Bundan önce Hz. Ali’nin doğumu, künyesi, çocukluğu, Müslüman oluşu, evliliği ve çocukları hakkında bazı bilgileri verdik. Bu yazımızda da onun vasıfları ve kişiliği hakkında bilgi vereceğiz.
1 – Hz. Ali’nin Vasıfları
Çeşitli kaynaklarda yer alan rivayetlere göre Hz Ali’nin boyu pek uzun değildi. O, hafif şişmandı. Onun omuzları genişti ve vücudunun adaleleri düzgündü. Hz. Ali’nin bilekleri pazıları çok kuvvetliydi. O, tuttuğunu koparırdı. Onun gözleri iri, burnu kısa ve yüzü güzeldi.[1] Onun bu vasıfları, vücut azalanının birbirleriyle uyum içerisinde olduğunu ortaya koymaktadır. Uyumlu bir vücut yapısına sahip olmasının neticesinde atik, cesur ve başarılı bir savaşçıydı. Hz. Ali’nin sakalı gür, cildi esmer ve saçı seyrekti.[2] Bu vasıflarıyla Hz. Ali, Arabistan’ın sıcak iklim ve coğrafi yapısına uygun bir yapıya sahip bulunuyordu. Rivayet edildiğine göre Hz. Ali, hem kadının hem de erkeğin genel olarak her kişinin, kıyafetinin düzgün ve üstünün temiz olmasına özen göstermesinin gerektiği üzerinde duruyordu.[3]
Yine rivayetlere göre Hz. Ali, elbiselerinin eteklerini uzatmazdı, kısa elbise giyerdi, bazen kumaş kemer kullanırdı ve yamalı elbiseyi giymekten çekinmezdi.[4] Bu durum Hz. Ali’nin, kibir ve gurur gibi insan fıtratına ve İslam ahlakına aykırı davranışlardan uzak olduğunu göstermesinin yanında ondaki tevazu ve alçakgönüllülüğü yansıtmaktadır.
2 – Hz. Ali’nin Kişiliği
Hz. Ali’nin en belirgin kişiliği, cesur bir insan olmasıydı. O, kabiliyetliydi, savaş tekniğini çok iyi bilirdi ve savaş esnasında ölümden korkmayacak kadar cesurdu. Bundan dolayı Hz. Ali hemen hemen hiç yenilmemiş, hep düşmanlarını yenmiştir.[5]
İlmi kaynaklardaki rivayetlere göre Hz. Ali, dürüstlük ve takva sahibi bir kişiliğe sahipti. O, çalışanları denetlemek için dolaşırken elinde bir kırbaç bulundururdu. Hz. Ali, satıcıları takva sahibi olmaya, alışverişte dürüst davranmaya ve tartıda hile yapmamaya davet ederdi. Özellikle o, kasaplara çeşitli yollarla halkı kandırmamalarını emrederdi.[6]
Hz. Ali, takvası münasebetiyle dünyaya ve dünyadakilere pek önem vermezdi. Kur’an’ın emir ve yasaklarına tam manası ile uymaya gayret gösterirdi. Bir gün Hz. Ali, bazı kişilerle beraber mezarlıktan geçerken kabirdekilere hitaben, “Dünya hali devam etmektedir, sizden ne haber?” gibi ifadelerle seslenmiştir. Sonra yanındakilere, “Eğer onlar bize cevap verecek olsalardı, en hayırlı işin takva olduğunu söyleyeceklerdi.” demiştir.[7]
Hz. Ali, her şeyi Allah rızası için yapardı. Rivayet edildiğine göre bir defasında o savaşırken, boğuştuğu bir düşmanı yere yatırıp göğsüne oturmuş, tam onu öldüreceği sırada adam onun yüzüne tükürmüş. Hz. Ali o anda çok sinirlenip öfkelenmiş ancak adamı öldürmekten vazgeçip onu serbest bırakmıştı. Kendisine adamı niçin serbest bıraktığı sorulunca, “Yüzüme tükürünce çok sinirlendim. Onu öldürseydim, sinirimden dolayı, nefsim istediği için onu öldürmüş olurdum. Oysa ben onu Allah rızası için öldürmek istiyordum. Dolayısıyla nefsimin isteğini yerine getirmemek ve o anki öfkemi yenmek için onu serbest bıraktım.” demiştir.[8]
Onun zamanından günümüze kadar Hz. Ali hakkında çok şey yazılmıştır. Haliyle bu yazılanlar arasında çeşitli menkıbe kitaplarında aslı esası olmayan şeyler de yer almaktadır.[9] Bunun yanında onun askeri, siyasi ve edebi kişiliği hakkında pek çok eser de yazılmış bulunmaktadır. Biz bu çalışmamızda Hz. Ali’nin ilmi kişiliği ve bilhassa tefsir ilmindeki yeri üzerinde duracağız.
SONUÇ
Hz. Ali, Hz. Muhammed’in (sav.) amcasının oğlu, damadı, yakın arkadaşı, ilk Müslüman olanlarda ve dördüncü halife olması nedeniyle onun İslam tarihinde önemli bir yeri vardır. O, aynı zamanda sahabe arasında tefsir ilminde ileri bir seviyede bulunuyordu. Dolayısıyla onun hayatını enine boyuna öğrenmenin yaralı olacağı kanaatindeyiz.
Herkese selam, saygı ve hürmetler.
Anahtar Kelimeler: Hz. Ali, vasıfları, kişiliği.
[1] Nasr b. Muzâhim el-Minkârî, Vak’atu Sıffîn, thk. Abuselâm Muhammed Hârûn, Kahire 1382, s. 233.
[2] İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübra, III, 14; İbn Kuteybe, el-Maârif, s. 91.
[3] Ebû Osman Amr b. Bahr el-Câhız, el-Beyân ve’t-Tebyîn, thk. Abdusselâm Muhammed Hârûn, Mektebetu’l-Hanci, Mısır 1975, II, 88.
[4] İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübra, III, 17 vd.
[5] el-Minkârî, Vak’atu Sıffîn, s. 118.
[6] İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübra, III, 17 vd.
[7] el-Câhız, el-Beyân ve’t-Tebyîn, III, 155.
[8] Muhammed b. Ali b. Tabâtabâ İbnu’t-Tiktaka, Kitabu’l-Fahr fi’l-Adâbi’s-Sultâniyye ve’d-Duveli’l-İlâmiyye, Mısır 1317, s. 37.
[9] Bkz. M. Yaşar Kandemir, “Ali”, DİA, İstanbul 1989, II, 376 vd.