Düşünmek, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliktir. İnsan olmak, düşünmeyi, araştırmayı, sorgulamayı gerektirir. Bunun sonucunda da çevreyi ve tespit ettiği bulguları değerlendirerek yaşamına yön vermektedir ve yaşamını manidar hale getirmektedir. Tüm bu çabalar kişinin fiziksel ve ruhsal gelişimine sebep olmaktadır.
Günümüzde teknolojinin hızlı gelişimi ile birlikte bireysel ve toplumsal düşüncelerin ve düşünce akımlarının tüm dünyayı sarması hiç de zor değildir. Bu teknolojik iletişim hızı bazen hukuki korumalara ihtiyaç duyabilmektedir. Düşüncenizi korkmadan, özgürce ifade etmek kadar güzel bir his olmasa gerek. Bu paylaşımları karşılıklı yapabilmek, karşılıklı toplumsal ya da kurumsal etkileşim içerisinde bulunabilmek ve fikrinizden dolayı herhangi bir ön yargı ile karşılaşmamak olması gereken özgürlüklerdir.
Peki bu özgürlüklerin sınırları yok mudur? Her aklınıza gelen hiçbir akıl süzgecinden geçmeden karşı tarafa ifade özgürlüğü çerçevesinde söylenebilir mi? Yazılabilir mi? Çizilebilir mi? Dünyaya ilan edilebilir mi? Söylenmemeli ya da yazılıp çizilmemeli bence. Şunu unutmamak gerekir ki özgürlükler karşımızdakinin özgürlüğü ile sınırlıdır. Benim hayal dünyamda, her bireyin kendine ait hayali bir özgürlük çemberi vardır ve bu çemberler hiçbir zaman birbirinin içine girmemeli. Ölçüler, etik, ahlaki ve legal kurallarla belirlenmeli.
Düşünce özgürlüğümün sınırını kim koyacak?
O toplumda ya da o dünyada etik, ahlaki ve legal ölçüler genellikle bellidir. Bu ölçüleri kılavuz alarak sınırımızı rahatlıkla koyabiliriz diye düşünüyorum.
Bir konuda fikir beyan etmemek ya da bir fikrin savunucusu olmamak karşı taraf olmayı mı gerektirir? Yorumsuz olunamaz mı? Ya da fikir beyan edince ya da ortaya atılan fikri mantıklı bulunca hemen bir yöne kaydırılmak şart mı? Günümüzde nedense iki taraf üzerinde insanlar yoğunlaşmayı seviyorlar ve de çoğunluğun olduğu yöne yönelmeyi seviyorlar.
Bir konuyla ilgili yapılan münazara da çok farklı fikirler, iddialar ortaya çıkabilir, çıkmalı da zaten. Yeter ki ifade hürriyetinin sonsuz olmadığı bilinsin. Yerine göre bireyler ‘Kral Çıplak’ diyebilmeli ki toplum beyaz yalan sarmalından kurtulsun. Güvenilir olsun.
Dost acı söyler neden demiş atalarımız. Dost biliyor ki dostum beni tanır ve açık yüreklilikle fikrini söyler. Bu acı da olsa tatlı da olsa olması ve söylenmesi ya da yazılması ve konuşulması gerekendir. Toplum ve birey olmak açık yürekliliği gerektirir.
Tarihe bakıldığında özellikle alimlerin fikirleri yüzünden sıkıntı çektiklerine dair çokça örnek vardır. Bu durumun sebepleri çok yönlü olabilir ama ana nokta sanırım o andaki toplum ileri gelenleriyle, yönetim şekilleri ya da inanç sistemleriyle ters düşmeleri gibi duruyor. Bazen az ya da çok bedel ödemek gerekse de toplumun ve insanlığın gelişebilmesi için gerekli olabiliyor.
‘SİZ DÜŞÜNMEZ MİSİNİZ?’ sorusu alelâde bir soru değildir. İçinde çok şeyi barındırır.
SON SÖZLER
Söz ola bitire savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz
Sağlıcakla…