Adem’den başlamak üzere Allah’ın bir Rahmeti olarak yol gösterici ve Allah’ın tek dini olan İslâm’a yönelik kuralları içeren önce sahifeler, daha sonra da kitaplar şeklinde din dediğimiz muhkem/değişmez ana kurallar gönderilmiştir. Bu sahife veya kitapları, bir nevi nasıl yaşamamız gerektiğine ait birer “Yaşam Kılavuzu” olarak tanımlayabiliriz.
Her peygamber, Allah’ın Elçisi olarak gönderildiği toplumun anlayış ve gelişmişlik düzeyine göre, yine Allah tarafından uygun bulunan dinî kurallar anlasınlar ve bu kurallara göre yaşayıp, beklenen doğru yolu bulabilsinler diye peygamberler aracılığı ile ve ana dilleri ile tebliğ ettirilmiştir.
Fakat her Peygamber’in vefatından sonra dinî hükümler ya değiştirilmiş veya artık önemsenmeyerek veya unutularak dejenere edilmiştir. Hurafeler eklenmiş ve gelenekler de dinselleştirilmiştir. Dolayısıyla da gelen her sonraki Peygamber, birer DEVRİMCİ /yenilikçi, dejenere edilen yönleri düzeltici olmuş ve toplumda yerleşmiş birçok uygulamanın değişmesi mücadelesine girmiştir.
Bütün Peygamberler gibi Hz. Muhammed’e de alay edilip hakaretler de edilmiştir. Hatta zaman zaman öldürülmek istenmiş ve bu amaçla da savunma savaşları yapması zorunda bırakılmıştır.
Ancak özel yetenekli yaratılmış olması yanında, özel görevli olması nedeniyle de Allah ve ilâhî görevliler tarafından 40 yaşına kadar yetiştirilmiş, yardımlar yapılmış ve gerekli uyarılar da yapılmıştır.
Kalem-3. Ve Senin için mutluluk verici bir ödül hazırlamışız. 4. Çünkü Sen, üstün ve farklı bir yaratılış ve iyi bir ahlâk üzeresin.
İsra-74. Şunu da iyice bil ki, Biz Seni güçlü yaratmamış olsaydık and olsun, şirk koşanlara meyledip az daha onlara uyacaktın.
Enbiya-107. Ya Muhammed! İşte Biz Seni de tüm âlemlerin, doğruya yönelmeleri /muhkem kurallara uygun yaşamda olmayı başarabilmeleri için rahmetimiz sonucu gönderdik.
Hz. Muhammed ilk 4 sure olan A’lak, Kalem, Müzzemmil ve Müddessir sureleri bizzat Hz. Muhammed’e ve O’nu Fatiha suresi ile Peygamberliğini, Kur’an’ı ve Son İslam Dini kurallarını ilan etmeden önce karşılaşacağı sorunlara hazırlayan surelerdir.
Kalem-48. Ya Muhammed! Sen Rabbinin hükmünün /kararlaştırmış olduklarının gerçekleşmesine kadar sabır göster ve mücadelene devam et.
Diğer beşerlerden farklı özellikler ve özel hafızalı olduğuna vurgu yapılmıştır (Kalem-3-4, A’la-6-8, Kevser-1, Kaf-22, İsra-74, Hicr-87 , Hakka-40, Tövbe-128)
Tövbe-128. Gerçek şu ki, size kendi içinizden, fakat sizden aziz /farklı özellikleri olan bir elçi gelmiştir
Zaman zaman Allah ve Melek’lerin O’na destek (salli, salavat) oldukları (Ahzab-56, Tövbe-40),
Korkularından arındırılmak üzere gönlünün temizlendiğine de değinilmiştir (İnşirah-1-2, Şura-24).
İnşirah-1. Ya Muhammed! Biz Senin gönlünü açmadık mı? 2. Üzerindeki ağır yükü /sıkıntıyı kaldırıp ferahlatmadık mı?
Mucize olarak da sadece Kur’an’ın verilmiş olduğu da vurgulanmıştır (Ankebud-51, Ra’d-7)
Hz. Muhammed’e, bildirdiklerini pekiştirmek üzere Kur’an’daki muhkem kurallara uygun ahlâkî bir yaşamda olup, karakter yönünden de örnek olması ikazı yapılmıştır (Duha-11, Saffat-108, Zumer-11, Al-i İmran-32-33, Ahzab-21, Nisa-64, Mücadile-13, Maide-48-50, Nisa-84).
