Hz. Ali ile ilgili çeşitli makaleleri yazarak onun hakkında bilgi verdik. Bu makalemizde de Hz. Muhammed’in (sav.) devrinden sonra Hz. Ali ve vefatı hakkında bilgi vereceğiz.
HZ. MUHAMMED’İN (SAV.) DEVRİNDEN SONRA HZ. ALİ
Hz. Muhammed’in (sav.) vefatından sonra onun yerine kimin halife olarak seçilmesinin gerektiği tartışma konusu olmuştur. Bilindiği gibi neticede Hz. Ebû Bekir (ö. 13/634) halife olarak seçilmiştir. Hz Ali’nin kendisine ne zaman, nasıl biat ettiği ve bu konuda aralarında ne gibi tartışmaların yaşandığı konusunda çeşitli rivayetler vardır. Ancak kaynaklar, Hz. Ali’nin Hz. Ebû Bekir’e biati geciktirdiğini ittifakla kaydetmektedir.[1]
Fakat zamanla Hz. Ali ile Hz. Ebû Bekir’in arasında bulunan soğukluk geçmiş ve aralarında bir yakınlık meydana gelmiştir. Hatta Hz. Ebû Bekir, halifeliği esnasında çeşitli meseleleri Hz. Ali ile danışarak halletmeye çalışmıştır. Hz. Ebû Bekir’in emri üzerine Şam’ın fethi için hazırlıklar yapıldığı zaman, Hz. Ebû Bekir Hz. Ali’nin de görüşüne başvurmuştur. Hz. Ali kendisine, “Eğer kendin gidersen veya başka bir şahsın komutasında bir ordu gönderirsen, inşallah muzaffer olursun” diyerek bu konudaki fikrini ona bildirmiştir. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali’nin bu ifadeleri karşısında kendisine, “Beni sevindirdin, Allah da seni dünya ve ahirette sevindirsin” diyerek teşekkür etmiş ve onun için duada bulunmuştur.[2] Hz. Ali’nin, oğullarından birine Ebû Bekir adını vermesi,[3] onun Hz. Ebû Bekir’e olan muhabbetini yansıtmaktadır.
Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir’in vefat haberini duyduğu zaman ağlayarak onun evine koşmuş ve onun kapısına varınca övgü dolu şu ifadeleri kullanmıştır: “Ey Eba Bekir! Allah sana rahmet eylesin. Sen, milletin ilk Müslümanı, iman yönünden en sadık, en inançlı, en cömert kişiydin. Sen Allah’ın Resulünün en iyi koruyucusuydun.”[4] Bu rivayetler, Hz. Ali ve Hz. Ebû Bekir’in hoş geçindiklerini, birbirlerine karşı husumet beslemediklerini ve aralarında ciddi problemlerin yaşanmadığını göstermektedir.
Hz. Ebû Bekir vefatından sonra Hz. Ömer’in (ö. 23/643) halife olarak seçilmesini tavsiye etmiş, dolayısıyla Hz. Ömer’in halifeliğine hiç kimse itiraz etmemiştir. Hz. Ali de Hz. Ömer’e biat etmekte gecikmemiş ve onun halifeliği boyunca kendisine herhangi bir siyasi tepkide bulunmamıştır. Hz. Ömer, çoğunlukla Hz. Ali’ye danışmıştır. Hz. Ali de onun görüşlerini desteklemiştir.[5] Hz. Ömer, Suriye’ye gittiği iki seferinde de Hz. Ali’yi Medine’de vekil olarak bırakmıştır. O, Irak fetihlerine hazırlanırken yine Hz. Ali’yi vekil olarak bırakmayı kararlaştırmış, fakat sonradan bu sefere gitmekten vazgeçmiştir.[6]
Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde Müslümanlar tarafından kullanılan hicri takvim uygulaması, Hz Ömer zamanında Hz. Ali’nin teklifi üzerine kabul edilmiştir.[7] Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer, mescitlerin temizliğine ve aydınlatılmasına özen gösterirdi. O, Mescitleri temizletip hasır döşetmiştir ve içlerini lambalarla aydınlatmıştır. Hz. Ali, onun bu olumlu ve hayırlı davranışları üzerine, “Ömer mescitlerimizi nasıl aydınlattıysa, Allah’ın nuru, kabrinde onu öyle aydınlatsın!” diyerek kendisine dua etmiştir.[8] Kaynakların bildirdiğine göre Hz. Ömer vefat ettiği zaman Hz. Ali onun vefatına üzülmüş, ağlamış, onun için övgü dolu ifadeler kullanmış ve onun tekfin işlerinde bulunmuştur.[9] Ayrıca Hz. Ömer, “Ali olmasaydı, Ömer helak olurdu” diyerek Hz. Ali’nin kendisi üzerindeki hakkını dile getirmiştir.[10]
