Günümüzde en çok gereksinim duyulan değerlerden biri olan hoşgörü; bir kimsenin kasıtlı ya da kasıtsız karşı tarafa maddi/manevi zarar verebilecek eylemlerde bulunması durumunda, zarar gören tarafın bunu müsamaha ile karşılaması, buna katlanması, bunu görmezden gelmesi anlamlarını taşımaktadır. Hoşgörü aynı zamanda, kendimizin ve çoğunluğun görüşlerine aykırı düşen görüşlere sabır göstermektir.
Sağlıklı insan davranışlarından biri olan hoşgörü; beşeri ilişkilerin temelini oluşturur ve insan ilişkilerini düzenleyen bir işlev görür. Günümüzde çoğu olayların hoşgörüsüzlüğe dayandığı, iletişimsizlikle birlikte şiddet olaylarına da neden olduğu bilinmektedir. Evde, trafikte, sokakta, okulda, iş yerinde bu yüzden ortaya çıkan anlaşmazlıkların cinayetle sonuçlandığı haberleri hemen hemen her gün görsel ve yazılı basında yer almaktadır.
İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özellik, toplum bilincine sahip olmalarıdır. Toplum olarak yaşamak, beraberinde güzellikleri ve güçlükleri paylaşma, birbirine insanca davranma, yardımlaşma gibi değerleri kazandırır. Bu sayede insan kendisini huzurlu, güvenli ve mutlu duyumsar. İşte böyle bir dünya için hoşgörü, olmazsa olmazların en başlarında gelir.
Bilindiği gibi, dinimiz de hoşgörüyü telkin eder ve insanları olduğu gibi kabullenmeyi ve kusurunu yüzlerine vurmamayı emreder. Hazreti Muhammed’in “Hoşgörülü ol ki, sana da öyle davranılsın.” söylemi de bunun kanıtıdır. Diğer dinlerde de hoşgörü ile ilgili aynı görüş egemendir.
Pek çok ünlünün de konu ile ilgili düşüncelerini veciz söylemlerle dile getirdiği bilinmektedir. Öğretilerinde ve söylemlerinde hoşgörüye ağırlıklı olarak yer veren Mevlâna Hazretleri bunları yaşamına da geçirmiştir Bu yüzdendir ki Mevlâna hoşgörü ile neredeyse özdeşleşmiştir. “Gel, gel ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, yine gel. Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.”, “Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.” söylemleri Mevlâna’nın hoşgörü ile ilgili görüşlerini çok güzel yansıtmaktadır.
Diğer ünlülerden örnekler ise şunlardır:
• “Sevdiğinin kusurlarını hoş görmeyen, sevmiyor demektir.” Goethe
• “Hoşgörü en iyi dindir.” Victor Hugo
• “Hoşgörü, uygarlığın biricik sınavıdır.” Arthur Helps
• “Affetmek, geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar.” Poule Boese
• “Hoşgörü, başkalarının görüşlerini anlama yeteneği ve acı bir duygu beslemeden, anlayışlı bir tartışma arzusudur.” Machintosh
• “Hoşgörüsüzlük, insanın kendi davasına inanmasının bir kanıtıdır.” Gandhi
• “İnsanlığın kurtuluşunu sağlayacak en büyük erdem toleranstır.” H.Wilhelm Van Loon
• “Meyvesi çamura düşüyor diye ağaca mı lanet edilir?” Hölderlin
• “Toplumsal hayatta en yararlı erdem hoşgörüdür.” Dale Carnegie
• “Bu çağın gereği ortak bir din değil, çeşitli dinlere bağlı insanlar arasındaki karşılıklı hoşgörü ve saygıdır.” Gandhi
• “Gülümsemek iki insan arasındaki en kısa mesafedir.” Victor Borge
Hoşgörü, adı üstünde hoş olmayanı hoş görmeyi dikte ediyor. Diğer bir deyişle, “Hoş değil ama müsamaha et, görmezden gel, göz yum.” gibi mesajlar veriyor. Ancak hoşgörü, yapılan her türlü hareketin kolayca kabul edilip onaylanması değildir. Her ne kadar hoşgörü ile ilgili söylemler yanlışı, kusuru görmezden gelmeyi telkin etse ve hoşgörüyü bir erdem gibi gösterse de, bu yaklaşım bazen o davranışta bulunana ve hoş görene yarar yerine zarar getirebilir. Çünkü bir kimsenin hoş olmayan davranışları diğer kişilerin huzurunu kaçırabilir. Bunun o davranışta bulunana da zararı dokunmaktadır. Çünkü kişi bunu alışkanlık haline getirebilir. Bu yüzden hoş olmayan davranışlarda bulunanların konu ile ilgili düşündürülmesi ya da uygun bir biçimde uyarılması o kişiye bir yardımdır. Ancak bunu içtenlikle yapmak gerekir. Ayrıca, bu girişimin başarıya ulaşması ve kişiye beklenilen katkıda bulunması için öncelikle taraflar arası güven duygularının oluşması gerekir.