Son yıllarda yaşlı nüfusunun toplam nüfus içerisindeki oranının sürekli artması ve geleneksel geniş aile tipinden çekirdek aileye geçiş sonucunda, yaşlıların bakım ve barındırılması için yeni arayışlara girilmiş ve yaşlılar huzurevlerinde barındırılmaya başlanılmıştır. Bugün bazı bakanlıklara, belediyelere, dernek ve vakıflara bağlı olarak hizmet vermekte olan bu kuruluşlara, sayıları hızla artan özel huzurevleri de eklenmektedir.
Yasa ve yönetmelikler doğrultusunda kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek zorunda olan bu kuruluşlar, huzurevi adını taşıyor olsalar da bunlardan bazılarında, yaşlıların huzur içinde yaşadıkları söylenemez. Gözlemler, yaşananlar ve duyumlar bu evlerde huzuru sağlaması gereken yönetici ve görevlilerin huzuru bozduğunu göstermektedir. Oysa yasa ve yönetmelikler yaşlıya saygı ve huzurdan söz etmekte ancak çalışanlar buna uymamaktadır. Emeklerinin karşılığını yaşlılardan sağlayan bu çalışanların ve onların bu yanlış davranışlarını görmezden gelen yetkililerin neden böyle davrandıklarını anlamak mümkün değildir.
Bu kuruluşlara girişte, yetkililerleler ve yaşlı ile karşılıklı imzalanan sözleşmede vaat edilen konfor ve hizmetlerin eksik olduğu müdür de dahil çoğu görevlilerin saygısızca davrandığı ancak buralarda yaşanmaya başlanıldıktan sonra anlaşılmaktadır. Yetkililerin dikkati çekildiği halde bunların düzelmediği, hizmet, olanak ile personel davranışlarının giderek nicelik ve nitelik kaybına uğradığı, bir kısmının ise tamamen ortadan kalktığı görülmektedir.
Yaşlılar ile ilgili iyi duyamaz, iyi göremez, algılayamaz, söyledikleri doğru değildir, güçsüzdür, çok konuşur, alıngan ve kırılgandır eşyalarını koyduğu yeri unutur gibi inançların bu kuruluşlarda yaşayan tüm yaşlılara genellemesi, yaşlı yönünden üzücü sonuçlar doğurmaktadır.
Geçerli nedenlerle korkulan bir fenomen olmasına karşın yaşlılık; sağlıklı yaşamayı başarmış insanlara verilmiş olan bir ödüldür. Yaşlılığın etkilerinin, her yaşlıda aynı olmaması nedeniyle tıpta “hastalık değil de hastaya odaklanma” ilkesinin tedaviye yön verdiği gibi, yaşlıya yaklaşımda “yaşlılığa değil de yaşlıya odaklanılmalıdır”. Çünkü yaşlılığın her yaşlı üzerindeki etkileri farklıdır. Bu farklılık onun yaşam kalitesi, yaşam felsefesi; çevresi ile olan ilişki ve iletişim düzeyi, genetik mirası, yaşlılığı algılaması ve baş etmek için geliştirdiği kendine özgü yöntemler, hobilerinin çeşitliliği, doğadaki güzellikleri görebilme yetisi, hedefleri, kendisini sürekli aktif ve verimli tutabilme isteği gibi değişkenlere bağlı olarak yaşlıdan yaşlıya değişir. Örnek vermek gerekirse Selimiye Camisini 86 yaşında tamamlamış olan Mimar Sinan, 76 yaşında film yönetmenliği yapmayı sürdüren Charlie Chaplin, 88 yaşına karşın Afrika’daki hastanelerde ameliyat yapan Nobel ödüllü Alman Doktor Albert Schwitzer söylenilenlere verilebilecek örneklerden sadece bir kaçıdır.
Yaşlıya saygı ve yaşlı istismarı:
Bilindiği gibi, yaşlılara saygı ve özen gösterilmesi her toplumda ve kültürde gelenek görenektir. Ne var ki sıklıkla sözü edilen bu değerler bu kuruluşlarda yönetmelikte kalmakta ve yaşlıya saygı gösterilmediği gibi, yaşlı birey çeşitli alanlarda istismara uğramaktadır.
Uluslararası Yaşlı İstismarının Önlenmesi Kuruluşuna göre “Yaşlı istismarı yaşlı bireyin sağlık ve iyilik halini tehdit eden veya ona zarar veren herhangi bir davranış ve belli bir zaman dilimi içerisinde, bir yetişkin tarafından yaşlının o kültürde kabul edilmeyen bir davranışa maruz kalması” biçiminde tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün Toronto Bildirgesi’ne göre ise yaşlı istismarı, fiziksel ve psiko-sosyal-ekonomik, hak istismarı, cinsel istismar ve ihmal olmak üzere tanımlanır.
