& Bireylerde asıl olan ilke dürüstlüktür.
& Dürüstlük, insan olma ilkesidir.
& Devletlerde asıl olan ilke Adalettir.
& DEVLET OLMANIN TEMEL RÜKNÜ ADALETTİR.
& Desene bireylerde doğruluk ve dürüstlük, Devletlerde adalet aranır.
& Doğruluk ve dürüstlük bir emanettir. Yalancılık bir hıyanettir.
& “ALLAH (CC) ADALETLE HÜKMETMEYİ EMREDİYOR.”
& Adalet mi? Yoksa bizim adalet mi? Hangi adalet?
& Bugün Dünyada adalet, insanlığın rüyası olmuştur.
& İnsanlar sığınacak bir liman, tutunacak bir dal aramaktadırlar.
& İnsan olma ilkesi Ey Adalet, Neredesin? Kiminlesin?
& İnsan ve devletlerin yegâne ilkesi dürüstlük ve adalettir.
& Adalet, Kur’ân’ın anayasal bir ilkesidir.
& Üst norm niteliğindedir.
& Yöneten ve yönetilenler arasında birincil emirdir.
& Allah adâletle hükmetmeyi emreder.
& Bu ilkenin ihlâli, anayasal bir ihlaldir.
& Bu ilkeyi ihlal edenler! her ne kadar dindar görünseler de ancak zulmederler.
& Adâlet, insanların sığınağı, mülkün temelidir.
& Adâlet, hükümlerde eşitliği ve dengeyi sağlar.
& Adaletin ilkesel yönü, bir yönüyle özgürlük, bir yönüyle eşitlik ve liyakattir.
& Kur’an, yönetimle ilgili bazı temel ilkeler getirmiştir. Bu ayetlerden görüleceği üzere “ قسط ” ve “ عدل ” kavramları geçmektedir.
& Kuşkusuz “ kısd ” ve “ adâlet ” kavramları müteradif olmadığı kanaatindeyiz.
& Adâlet, “Bire bir karşılık, denge, denklik, eşitlik” anlamlarına gelir.
& Kur’ân-ı Kerîm’de eşitlik adâleti, ” adl ” terimi ile ifade edilmiştir.
& İnsan hakları alanı; eşitlik, adâlet alanıdır. Eşitlik adâleti alanının istisnası yoktur. Dil, din, cins, ırk ayırımı yapılmaksızın bütün insanlar arasında, insan hakları açısından, tam bir eşitlik sağlanmıştır.
& Adâlet, bireylerin kanun önünde ve mahkeme kararlarındaki hükümlerde eşitlik anlamına gelmektedir.
& Can, düşünce, inanç, nesil, mülkiyet, eğitim gibi haklar eşitlik ilkesi gereği adl adâletinin konusudur.
& Herkes, dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
& Adalet gereği hiçbir kişiye ve zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
& Devlet organları ve idari makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
& İnsanlığın temel değerleri olan eşitlik adaleti, hakları içermektedir. İlahi adalet Sen misin ?
& Kısd sözcüğü ise “nasip, pay, kişiye hak ettiği payın verilmesi, ehil olması” anlamlarına gelir.
& Genellikle istihkak, liyakat ve oran adâleti ise “kısd” terimi ile ifade edilmiştir.
& Kısd adâleti, daha çok emânet olan devlet görevleri için kullanılmıştır.
& “Kısd” adâleti söz konusu olduğunda, mutlaka hak edilen bir görevden söz edilmiştir.
& Bu görevler emânet görevleri olup liyakat esasına dayanır.
& Bu görevlerde devlet varlığını devam ettirebilmesi için sosyo-politik kararlar da vermişlerdir.
& Kısdsız adl, doğru yoldan sapma anlamını gelir.
& Kısd alanında adl uygulamak doğrudan doğruya zulümdür.
& Bu sebeple; istihkak ve liyakat adâletine riayet edene “muksıt / adil“, bu adâlete riayet etmeyene ise “kaasıt / zalim” denilmektedir.
& Görüldüğü gibi emânet görevlerde ise kısd adâleti geçerlidir.
& Kısd adâleti daha genel olup adl adâletini de kapsar.
& Devlet görevlerinin her biri emânet görevler olup, birer kısd adâleti esası gözetilmelidir.