Duha-11. Ve Rabbinin verdiği nimeti /peygamberlik görevin gereği Kur’an’ı sözle ilet /tebliğ et ve bildirilenlere uygun davranışlarınla da Kur’an’ın doğruluğunu göster /örnek ol!
Maide-48. Ya Muhammed! Sana da daha önceki kitapların asıllarından /Tevrat ve İncil’den geriye kalan muhkem kurallarımızı doğrulayan bu kitabı /Kur‘an‘ı, amacımıza uygun olarak indirdik. Olur da Sana inananlar gelip de bir konuda hüküm vermeni istediklerinde, Allah‘ın Sana indirdiği Kur’an’daki hükümler doğrultusunda hüküm /karar ver.
Kur’an’da yaşam şekli ile ilgili şekilsel herhangi bir dinsel kural önerilmemiş, buna karşılık davranışsal ve ahlâkî kurallar özellikle vurgulanmıştır. Şekilsel olarak kıyam-rükû ve secde şeklinde 3 hareketli namaz, orucun bazı kuralları ve Hac ile ilgili tanımlamalar dışında tedbir amacı ile şehvet yerlerini örtme ve vücuda zararlı olacak yiyecekler üzerinde durulmuştur.
Hz. Muhammed’e “Kur’an’a göre hüküm ver” ikazı yapılmış ve dolayısıyla da Hz. Muhammed’in bütün karar ve sözleri Kur’an’a göre, yani Allah’ın direktifleri sınırında olmuştur (Maide-48, 49-50, Hakka-44-47, Ahzab-36, Nur-51).
Hz. Muhammed söylemiştir denilen herhangi bir söylemini, mutlaka Kur’an’a uygunsa doğru kabul etmemiz gerekmektedir (Nur-54).
Nur-54. Yine onlara de ki, “Allah’a ve O’nun buyruklarını bildiren elçisine itaat edin. Onun sorumluluğu, verilen görevi yerine getirmek, sizin de sorumluluğunuz onun bildirdiklerine uymaktır. Şunu iyice bilin ki, onun bildirdiklerine uyarsanız doğruyu bulursunuz. Çünkü elçinin tek görevi, indirdiklerimizi açıkça ve olduğu gibi size tebliğ etmekten ibarettir.
Çünkü gerek sözleri, yaşamı ve gerekse davranışlarıyla Hz. Muhammed, Kur’an’ın canlı uygulayıcısıydı (Yunus-16, Bakara-143, Ahzab-21). Hatta zaman zaman insanların birçok konu ile ilgili Peygamber’e danışmaları sırasında, verilen cevaplar Kur’an’a göre olduğundan, Hz. Muhammed’e danışmak, Kur’an’a danışmak gibi de olmuştur (Nisa-64, Mücadile-13, Maide-48-50).
İşte olağanüstü sabrı, akıllı girişimleri ve bu yöndeki çabaları /cihadı temelinde gerçekleştirmiş olduğu başarılarını engelleyemeyen çevreler, bu defa özellikle 9 konuda iftira ederek O’nu gözden düşürme gayretine girmişlerdir.
Bu yönde iftiralar yapanlar: Amcaları Ebu Leheb, Ebu Cehil, Emevi Aşiretinden Ebu Süfyan, Putperestler, Müşrikler, Yahudi ve Hıristiyanlar, Takiyye yöntemi uygulayan 4 Haham-1 papaz.
- Peygambere yapılan ilk iftiralardan biri “Mecnun – Deli” olduğudur. Bu iftiranın savunmasını Kur’an aracılığı ile bizzat Allah yapmıştır:
Kalem-1. Nûn, Ya Muhammed! Kaleme ve yazdıklarına emin olunsun ki, 2. Sen Rabbinin iyiliğine /nimeti olan Kur’an’a erişmiş bir elçisin ve kesinlikle bir akıl hastası değilsin.
- Kur’an’ı peygamberin bizzat kendisinin yazdığı ve Allah tarafından vahiy yolu ile gönderilmiş bir kitap olmadığı önemli iftiralardan biri olmuş ve halen de olmaktadır.