Psiko-sosyal istismar:
Yaşlıya bağırma, hakaret etme, onu suçlama, aşağılama, korkutma ve tehdit etme, gözetleme, çevresiyle iletişimini engelleme tarzıyla olur. Yaşlıyı kararların dışında bırakma, sözlü taciz etme ve sindirmeye çalışma, onu görmezden gelme, itibarını sarsacak söylemlerde bulunma, başkalarının yanında aşağılama, hakkı olan hizmetleri vermeme ve verdirmeme, önemsememe, değersizleştirmeye çalışma, sorunlarını dinlememe ve çözmeme psiko-sosyal istismardır.
Çalışanlar yaşlılara neden böyle davranıyorlar?
Huzurevlerinde çalışanların, verdikleri hizmetlerin karşılığını alan bir görevli olarak ya da bir insan olarak yaşlıya karşı neden böyle davrandıklarına yanıt bulmak, yaşlıların daha fazla örselenmesini önlemek için çok önemlidir. Bu soruya en geçerli yanıtın sosyolog ve psikolog tarafından iş birliği ile yapılan bilimsel çalışma sonucunda alınabileceği düşünülse de yaşlılardan ve çalışanlardan sorulara doğru yanıt alınamaması olasılığı göz ardı edilmemelidir. Bu yüzden araştırma ekibine sorunları bizzat yaşayan ve yaşanılanları korkusuzca paylaşan, güvenilir kişilerin alınmasında yarar vardır.
Huzurevlerinde çalışanlarının profili:
Burada çalışanlar dış dünyadan neredeyse kopmuş ve burada bulunma nedenlerini de unutmuşlar. Yaşlılara yaklaşımlarında hepsine genellenen önyargılar egemendir. Oysa ayrım gözetmeksizin tüm yaşlılara genellenen bu yetersizlikler, her yaşlı için doğru değildir. Kaldı ki bunların bir kısmı, yaşlının çevresinden gelen yanlış uyaranlara karşı tepki sonucunda ortaya çıkmaktadır. Duyma sorunu olmayan bir yaşlıyla yüksek sesle, anlama sorunu olmayan bir yaşlıyla çocukla konuşur gibi konuşulması ya da sorunlarının hafife alınması, parasının ya da eşyasının kaybolduğunu söyleyen yaşlının yalan söylediğine hükmedilmesi doğal olarak yaşlının tepki vermesine ya da bu durumdan incinse de korkusundan sessiz kalmasına neden olabilir.
Huzurevinde yaşayanların profili:
Huzurevlerinde yaşayan yaşlıların paylaştıkları yalnızlık duygusu ve sosyo-kültürel benzerlik grubu birleştiren müşterek özelliklerdir. Davranışlarına gelince yaşlıların her konuda üç maymunu oynadıklarını söylemek yanlış değildir. Sıkıntılar aralarında kulaktan kulağa paylaşıldığı halde yönetici ile konuşulamamaktadır, Hiç kimse yönetmeliği okumadığı için kendilerine verilmesi zorunlu hizmetleri ve bunlarla ilgili görevlilerin sorumluluklarını bilmemektedirler.
Ne yapılabilir?
Yazılanlar; yaşlılar için çok değerli bu kuruluşları kötülemek değil, yaşlıların kendilerini teslim ettikleri bazı huzurevlerinin çalışanlar tarafından zedelenen itibarını onarmak içindir. Bu konuda yetkililere, kuruluşu işletenlere, sivil toplum örgütlerine, huzurevlerinde yaşayanlara ve çalışanlara, aydınlara ve yaşlılığını planlayanlara önemli görevler düşmektedir.
Yönetici ve çalışanların liyakat ilkeleri doğrultusunda seçilmesi ve sürekli denetimle geliştirilmeleridir.
Ayrıca yaşlılar ve çalışanlara yönetmeliğin içeriği açıklanarak, yaşlıların hakları ve çalışanların vermek zorunda oldukları hizmetlere ilişkin görev yetki ve sorumlulukları vurgulanmalı, özellikle iletişim, kriz yönetimi ve sorun çözme üzerinde durulmalıdır. Huzurlu bir yaşlılık dilekleriyle.
2 yorum
Çok önemli bir konuyu gündeme getirdiğiniz için teşekkürler.
Gerçekten de çok önemli. Umarım bu yardım çığlığını duyan olur. İlginize teşekkürler.
Selamlarımla