Kaynaklarda yer alan rivayetlere göre Hz. Ömer vefat etmeden önce altı kişinin ismini belirlemiş ve vefatından sonra onlardan birini halife olarak seçmelerini vasiyet etmiştir. Onun belirlediği altı kişi, Osman b. Affân (ö. 35/655), Talha b. Ubeydullah (ö. 36/656), Ali b. Ebi Talib (ö. 40/611), Zubeyr b. Avvâm (ö. 36/656), Abdurrahman b. Avf (ö. 32/652) ve Sa’d b. Ebi Vakkas’dır (ö. 55/675). İslam tarihinde bu olaya “şûra meselesi” denmektedir. İsimleri Hz. Ömer tarafından belirlenenler arasından Hz. Osman halife olarak seçilmiş ve Hz. Ali, diğer arkadaşları ile beraber ona biat etmiştir.[11]
Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Hz. Osman’ın halife olarak seçilmesi olaylı başlamıştır. Daha başlangıcında Haşimilerle Emevilerin arasındaki rekabet kendini göstermiştir.[12] Hz. Osman döneminde Emeviler kabileci bir yaklaşım içine girmişler ve hemen hemen devletin her kademesinde hâkimiyeti ellerine geçirmişlerdir. Bu durum, bütün İslam âleminde rahatsızlıklara sebep olmuştur. Zaten Hz. Osman’ın on iki senelik halifelik dönemi olaylarını tahlil edip yorumlayan bazı âlimler, bu dönemi iki kısım halinde değerlendirme cihetine gitmişlerdir. Onların tespitine göre Hz Osman’ın halifeliğinin ilk altı senesi, iyi idare dönemi ve ikinci altı senesi de kötü idare dönemi olarak değerlendirilmiştir.[13]
Rivayet edildiğine göre Hz. Osman’ın halifeliğinin sonuna doğru İslam dünyasının hemen hemen her tarafında idareye karşı isyanlar başlamıştır. Sonunda isyancılar Hz. Osman’ı muhasara altına almışlar ve kendisine su götürmek isteyenlere dahi engel olmuşlardır. Hz. Ali ve sahabenin diğer ileri gelenleri bile bu olaylara engel olamamıştır. Neticede isyancılar Hz. Osman’ı Kur’an okurken şehit etmişlerdir.[14]
Hz. Osman’ın feci bir şekilde öldürülmesi üzerine Müslümanlar arasındaki gerginlik daha da artmıştır. Müslümanların ileri gelenlerinin ısrarı üzerine Hz. Ali halifelik görevini kabul etmiş, ona biat edilmesinden sonra Umeyye oğullarının çoğu Medine’yi terk ederek, Mekke’ye yerleşmiştir.[15]
İslam tarihi ile ilgili kaynaklardaki rivayetlere göre Hz. Ali halife olarak seçildiği günden itibaren birçok problemle yüz yüze gelmiş, Müslümanlar arasında meydana gelen isyanlar her tarafa yayılmıştır. Hz. Osman’ı katleden kişilerin cezalandırılması meselesi, Hz. Ali’yi zor durumda bırakan problemlerin başında geliyordu. Hz. Ali, valilerin tayininde de çeşitli problemler yaşamıştır. Sahabeden Muaviye (ö. 60 680), Hz. Aişe (ö. 58/678) ve diğer bazı kişiler, çeşitli idari konularda Hz. Ali’ye muhalefet etmişlerdir. Hz. Ali’ye muhalefet eden bazı kişiler, Basra’da yerleşerek Hz. Ali’nin egemenliğindeki idareye karşı mücadeleye başlamışlardır. İdareye karşı mücadeleye başlayan bu kişilerle idarenin başında bulunan Hz. Ali’nin arasında çeşitli savaşlar yapılmıştır. Cemel Vakası ve Siffin Savaşı, Hz. Ali ve kendi sine muhalefet edenlerin arasında meydana gelen savaşların başında gelen olaylardan sayılır. Ayrıca, Muaviye ve Hz. Aişe’nin başını çektiği bu muhalif gruptan başka kendilerine Hariciler adı verilen başka bir grup da Hz. Ali’nin idaresine başkaldırmıştır. Haliyle halifelik makamında bulunan Hz. Ali ve idareye muhalefet eden gruplar arasında muhtelif problemler meydana gelmiş ve çeşitli savaşlar yapılmıştır.
