Bundan önce Hz. Ali’nin hayatı ile ilgili bazı yazılar yazdık. Bu yazımızda da Hz. Ali’nin İslam ilimleri alanındaki yeri hakkında bazı bilgileri vereceğiz.
Din İlimleri Alanındaki Yeri
Rivayet edildiğine göre Hz. Muhammed (sav.), “Ben hikmetin eviyim ve Ali bu evin kapısıdır”[1] demiştir. Başka bir rivayete göre Hz. Muhammed (sav.) şöyle söylemiştir: “Ben ilmin şehriyim ve Ali bu şehrin kapısıdır.”[2] Hz. Muhammed’in (sav.) Hz. Ali için bu gibi açıklamalarda bulunmuş olması, onun ilim ve hikmet alanındaki derecesini ortaya koymaktadır. Ancak bu tür rivayetler, sıhhat derecesi bakımından âlimler arasında tartışma konusu olmuştur. Büyük bir hadis otoritesi olarak bilinen İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449), bu hadisin hasen mertebesinde bulunduğunu savunmuştur.[3]
Hz. Ali vefat ettikten sonra oğlu Hz. Hüseyin, babası hakkında Müslümanlara şöyle bir hitabede bulunmuştur: Müslümanlar! Dün aranızdan öyle bir adam ayrıldı ki, ilimde evvelkiler onu geçemedi, sonrakiler de ona ulaşamayacaktır. Hz. Muhammed (sav.) onun eline sancağı verip onu muharebeye gönderince, Allah kendisine fethi nasip edinceye kadar gözünü kırpmadan çarpışırdı. Bu gibi durumlarda Cebrail onun sağında ve Mikail de onun solunda bulunurdu. O, geride borcu ödendikten sonra hizmetçisi için ayırmış olduğu yedi yüz dirhemden başka ne bir altın ne de beyaz bir gümüş bırakmıştır.[4] Bundan anlaşıldığına göre Hz. Hüseyin, babası Hz. Ali’yi anlattığı zaman, ilk olarak onun ilmi dehasının üzerinde durmuş ve bununla onun her türlü meziyetinden önce ilmî şahsiyetini ön plana çıkarmaya çalışmıştır.
Bütün Sünni ve Şii kaynakların ittifak ile bildirdiğine göre Hz. Ali, Müslümanlar arasında ilim, takva, ihlâs, samimiyet, fedakârlık, şefkat, kahramanlık ve şecaat gibi yüksek ahlâkî ve insanî vasıflar bakımından müstesna bir mevkie sahip bulunuyordu. O, Kur’an ve sünneti en iyi bilenlerden biri idi. Hz. Ali, sahabe arasında Kur’an, hadis ve fıkıh alanlarındaki bilgileriyle kendisini kabul ettirmiş bir otoritedir. O, hadisleri doğrudan Hz. Muhammed’den (sav.) rivayet ettiği gibi, başta kendi hanımı Hz. Fatıma olmak üzere sahabenin bazı ileri gelenlerinden de rivayet etmiştir. Kendisinden Abdullah b. Mes‘ûd, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, EbûHüreyre, Berâ b. Âzib, Ebû Saîd el-Hudrî, Ebü’l-Esveded-Düelî, EbûVâilŞakīk b. Seleme, Şa‘bî, Abdurrahman b. Ebû Leylâ, Zir b. Hubeyş ve daha pek çok kişi, hadis rivayet etmişlerdir. Oğulları Hasan, Hüseyin ve Muhammed el-Hanefiyye de kendisinden hadis nakletmişlerdir. Hz. Ali’nin rivayet ettiği hadislerin tamamı 586 tanedir. Bunlardan yirmisi hem Buhârî hem de Müslim’de yer almaktadır. Ayrıca dokuzu sadece Sahîh-i Buhârî’de, on beşi de sadece Sahîh-i Müslim’de bulunmaktadır.[5]
Hz. Ali, sahabe devrinde özellikle tefsir ilminde önde bulunuyordu. Rivayet edildiğine göre o, Küfe minberinden halka hitap ederken, “Allah’ın kitabından bana herhangi bir ayet hakkında bir şey sormak isteyen varsa, sorsun” demişti. Ondan sonra kendisine bazı ayetler hakkında sorular sorulmuş ve o da o ayetler hakkında açıklamada bulunarak sorulara cevap vermiştir.[6] Hz. Ali’nin bilhassa tefsir alanındaki ilmi derecesini, bu çalışmamızın ileriki bölümlerinde açıklamaya çalışacağız. Hz. Ali’nin ayetlerin tefsirini yapmış olması, onun tefsir alanındaki önemli yerini ortaya koymaktadır. Bilindiği gibi fıkıh, kelam ve benzeri dini ilimlerin temeli, Kur’an’a ve tefsir ilmine dayanmaktadır. Dolayısıyla Hz. Ali’nin tefsir ilmine vakıf olması, onun diğer dini ilimlerdeki derecesini de belirlemektedir.
SONUÇ
Hz. Ali’nin İslam tarihinde önemli bir yeri vardır. O, Hz. Muhammed’in (sav.) amcasının oğludur, onun damadıdır ve ona ilk inanan kişilerdendir. Hz. Ali, Hz. Muhammed’in (sav.) evinde, onun himayesinde, onun terbiyesi altında büyümüştür. Dolayısıyla Müslüman olarak Hz. Ali’yi doğru ve iyi tanımamız gerekmektedir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da hurafelerden ve efsane türü rivayetlerden uzak durmak gerekir.
Herkese selam, saygı ve hürmetler.
Anahtar Kelimeler: Hz. Ali, İslam dini, ilim, tefsir.
[1]Tirmizî, menâkib, 21, hadis no: 3723.
[2]el-Muhammed Abdurrauf el-Münâvî, Feyzu’l-KadîrŞerhu’l-Camii’s-Sağîr, Matbaatu Mustafa Muhammed, Mısır 1938, III, 46, hadis no: 2705.
[3]Bkz. Muhammed b. Ali es-Şevkânî, el-Fevâid, thk. Abdurrahmin b. Yahya, Kahire 1960, s. 348 vd.
[4]EbûNuaym el-İsfahânî, Sahabeden günümüze Allah Dostları (Hilyetü’l-Evliya), trc. Said Aykut ve diğerleri, Şule Yayınları, İstanbul 1995, I, 188.
[5] Kandemir, “Ali”, DİA, II, 375-378.
[6]Ebu’l-Fida İsmail b. Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azim, Daru’l-Ma’rife, Beyrut 1969, VI, 413 vd.
2 yorum
Yüce dinimiz İSLAMI en doğru anlatan hocalarımızından birisi olduğunu düşünüyorum. Kendisini TV. programları sayesinde tanıdım. İrşat görevini mükemmel yerine getiriyor. Ondan Allah razı olsun.
Yazımı okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı olsun.
Allah cümlemizi rızasından, haktan, Kur’an’dan ayırmasın.
Selam, saygı ve hürmetlerimle.