Necm-4. O, Kur’an ayetlerini uydurmadı. Onlar, Allah tarafından bildirilen birer vahiydir.
Furkan-4. Tek Allah’ı kabul etmeyip şirk koşan ve bildirdiklerini inkâr ederek küfre sapan insanlar, “Bu Kur’an, başka birilerinin de yardımıyla, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir” diyerek elçimize iftira edip duruyorlar. 5. Ve “Muhammed’in anlattıkları, daha öncekilerin öyküleridir ve birileri durmadan sabah-akşam kendisine yazdırıyor” diyorlar.
Hatta o zamanın önemli yazar ve şairlerine, benzer bir sure oluşturmalarına yönelik bir meydan okuma da yapılmıştır.
Tur-34. Onlar eğer sözlerinin eri iseler, bu Kur’an benzeri bir söz /hadis getirsinler bakalım.
Zariyat-8 ve 9. ayetlerde Kur’an ve bildirdikleri ile Peygambere iftira edilmemesi ve bunu yapanlara azap edileceği vurgulanmıştır.
Zariyat-8. Şirk koşan inkârcılar, tartışma konusu yaptıkları elçi ve Kur’an hakkında dayanaksız, iftira dolu sözler söylüyorlar. 9. İşte böyleleri, bu iftiraları ve gerçekleri saptırmaları nedeniyle henüz Dünyada iken başlamak üzere azaba uğruyor ve istekleri karşılanmıyor.
- Kur’an’ı yazmadığı yaklaşımını pekiştirme gayreti ile okuma-yazması olmadığını ve O’nun için Kur’an’da kullanılmış olan “Ümmi” ifadesinin bu anlamda olduğunu ileri sürmüşlerdir.
A’raf-157. Şunu biliniz ki, sonunda bir zaman gelecek bütün insanlar Tevrat ve İncil’de adı geçmiş olan o ümmi resul ve nebinin getirdiklerine de uyacaklar.
Halbuki daha ilk vahyedilen ‘Alak suresinin 1-5. ayetleri ile 2 defa “Oku” ve 2 defa “Öğret” ifadeleri ile hitap edilmiştir ki, böylesi bir hitap ancak okuma-yazması olana yapılır.
‘Alak-1. Oku, her şeyi yaratan /halk eden Rabb’in adıyla.
‘Alak-3. Oku ve bil ki O Rabbin en büyük ikram sahibi /cömert olandır. 4. Ki O (Rabbin), kalemin yazdıklarıyla öğretmiş ve öğretendir. 5. İnsana bilmediklerini ve bilmesi gerekenleri öğretendir O.
Yine Müzzemmil suresinin ilk ayetlerinde Peygambere gecenin bir vaktinde kalkması ve Kur’an’ı anlayarak okuması istenmiştir.
Müzzemmil-2. Gecenin başlangıcında /ilk döneminde kalk uyuma, 3. Yarısından önce bir vakitte kalk, 4. Kendine göre fazladan bir zaman ayırarak kalk ve Kur’an’ı anlaya anlaya, düşüne düşüne oku /iyice öğren ve onları tertil et /sırala.
Neml-92. Ayrıca Kuran’ı okuyup tebliğ etmekle görevlendirildim.
Zaten “Ümmi” kelimesi, bir taraftan herhangi bir vahiy kitabına inancı olmayana (Ankebud-48’ bakınız), diğer taraftan da Mekke şehirli olanlara kullanılan bir kelimedir.
Ankebud-48. Çünkü herkes biliyor ki Sen, daha önceki vahiy kitaplarından hiçbirini okumamış ve benzer sözleri kendi sağ elinle de yazmamıştın. Eğer öyle bir durum olsaydı, inkarcılar için hem kendileri hem de kandıracakları insanlar için güçlü bir koz oluşturacaktı.