HZ. ALİ’NİN VEFATI
Bu olaylar İslam tarihinde yaşanmış acı olaylardır. Bu acı olayların devam ettiği bir safhada Hz. Ali, Haricilerden İbn Mulcem tarafından vurulan bir kılıç darbesi ile başından yaralanmış ve 21 Ramazan 40 hicri, 28 Ocak 661 miladi tarihinde şehit edilmiştir. Onun cenazesi, oğlu Hz. Hasan (ö. 50/670) ve amcası Hz. Abbas’ın oğlu Abdullah (ö. 68/687) tarafından yıkanıp defnedilmiştir.[16]
Hz. Ali’ye isnat edilen, ondan nakledilen bilgiler ölçü alınarak hazırlanan bazı kitaplar vardır. Ona atfedilen “Nehcu’l-Belâğa” adındaki kitap, muhtelif hutbe, mektup, emirname ve kısa ibretli sözlerden oluşmaktadır. Bu kitapta yer alan yazılar, sık sık ayetlerle süslenmiştir. Bunun yanında Hz. Ali adına yayınlanmış bulunan “Divânu Ali” adında bir şiir kitabı da vardır. Bu divanda Kur’an ve sünnet ruhuna uygun bir şekilde işlenmiş çok sayıda edebi şiirler yer almaktadır. Bu şiirlerde İslam dininin iman, ibadet ve ahlak yönü işlenmiştir. Ayrıca Hz. Ali adına yöneticilere adaletle hareket etmeleri hususunda yazılmış başka bir kitap da vardır. Nasihat niteliğinde olan o kitapta adaletin önemi üzerinde durulmuştur. Hz. Ali’ye ait olarak bilinen bu eserlerle ilgili çeşitli şerhler yazılmıştır.
Gerek Şia gerek Sünniler arasında, dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli dillerde Hz. Ali hakkında çok sayıda eser yazılmıştır. Bu eserlerden bazıları menkıbe şeklindedir ve bazıları da akademik düzeyde ilmi çalışmalardır. Örneğin Mehmet Seyid Geçit, “Tefsir İlminde Hz. Ali” adında bir Yüksek Lisans Tezini hazırlamış ve ardından kitap halinde yayımlamıştır. Bu çalışmada, Hz. Alinin Kur’an ve tefsire yaklaşımı ile ilgili konulara yer verilmiş ve konu hakkında detaylı bilgiler verilmiştir.[17]
SONUÇ
Hz. Ali’nin İslam tarihinde önemli bir yeri vardır. Yaşadığı her dönemde gündem olmuş, ön saflarda yer almıştır. Onun vefatından sonra da bugüne kadar hep örnek bir insan olarak anılmış ve anılmaya devam etmektedir. Hayatı, bizim için ibretlerle doludur.
Anahtar Kelimeler: Hz. Muhammed (sav.), İslam tarihi, Hz. Ali, vefatı.
[1] İbn Hişâm, es-Siretu’n-Nebeviyye, IV, 207; Belâzûrî, Ensâbü’l-Eşrâf, I, 586; el-Ya’kûbî, Tarihu’l-Ya’kûbî, II, 102; et-Tâberî, Tarîhu’t-Tâberî, II, 448.
[2] Muhammed b. Abdillah el-Ezdî, Tarihu Futûhi’ş-Şâm, thk. Abdulmun’im Abdullah Amir, Kahire 1970, s. 1 vd.
[3] el-Câhız, el-Beyân ve’t-Tebyîn, II, 37; el-Ya’kûbî, Tarihu’l-Ya’kûbî, II, 213.
[4] Ahmed b. Muhammed b. Abdirahim, el-İkdu’l-Ferîd, Kahire 1962, IV, 265.
[5] Süleyman Muhammed Temmâvî, Hz. Ömer ve Modern Sistemler, trc. Mehmet Vesim Taylan, Istanbul 1995, s. 109 vd.
[6] İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, II, 450, 561.
[7] İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, II, 450, 526; Temmâvî, Hz. Ömer ve Modern Sistemler, s. 194; Ali Nâcî Tantâvî, Ahbâru Ömer ve Ahbâru Abdullah b. Ömer, Beyrut 1983, s. 204.
[8] Temmâvî, Hz. Ömer ve Modern Sistemler, s. 179.
[9] Temmâvî, Hz. Ömer ve Modern Sistemler, s. 422.
[10] Ebû Bakr İbnu’l-Arabî, el-Avâşim mine’l-Kevâşim, thk. Muhibbuddin Hatib, Kahire 1978, s. 194.
[11] el-Belâzûrî, Ensâbü’l-Eşraf, I, 507 vd.; el-Ya’kûbî, Tarihu’l-Ya’kûbî, II, 139; et-Tâberî, Tarîhu’t-Tâberî, II, 295 vd.; İbn Abdirahim, el-İkdu’l-Ferîd, IV, 373.
[12] İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, III, 66 vd.; Carl Brockelman, İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi, trc. Neşet Çağatay, Ankara 1964, s. 57 vd.
[13] Akkâd, Osman b. Affân, Beyrur 1986, s. 139; Muhammed Ebû Zehra, Târihu’l-Mezâhibi’l-İslâmiyye, Kahire, tsz., s. 273.
[14] et-Tâberî, Tarîhu’t-Tâberî, IV, 388.
[15] el-Ya’kûbî, Tarihu’l-Ya’kûbî, II, 154.
[16] el-İsfahânî, Mekâtilu’t-Talibîyyîn, s. 41
[17] Mehmet Seyid Geçit, Tefsir İlminde Hz. Ali, Sonçağ Akademi, Ankara 2020, s. 1 vd.