& Bu görevler emânet görevler olduğundan emânet sahibinin istediği ilkeler doğrultunda atamalar yapılabilir.
& Ancak bu atamalarda, liyakat ve ehliyet esas olmalıdır.
& Bütün mesele hangi görevlerin emânet, hangi görevlerin adl kapsamına sokulması gerektiğinde yatmaktadır.
& Emânet görevler, liyakat ve ehliyet sahibine verilmezse, bir toplumun geleceği ve yarınları kaybedilmiş olabilir.
& Adl adaleti gereği, eşitlik eğitim ve meslek seçimi gibi temel haklarda ve hukuk kurullarının uygulanmasında, kanun önünde eşitlik anlaşılırken; emanet görevlerde liyakat esası hâkimdir.
& ADALET, İNSANLARIN EHLİYET VE LİYAKATINI ESAS ALAN GÖREV ADALETİDİR.
& Bu alanda halka başvurma meşveret, seçim, temsil yeteneği gibi ilkeler esas alınmıştır.
& Desene Dünyada bu adalet terazisi de bozulmuş, malzeme de kokmuştur.
& Kokmuş referans tuzu, aşiret ve kabile gücü, adalet terazisinin milini kırmıştır.
& Bugün dünyada güç, adaletin yerine geçmiştir. İnsanlar adeta ilahi adaletin tezahürünü beklemektedirler.
& Bugün Dünyada, sömürü düzenleri, hak kayıpları, makam ve mevki işgalleri, leş odakları, kabeyi tavaf eder gibi kutsalları da kullanarak bâtılın safında askerlik yapıyorsa; Dünyamızda sürü halinde gezen bu mafya çetelerinden insanlık daha çok çekecek demektir.
& Arka sokaklarda ağlayan, umutlarını kaybeden, adaleti bekleyen ve ah edenlerin sesleri duyulmayacaktır.
& Müslümanın asli görevi adil bir dünya kurmaktır. Kendisine adil olamayan Müslümanın, başkasına adil olması beklenemez.
& İlahi adaletin telini ve milini kırdılar, kutsal değerlerimizi zedelediler, kendilerini de yalancık emziklerle avuttular.
& Bir leş uğruna Ya Rab ne güneşler batıyor.
& Bu ne yağmurdur Ya Rab, sığınaklar su doldu, şemsiyeler kırıldı. Adaletin bu mu Dünya?
& DESENE HAK VE GÖREVLERDE TAKSİMATTA DA SINIFTA KALDIK.
& İlahi çağrının toplumsal hayatta tek hedefi vardır ki o da adalettir. Allah’ın sözü haktır ve hukukta hakkın çoğuludur. Bütün Peygamberlerin asli görevi hukuk (şeriat) mücadelesi vermektir. Her insanın da asli görevi hukuk mücadelesi vermektir. Hukukun özü adalettir. Bir saatlik adaletle hükmetmek bin rekâtlı namaza yeğdir. Müslüman mahza adalettir. Sorumlu bir bireydir. İnsanlığın ana direği adalettir. Bir çadırın ana direği nasıl ki orta direği ise İslam dininin de ana direği adalet direğidir. Hemen bütün devletler “adalet mülkün temelidir” ilkesini düstur edinmişlerdir. Adaletin pek çok niteliği bulunmaktadır. Dağıtıcı, denkleştirici, sosyal, hakkaniyet gibi pek çok adalete türleri bulunur. Yer ile gök, adaletle ayakta durur. Devletler de adaletle ayakta durur. Adile bir insan Everest tepesi kadar onurlu, arş kadar yüreklidir. Adalete selam duran genç yiğitler, meydanlar sizlerindir. Karanlıklar, sizinle aydınlanacaktır. Adalet meşalenizi yakıp karanlık yolları aydınlatmalısınız.
& GELİN ADİL BİR DÜNYA KURALIM…HEYHAT…
& Akasyalar açarken, arılar bal yapamaz oldu.
& Çiçekleri koklarken, vicdanları kanatanlar oldu.
& Don mu vurdu bağlarıma? Meyve vermez oldu bağlar…
& VAH ÜLKEM VAH… SULARINI KİRLETTİK…İLKELERİMIZİ KAYBETTİK…TOPRAĞINA TÜKÜRDÜK.DUYGULARIMIZI, ÖZLEMLERİMİZİ YİTİRDİK.