- Diğer bir iftira, Ahzab-37. ayetin tercüme ve yorumu yoluyla yapılmıştır. Bu hataya ben de düştüm ve “Son Davet Kur’an Tercümesi” kitabının ilk baskısında aynı ayetin asırlardır yapılan hatalı tercümesine uydum. Bu hatalı tercümede anahtar kelime “zeydune” idi ve bu kelimenin Hz. Muhammed’in evlatlığı “Zeyd“ karşılığı olduğu 1400 yıldır benimsenmişti. Ancak bu tercüme aklıma yatmıyor ve sürekli olarak beni tedirgin edip duruyordu. Çünkü bu ayetin yapılan tercüme ve bütün tefsirlerdeki yorumları, Hz. Muhammed’in önce kölesi iken sonra evlatlığına almış olduğu Zeyd ile evli olan Zeynep’te gönlü olduğu ve ikisinin boşanmasını sağlayıp Zeynep ile evlendiği şeklinde yapılmıştır. İki yıl önce Sn. Mustafa Sağ (ilahiyatçı Kur’an araştırmacısı) ile yaptığımız bir sohbette bu konuyu tartıştık ve Ahzab-37. ayetin şu doğru tercümesinde hemfikir olduk:
Ahzab-37. Örnek vereceğimiz olaylardan birisi şudur: Hani Allah’ın nimet verdiği ve Senin de iyilikte bulunduğun kişiye diyordun ki; “Sevdiğinden ayrılma, onu yanında sıkıca tut ve Allah’a karşı takva sahibi ol. Aşırı durumdaki (zeydune- ziyadesiyle olan) isteğini, sevgini açıklamaya çekiniyor ve içinde gizliyorsun. Çünkü Sen, gerçekte korkman gereken Allah’tan korkacağına, kamuoyu baskısından korkuyorsun”. İşte Biz bu gençleri, Allah’ın da bu güçlü arzularını /sevgilerini onaylaması sonucu evlendirdik ve böylece de birbirini severek evlenilme konusunda, evleneceklere danışılmama ve sevgilerini önemsememe şeklindeki geleneksel bir engelin kaldırılmasında Müminlere örnek olmalarını istedik. Sonuçta Allah’ın buyruğu yerine getirilmiş de oldu”.
Görüldüğü gibi Hz. Muhammed birisine sevdiğinden ayrılmamasını ve yakınlarının da bu sevgililerin evlenmelerini engellememeleri konusunda nasihat etmektedir. Böylece bu ayetle, birbirlerini sevenlere yönelik eski bir engelleyici yaklaşıma son verilmesi istenmektedir. “Son Davet Kur’an tercümesinin yeni baskılarında bu tarihsel haksızlık ve iftira düzeltilmiştir.
- Beşinci iftira ve haksızlık, ilk eşi Hatice ile evlenmesi ile ilgili olmaktadır. İşin gerçeği ise şöyledir: Hz. Muhammed ilk eşi ile evlendiğinde kendisi 25, Hatice ise dul ve 28 yaşlarındaydı. Eğer uydurulmuş olduğu gibi Hatice 40 yaşında olsa idi, bu yaşı Menopoz yaşı olacağı için çocukları hiç olmazdı. Halbuki 4 kız (Rukiye, Ümmü Gülsüm, Zeynep ve Fatma) ve 2 erkek (Kasım ve Abdullah), yani toplam 6 çocukları olmuştur. Bu da Hatice’nin evlendiği yaşının, menopoz çağından en az 10-15 yıl öncesinde olduğunu göstermektedir.
- Altıncı iftira, ikinci eşi Ayşe ile olan evliliklerine yönelik yalanlar olmuş ve halen devam ettirilmek istenmektedir. Hatice 619 yılında, yani Medine’ye hicretten 3 yıl önce vefat etti. Peygamber 4 yıl kadar dul kalmış ve evlenmemiştir. 623 veya 624 yılında da 604 doğumlu, yani 19-20 yaşında olan Ayşe ile evleniyor. Bu durumda Ayşe’nin çocuk gelin olduğu tamamen büyük bir iftira ve Hz. Muhammed’e yapılmış büyük bir haksızlıktır. Bu yalanı da, asırlardır “Çocuk gelinler” adetine temel yapıp, insanların bir kısmı sapkınlıklarına alet etmişlerdir.
Konuya gelecek yazımda inşallah devam edeceğim.
NOT-: Bu kitaplarımın gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Almanızla bize destek olursanız, öğrenci sayımız artacaktır: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN TERCÜMESİ”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “OKU! KONULARINA GÖRE KUR’AN AYETLERİ”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR” ve “ÖZDE İSLAM, SÖZDE İSLAM”