği müddetçe.
Benim derdim etikçilerle ve ahlak felsefecileriyle. Bu insanlarla ilişkimiz nasıl olmalı? Onları kendilerini kabul etmemizi istedikleri gibi kabul edecek miyiz, yoksa hastalıklı’ (veya sapık’) bireyler olarak mı göreceğiz? Onların da okullara ve iş yerlerine diledikleri kıyafet ve takılarla gelip, ilgi duyduğu’ cinsiyetteki kişiye ortalık yerde sevgi gösterisinde bulunmasını normal mi karşılayacağız? Karşı komşumun evini bir homoseksüele kiraya vermesine tepki gösterme hakkına sahip miyim? Ya 5 yaşındaki oğlum bana, "Baba karşı dairedeki abi neden etek giyip, makyaj yapıyor?" diye sorarsa ona nasıl cevap vermeliyim?
Bu ve benzer soruları çoğaltmak mümkün. Maalesef üzerinde fazla konuşulmayan bu konuyu en azından hekimler bütün açıklığı ve keskinliği ile tartışabilmeli. Bu insanlar var ve aramızda. Eğer bunlar normal’ ise yani 3. cins diye bir şey varsa ve farklı cinsel tercihler’ mümkünse yukarıdaki soruları sormak bile muhal. Ama eğer böyle bir şey yoksa, yani onlar hasta’ veya sapık’ ise o zaman da bu tür hastalara’ veya böyle sapıklara’ nasıl davranmamız gerektiği üzerinde tartışmalıyız.
Bu tartışmayı seviyeli bir şekilde yürütecek düzeyde ve sayıda hekim, biyoetikçi ve ahlak felsefeci ülkemizde var mı? Bence var
Yazı boyunca sorduğum sorulara benim cevaplarımı merak edenler için: Aslında benim ne düşündüğümün hiçbir önemi yok, ama yine de hepsine birer cevabım var. Merak edenler e-posta yazıp sorarsa memnuniyetle cevap yazarım.