Aklıma ünlü bir Türk filmindeki replik geldi “Ş…. Benim aklıma gelmişti”. Küçük yaşlarda duyduklarımızın etkisinde sürekli kendimizi batı toplumu karşısında özgüvensiz, güçsüz görme konusunda hepimiz master yapmışızdır. Buna rağmen içimizden çok değerli bilim insanlarımız çıktı, bunlar Dünya çapında gelişmelere imza atan insanlar oldu. Bu trajedinin altında, çocukken bir büyüğümüze bir öneri sunduğumuzda o hepimizin duyduğu klasik cümle “Yok oğlum/kızım bu olmaz” cümleleri, edep ahlak kuralları arasında boğulmuş “çocuklar konuşmaz sus” nasihatleri havada uçuşurdu. Mahallede çocuklar ile oynarken biri “duydunuz mu Amerika’da bir makine çıkmış…..” heyecanla dinlerdik içimizde biz yapmışız gibi bir heyecan kalbimiz yerinden çıkacakmış gibi “kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım” dercesine. Sonra başlardık mahallede bulduğumuz çöpler ile bir icat yapmaya, arkadaşlar görünce başlar dalga geçmeye sen onları kovalarsın bir kavga alıp gider. Akşam icadını! alıp eve getirirsin annen kızar oğlum “o pis şeyi koyma dolabın üzerine” diye.
Hiç unutmam 1975-1980 yılları arasında kesin tarihini tam hatırlamıyorum. Çin’nin bir uydusu yörüngeden çıkıp başı boş Dünya etrafında dolanıyordu, insanlar acaba uydu Dünya’nın neresine düşecek diye tartışıyordu bazı insanlar bahis bile oynatıyordu uydunun düşeceği yer hakkında. Bizler korkuyorduk bakkala giderken acaba başımızın üzerine düşer miydi, her akşam gökyüzüne bakar uyduyu görmeye çalışırdık. Uzun lafın kısası uydu Hint okyanusunda bir yere düşmüştü çok şükür hiçbir insana zarar gelmemişti ama Türkiye’de bizim derdimiz bu değildi. Medyada manşetlerde şu başlıkları gördüğümü hatırlıyorum “Arkadaş burası nasıl bir ülke ki bir uydu bile düşmüyor diye” ciddi ciddi buna üzülen bir kesim vardı inanın. Büyüdükçe esas olayın insanın kendisinde bittiğini öğrendikçe, hedefi yüksek olanlar öz benliklerini buldukça bu hedeflere cesur ve emin adımlar ile ilerlediklerini gördüm. Daha esas konuya gelmedik, “peki lafı neden bu kadar uzattın” dediğinizi duyar gibiyim. Doktorlar ile ilgili performans olayı çıktığı yıllarda, arkadaş bu nasıl olacak ne performansı ne puanı şimdiye kadar yaptığımdan ne farklı yapacağım? Eğer farklı bir şey yapacaksam daha önce neden yapmıyordum, sonra arkadaşlar arasında birbirini çekiştirmek başlıyordu doktor odasında “gördün mü performanstan önce bu kadar hasta bakmıyordu” diye sonra sen odaya giresin “oo Ahmet Bey hoş geldiniz” seremonisi başlardı.
Ben bu Doktor değerlendirme işine kafayı taktım nasıl daha etik, daha adil, daha onurlu bir değerlendirme yapılabilir diye. Bir çok fikir gelirdi aklıma zaman zaman, ancak bunu ne dile getirecek ne de dinleyecek bir mecra olmadı. Mesleki deneyimim arttıkça aklıma bir atasözü geldi “Ayinesi İştir Kişinin lafa bakılmaz Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde/Ziya Paşa.” Evet! buydu formül, doktorların sadece baktıkları hastaların sayısı yeterli olmayacaktı; komplikasyonları, tekrar hastaneye yatırma oranları, yaptığı ameliyatlarda çıkardıkları piyeslerin cerrahi ve onkolojik prensiplere uygunluğu, kanser hastalarının (opere olan veya nonoperatif tedavi gören) evrelerine göre yaşam süreleri, hastalarla kurdukları sosyal ilişki ve sağlık kurumundaki diğer çalışanlar ile uyuma kadar bir çok değişken olması, bunların değerlendirildiği kompleks bir oran belirlenmesi ile her doktorun bir çizelgesi/karnesi olacaktı ancak Türkiye’de bunu yapmanın çok zor olacağını “Kelli felli” popüler! Hocaların bu karne ile karizmalarının çizileceği nedeniyle imkansız olduğunu düşünüp hevesim içimde kaldı. Gülmeyin vallahi adamlar yapmış Avrupa ve Amerika’da bu tür karnesi olan doktorlar bulunuyor, hastalar doktor seçerken bu karnelere bakıp öyle karar veriyorlar. İşte gerçeğe şu an itibariyle en yakın değerlendirme metodu bu gibi görünüyor. Baştaki Türk filmi tadındaki yakarışımın nedenine gelirsek, Covid-19 nedeniyle bilimsel toplantıların online yapıldığı bu dönemde izlediğim bir canlı Webinar da öğrendim Amerika ve Avrupa’da doktorların büyük bölümünün yukarıda ifade ettiğim gibi karnelerinin olduğunu ve buna göre değerlerinin belirlendiğini duydum ve bana daha insancıl geldi şaşırdım. Peki ne mi dedim?
“Ş…. Benim aklıma gelmişti”. Hadi mutlu kalın.