‘Huzurum kalmadı fani dünyada, yapıştı canıma bir kara sevda’ diye devam eden, ‘Ferdi Tayfur’un şarkısıydı’ diyeceksiniz. İstanbul Alman lisesi mezunlarının çoğu yurt dışına gidiyormuş! Yurt dışına beyin göçü yeni bir şey değil ki, eskiden de vardı, şimdi de var, yarın da, daha ileride de olacak.
Nerelerde, hangi ülkelerde toplumsal kaynamalar ve olaylar durulmuyor? Asya, Orta Doğu, Afrika ve Güney Amerika’da. Hangi ülkeler huzur içinde ve sakin, kazanç nerelerde daha iyi? Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya ve Avusturalya. Gelişmiş ülkeler mutlu, onlarda dirlik, düzen ve dinginlik var onlar sakin. Ya diğer ülkeler, geri kalmış, geri bırakılmış, yoksulluğa ve açlığa mahkum edilmiş ülkeler, işte onlar da fokur fokur kaynıyorlar.
Gelişmiş ülkelerde nüfus daha az artıyor, hatta bir kısmında artmayıp azalıyor. Gelişmemiş ve geri kalmış ülkelerde üreme çok, habire çoğalıyorlar. Hammaddeler, petrol ve diğer yer altı zenginlikleri, çoğunlukla geri kalmış ülkelerde. Cevherin üzerinde oturuyorlar, kendi vatandaşlarının bundan haberleri bile yok. Birileri o cevheri fakirlerin altlarından alarak, gemilere yükleyip götürüyor, haberleri olan yok, var olansa umursamıyor. Zenginlerden sağladığı küçük menfaatler, onlara yetiyor. Hammaddelerden yararlanacak, onları işleyecek ve kullanacak tesisleri yok. Bir kısım ülkeler de, uyuşturucudan para kazanmanın peşinde. Dünyaya uyuşturucu pazarlıyorlar. Kargaşa, terör, kan, cinayet ve ölümler daima oralarda gariban ülkelerde.
Yüzyıllardır, tarih değişmiyor. Zenginler gerektiğinde, gelip ülkelerin ümüğüne bile çöküyorlar. Parasal olanaklarıyla, bankalarıyla, gerektiğinde askeri güçleriyle, fakir ülkelerin ekonomilerini daha da bozup, çoğu zaman dizlerinin üzerine çöktürüyorlar. Yıllarca kara derili Afrikalıları, ülkelerinden kaçırarak, gemilere yükleyip köle olmak üzere alıp götürmüşler. Şimdi de, mülteciler ülkelerine girmesin diye sınırlarına Çin Seddi benzeri duvarlar örüyorlar. Bir ülkede aş yok, iş yok, emniyet yok, açlık, sefalet, terör ve cinayetler varsa, gelirler adaletli dağıtılmıyorsa, insanlar oralardan kaçmaya çalışıyorlar.
Adına, mülteci göçü denilen bu olaylar, yıllardır bir tiyatro, bir oyun, komedi gibi insanların gözü önünde sahneleniyor. Bunun nesi komedi kardeşim, bu izlediklerimiz bir dram, hatta gerçek bir trajedi. Ülkeleri yönetenler şaşırmış, bir kısmı umursamaz durumda. Bu yola çıkan insanlara, ölüm bile vız geliyor. Elinde avucunda ne varsa, mal, mülk hepsini satıp savıp, çoğu zaman ailelerini bile geride bırakıp, işkenceyi, dayak yemeyi, kamplara tıkılmayı, teknelerin batmasıyla uçsuz deniz diplerine savrulmayı, hatta ölmeyi bile göze alarak, korkusuzca, binlerce kilometrelik, bu ölümcül göç yoluna çıkıyorlar.
‘Sen ne diyorsun hoca, biz burada beyin göçünden söz ediyoruz’ diyebilirsiniz. Bir ülkede, işsizlik artarsa, en iyi üniversitelerden mezun olanlar işsiz, hatta aç kalırsa, yapılacak şey bellidir. İşin bol olduğu, o gelişmiş ülkelerden birine kapağı atmak. İşte gençlerimiz, tam da bunu yapmaya çalışıyorlar. İnsanlar da sular gibidir ve eninde sonunda kendilerine, gelecek için bir çıkar yol bulmaya çalışırlar. Hele de bilgi, eğitim, kapasite ve fırsatları varsa. ‘Soluğuna güvenen zurnacı olur’ diye bir deyimimiz bile vardır. Akıl, yetenek, bilgi, eğitim, yabancı dil ve özellikle de kendine güvenenler, geçinmek ve daha rahat bir yaşam sürmek için, yurt dışına gitmeye çalışıyorlar.