& Yarınlara hasret kaldık. Hep bekledik ama Güneş hiç doğmadı. Bahar geldi, yaz geldi sandık ama biz hâlâ karda, kışta kaldık… Milletçe üşüyoruz.
& VAH MEMLEKETİM VAH… Nerede ilken? LİYAKAT…EMANET…ADALET VE ŞÛRÂ…
& Fırtınalar saçaklarımızı, dalgalar kıyılarımızı dövüyor artık…
& İNSAN KALBİNİN SIĞINDIĞI EN BÜYÜK LİMAN ADALETTİR.
& Tarihten bugüne adalet yetim, hukuk mahkumdur. Bugün insanlık her kuvvetliyi alkışlamadan usanmamıştır. Kuvvetlinin adını da hukuk koymuştur. Onu da kutsal bir örtüyle örtmüştür. Desene bugün hakkı isteyen hâkim bile zülüm görür olmuştur. Hakkı çiğneyen zalime adeta adalet terazisi verilmiştir. Unutma ki dünyada her şey faniliğe koşuyor. Hukuk ve onun özü adalet, çoktan ölmüş gibi duruyor. Hayat, beden ve sağlık da bürgün mutlaka ölecektir.
& Bugün İslam Dünyası en karamsar, en çaresiz dönemlerinden birini yaşıyor. Ruhlar adeta birbirinden ayrılmış, içten içe birbirlerine savaş ilan etmişlerdir. Artık ne camide cem olmaları ne cumaları ve bayramları ne de hac ibadetleri ruhi birlikteliklerini sağlamıyor. Bunun tek sebebi vardır. O da ahlaki ilkelerin yozlaşmasıdır. Batılın hak, hakkın batıl görülmesidir. Oysa bugün Müslümanlar geleneksel ve ilahi emir olan ibadetlerine titiz davrandıkları halde bu birlikteliği sağlayamadılar. Desene bugün insan vicdanı ve ruhu adeta esir alınmıştır. Düşünmeyi günah sayan bir toplum oluşmuştur. Keza sefaleti din sayan taassup yoluna girilmiştir. Sürü kültürü tekrar hâkim yapılmıştır. Kalbe ok atılıp her vicdan kirletilip, yaralanmıştır.
& İnsanların ruhuna esaret zinciri vuran din adamları böyle hürmet gördüğü sürece İslam Dünyası bu sefaletten kurtarılamayacaktır. Bugün her türlü şer ve fitne kendisini mübarek göstermektedir. Her biri başka bir şerri yemekle kendisi kilo alıp büyümektedir. Bu sözde bazı din adamlarımız adeta cenneti parsellemişlerdir. Dini hayatı sadece maddeye, şekil ve hareketlere büründürmüşlerdir. Şekil vardır fakat ruh ölmüştür. Bir kısım insanlar da ruhlarını kaybetmişlerdir. Günlerini mevlit, dua, mukabele ve kasideyle geçirmektedirler.
& Müslümanların kıldıkları namazlar, kendilerini kötülükten alıkoymuyor. Kendisi için istediğini kardeşi için isteyecek kadar ibadetlerinin de yaptırımı yoktur. Bugün bunun için haksızlık, hukuksuzluk altın çağını yaşıyor. Ayaklar baş, başlar ayak olduğu bir tolumun kıyameti çoktan kopmuştur. Bunlar, istidat ve çıkar odaklarının oyuncağı olmuşturlar. Bu tür davramışlarla münafıklığa prim yaptırırlar. Onurlu insanın yetiştirilmesi bu anlayışla da mümkün olamamıştır. Bugün insan sefil bir varlık haline gelmiştir. Nefsinin ve midesinin kölesi olmuştur. Desene onurlu insan için beden ve ruhunun birlikte nikâhı gereklidir.
& GELİN ADİL BİR İKTİSADİ DÜZEN KURALIM
& ADİL BİR SOSYAL DÜZEN KURALIM.
& ADİL BİR İDARİ DÜZEN KURALIM Kİ ADİL BİR DÜNYA DÜZENİNE UMUT OLALIM. SAYGILARIMLA. Prof. Dr. Hadi SAĞLAM-(Hukuk /İktisat/ İlahiyat)