İnsanlar için bir söz vardır; “Huylu huyunu teneşirde bırakırmış.” derler. Bilmem kurumlar için bunun muadili ne olabilir. Herhalde söz konusu bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK) olunca bu deyimi “Huylu STK huyunu seçim sandığında bırakırmış.” şeklinde dile getirmek uygun olur. Evet, doğru tahmin ettiniz; yine TTB’nin Türkiye’deki hekimleri temsilen yaptığı bir icraatından bahsedeceğim.
Daha önceki yazılarımdan hatırlayanlar vardır; ‘Bizim TTB’nin ‘kankası’ (Kanka: Yakın arkadaş; dost) olan 3 STK var. DİSK, KESK ve TMMOB. Bunlar, nerede bir hükümet karşıtı eylem var, alır ellerine pankartı koşarlar. Eylemin konusu çok önemli değildir, önemli olan ‘yoldaşlık’tır (Yoldaşlık: Yol arkadaşlığı). Bu ‘eski tüfekler’ (Eski tüfek: Çok tecrübeli kişi veya kurum.) belli aralıkla Güneydoğu’daki terör olaylarını bahane ederek basın açıklaması yaparak bir yerlere (Bu yerin neresi olduğunu ben de bilmiyorum!) mesaj göndermeyi de ihmal etmezler.
15 Eylül 2010 tarihinde bu 4 ‘kafadarlar’ (Kafadar: Aynı kafa yapısına sahip kişi veya kurum.) terör örgütünün ‘sözde eylemsizlik’ kararından bahisle “Türkiye’nin Öncelikli Gündemi Barışın Egemen Kılınmasıdır” başlıklı bir basın açıklaması yayımlamışlar. ‘Bizim TTB de doğal olarak sayfasına bunu koymuş. Tabii, bir STK’nın seçmenlerini ve meslektaşlarını icraatlarından haberdar etmesinden daha doğal bir şey olamaz. Değerli okuyucularımı TTB sayfasını ziyaret etme zahmetinden kurtarmak için basın açıklamasını aynen aşağıya alacağım. Önce TTB’mizin ne düşündüğünü görelim, yorum ondan sonra.
“Türkiye demokratikleşme sürecinde bir kez daha kritik bir dönemeçtedir. Toplumsal talepler ve halkımızın demokratikleşme yönündeki beklentileri ancak ülkede barışın dilinin hakim olması, sorunların üzerine diyaloğu, katılımı öne çıkaran bir yaklaşımla karşılanabilir.
Türkiye yapısallaşmış savaş ve çatışma koşullarında başta can kayıpları olmak üzere maddi manevi ağır bedeller ödemiştir. Soruna yönelik askeri çözüm yaklaşımlarının geçersiz olduğunun defalarca kanıtlanması dışında hiçbir olumlu sonucu olmayan çatışma ortamından Ülke bir an önce çıkarılmalıdır. Ancak bu yakıcı ihtiyaca karşın akan kan durmamaktadır.
Bu nedenle şu anda yaşanan “eylemsizlik” sürecinin devam etmesi ve barış ortamının kalıcı bir hale getirilmesini önemli buluyoruz. Sorun ancak kalıcı bir barışın yaratacağı güven ortamında tartışılabilir ve çözüme kavuşturulabilir.
Barış ortamının kalıcılaştırılması ise siyasi iktidarın toplumsal gerilimi azaltmak yönünde bir iradeyi ortaya koymasıyla mümkün olacaktır. Bu doğrultuda operasyonlar durdurulmalı, alınan “eylemsizlik” kararı devam ettirilmeli, silahlar mutlaka susturulmalıdır. Belediye başkanları başta olmak üzere meşru zeminlerde verdikleri mücadele ya da dile getirdikleri görüşleri nedeniyle tutuklu bulunan yurttaşlar salıverilmeli, demokratik bir tartışma ortamı yaratılmalıdır.
Tüm siyasi partiler ve toplumsal örgütlerin temsilcileri kalıcı bir barış ortamının yaratılması için sürece aktif bir biçimde katılmalı; ırkçı-şoven, dışlayıcı yaklaşımların elimizdeki barış fırsatını bir kez daha heba etmesi engellenmelidir.”
Böyle buyurmuş ‘bizim TTB’ ve ‘kankaları’. Terör örgütünün ve düşük oy oranına sahip bir siyasi partinin söylemlerine ne kadar benziyor değil mi? Daha önce, mevcut TTB merkez konseyinin şehit olan asker ile öldürülen terörist arasında bir fark görmediğini, ikisi için de taziyelerini dile getirdiklerini, “Ölüler Dirilere Öğretir(miş)!” başlıklı yazımızla bu köşede ifşa etmiştik. Hükümet bir açılım yaptı, hâlâ devam eden meşhur dava pek çok kirli oyunu gözler önüne serdi, zaten merkez konsey üyeleri son genel kurulda da bu konuyu istismar eden söylemlere girmediler, herhalde artık TTB’miz ‘memleket meselelerinden’ elini biraz çekip, bizim işlere bakar diye düşünürken, yine ‘huyları tuttu’ (Huyu tutmak: Alışkanlık haline getirdiği bir şeyi yeniden yapmak.).
Defalarca söyledik, yine söylüyoruz. Meslek örgütümüzün böyle ‘netameli’ konulara girmesini istemiyoruz. Bir siyasi partinin sözcüsü gibi davranmasından haz etmiyoruz. Hele ki, terör örgütünün söylemlerine paralel ifadeler kullanmasını asla kabul etmiyoruz. Yaparlarsa ne mi olur? Bize yazacak malzeme çıkar. Ülkemin sevgili doktorlarına TTB’mizin nelerle uğraştığını bildirip kendilerini ‘reklam etmeye’ (Reklam etmek: Kamuoyuna tanıtmak) devam ederiz. Bizden söylemesi…