İşte o gençler, hani adına x, y, z kuşağı diye isimler taktıklarımız. Onlar, gelişmeleri ve dünyayı biz büyüklere göre, çok daha yakından izliyorlar. İstedikleri bilgilere, bizlerden çok daha kolay ulaşıyorlar. Nerede olanaklar iyi, nerede iş var, nerede emeğe daha çok değer veriliyor, daha iyi bir eğitime nerede devam edilebilir, araştırıp buluyorlar.
Eğitimli, bilgisi olan, bir hatta iki yabancı dil bilenlere, sanatçı ve sporculara, genelde sınır konulmuyor. Sınırlar daha çok, işten anlamayan, hiç bir işte deneyimi olmayan, dil bilmeyen, kültürsüz ve yeterli eğitimi olmayan vasıfsız olanlara. Bizde de, gelişmiş ülkelerde de, her mezun olana, ‘geç otur arkadaş işte işin hazır’ demiyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde yok böyle bir şey. ‘Bizde olmayan, onlarda var olan nedir’ diye soracak olursanız, ‘gelişmiş ülkelerde birini işe alırken, öncelikle liyakat, bilgi, kişilik ve deneyime önem veriyorlar’ derim.
Sen bizdensin, hiç bir işten anlamasan da olur, imam hatiplisin, filancanın yakınısın, okulda ayni sınıfta okumuşsun, geç otur işin hazır. Orta Doğu, Boğaziçi ve Teknik Üniversite’densin sana iş yok. Çok zeki olsan da, bir hatta iki yabancı dili, sular seller gibi bilsen de, üniversiteyi dereceyle bitirsen de, sana iş miş, yok. Arkadakileri bekletme, kapı açık, haydi dışarı, anca gidersin.
Geriye ne kaldı, bir bakalım: Kalan seçenekler, anne-babanın mali olanakları varsa, kendi işini kurarsın, başka sektörlerde kendine uygun, farklı bir iş ararsın, yurt dışında şansını denersin, hiçbiri olmazsa tembel tembel evde oturup alkol ve uyuşturucu batağına dalarsın, hatta yeri gelir intihar etmeyi bile düşünebilirsin.
Yukarıda da yazdım, hem devlet hem de özel sektör, her mezun olana iş verecek diye bir şart yok. Olmamalı da zaten. Batıda da, doğuda da bu böyle. Ancak bizde, yine de ‘ballı’ işlerin çoğunluğu devlette. Bunu da akıldan çıkarmamak lazım. Kamuda, belediyelerde, işler istenildiği gibi yürümüyormuş. Sekiz, on kişi, bir işin üstesinden gelemiyormuş, biz ne bilelim, doğrusunu bilenlere sormak lazım. Vasıfsız ve yeteneksizleri, parti, cemaat ve falancadan torpillidir diye, kurumlara doldurursanız, olacağı budur arkadaşlar.
Bütün dünyada, mülteci göçü insanların gözü önünde, devam edip gidiyor. İnsan kitleleri, sel olmuşcasına bir yerlere akıyor. Yazının başlığını, ‘Sınırım kalmadı, fani dünyada’ olarak değiştirsem mi ? Siz ne dersiniz?
5 yorum
Acı gerçekleri akıcı, şiir gibi yazmışsınız hocam kaleminize sağlık…
Hepsi doğru ama önemli olan bunu değiştirebilmek işte bu bence imkansız ben ümidimi bu memleketten kestim
Haldun abi iyi akşamlar, her zamanki gibi çok güzel bir konu ve çok güzel anlatım. Çocuklara da gönderiyorum yazılarınızı. Keşke bu işlerden sorumlu olanlarda okusalar bu yazıları… Teşekkürler..
Kalemine sağlık Haldun hocam. Vizyonumuz olmamış. İHL ve ilahiyat okusaydık Cumhuriyet döneminin en uzun iktidarında haksız da olsa nelere sahip olunmazdı ki…Bu ülke Bir Mustafa Kemal daha çıkarmasa da, onun hedeflerinde ilerleyecek birilerini ortaya çıkarır..Selamlar
Haldun Hocam doğru söze ne denir. Her zamanki gibi yerine vura vura anlatmışsın. Kalemine duyguna gönlüne sağlık.